[sıfat]

• Şüphe ve duraksamaya yer bırakmayan veya geri dönülmeyen, değişmez, mutlak, kati, maktu

  Sevmem kesin sözleri, bir kesin söz duydum mu tersine söylemek gelir içimden. - Nurullah Ataç

[zarf]

• Kesinlikle

Ata Sözleri ve Deyimler

• kesin olarak

[isim]

• Kesilen parça, kırpıntı

  Gerçi çeviri kitaplarda, çevirilerin özensizliği, kesintiler hoş görülecek gibi değil. - Adalet Ağaoğlu

• Bir işin bir süre için durması, inkıta

  İşimiz hiçbir kesintiye uğramadan yürüyor.

[ekonomi]

• Ödenen bir paradan herhangi bir sebeple kesilen bölüm

  Bu ücretin hiçbir kesintisi yoktur.

Ata Sözleri ve Deyimler

• kesintiye almak
• kesintiye uğramak

[isim]

• Kesin olma durumu, katiyet

  Bu sözde kesinlik yok.

[felsefe]

• Bir bilginin, bir kanaatin şüpheye düşmeden onaylanması durumu

[isim]

• Kesinmek işi

[sıfat]

• Ara verilerek yapılan

• Kesintisi olan (para)

  Kesintili ücret.

[nesnesiz]

[halk ağzında]

• Kesme işi yapılmak

[zarf]

• Kesinlikle

  Evine yaklaşırken içinden, Firuzan'ın kesinkes orada olacağını biliyordu. - Halide Edip Adıvar

[zarf]

• Kesin bir biçimde, kesin, kesin olarak, kesinkes, yüzde yüz, her hâlde, her hâlükârda, mutlak, mutlaka, katiyen, banko

  Kimsenin üzerinde durmadığı birkaç ünlü kişiden birisi de kesinlikle o idi. - Tarık Buğra

[isim]

• Kesinleşmek işi

[sıfat]

• Aralıksız

  Kesintisiz kahkahalarla gülmekte, sevinçten oynamaktadır. - Turan Oflazoğlu

• Hiçbir vergi kesilmeden verilen (para)

[isim]

• Kesin olmama durumu

[nesnesiz]

• Kesin bir durum almak, katileşmek

  Burada kalmamız kesinleşti.

[hukuk]

• Değişme olanağı olmadan yürürlüğe girmek

[isim]

• Kesinleştirmek işi

[isim]

• Kesintisiz olma durumu

[-i]

• Kesin bir duruma getirmek