[isim]

• Pamuktan yapılmış, üzerine sarık sarılan erkek başlığı

  Bu ziyafetlere gidilirken her günkü kavukla ferace ve samur kürk giyilir, atlara kemer rahtlar vurulurdu. - Asaf Halet Çelebi

[halk ağzında]

• İçi boş şey

[anatomi]

• İdrar torbası

Ata Sözleri ve Deyimler

• kavuk sallamak

[sıfat]

• Kavuk giymiş

[isim]

• Orta oyununda hikâyeyi anlatıp asıl görevi üstlenen, espri ve komiklik yapan kişi

[isim]

[halk ağzında]

• Hindiba

[isim]

• Kavuk koymaya yarayan küçük raf

[isim]

• Kendisine çıkar sağlayacak olanlara aşırı bir saygı ve hayranlık göstererek yaranmak isteyen kimse, huluskâr, yağcı, yalaka, yağdanlık, yalpak, yaltak, yaltakçı, kemik yalayıcı, çanak yalayıcı, kılbaz

  Bunları yaparken hiçbir zaman kendini dalkavuk vaziyetine düşürmez. - Reşat Nuri Güntekin

[tarih]

• Saraylarda devlet büyüklerini nükteli sözlerle eğlendiren kimse

[isim]

[eskimiş]

• Kavuk yapan veya satan kimse

[mecaz]

• Birine yaranmak için onun söz veya davranışlarını uygun bulan, onaylayan kimse

[isim]

• Dalkavukça davranış, kemik yalayıcılık, çanak yalayıcılık, yağcılık, yalakalık, yalpaklık, yaltakçılık, yaltaklanma, yaltaklık, tabasbus, huluskârlık

  Bu dalkavukluğu salak bir şaire yapsan belki onu mesut edersin. - Necip Fazıl Kısakürek

Ata Sözleri ve Deyimler

• dalkavukluk etmek

[sıfat]

• Dalkavuk gibi, yaltakça

  Zeki savcı yardımcısı, Selman'ın sözlerindeki bu alaycı tonda, daha çok başasistanı memnun etmek isteyen dalkavukça bir gayret sezinlemişti. - Haldun Taner

[zarf]

• (dalkavu'kça) Dalkavuğa yakışır bir biçimde, yaltakça

[isim]

• Dalkavuklaşmak işi

[nesnesiz]

• Dalkavukça davranmaya başlamak