[-i]

• Birinin veya bir şeyin arkasından gitmek, takip etmek

  Babam kaşları çatılmış, başını sallayarak izliyor bizi. - Ahmet Ümit

• Zaman, süre, sıra vb. bakımından gelmek, arkasından gelmek, arkasında olmak

  Geceyi gündüz izler.

• Bir olayın gelişimini gözden geçirmek

  Bu ustaca düzeni Osmanlıların her işinde izleyebilirsiniz. - Salâh Birsel

• Eğlenmek, görmek, öğrenmek için bakmak, seyretmek

  Televizyonu izlemek.

• Belirli bir yönde gitmek

  Geç vakit hayvanla, Deliçay'ı izleyip gidiyordum. - Halide Edip Adıvar

• Gözlemek, incelemek

  Çocuk kuşu gözleriyle izledi.

• Belirli bir tutum, davranış veya düşünceyi benimsemek

  Bu üretim politikasını izleyeceğiz.

• Bir şeye uymak, bağlı olmak

  Modayı izlemek.

• Herhangi bir olayla ilgilenmek

  Çeşitli siyasi olaylar karşısındaki tepki ve düşüncelerini dolaylı da olsa izleyebiliyordum. - Haldun Taner

[-i]

[halk ağzında]

• Ucu çivili değnekle hayvanı dürtmek

[-i]

[halk ağzında]

• Dize kadar batmak

• Dizini kullanarak bastırmak

[-i]

• Dövmek, dayak atmak

[-i]

• Temiz duruma getirmek, arıtmak, paklamak

  Yeşil alanların, parkların, koruların klorofili kirli havayı süzer, temizler. - Haldun Taner

[mecaz]

• Sakıncalı, pürüzlü bir işi olumlu sonuçlandırmak

[mecaz]

• Bitirmek, tüketmek

  Bir aylık iş vardı, bir haftada temizledim. Bir tepsi böreği temizledi.

[argo]

• Öldürmek, yok etmek

  İntihar etmeden önce de aleyhte tanıklık edecek, yargıcı temizleyecekti. - Çetin Altan

[argo]

• Kumar oyunlarında öbür oyuncuların bütün paralarını almak

[tıp]

• Bir yaranın, bir dokunun sağlam olmayan bölümlerini neşter veya bıçakla kesmek

[-i]

[argo]

• Gözetlemek

[nesnesiz]

• Semiz duruma gelmek, semirmek

  Galiba altı ay sonra, bu kadar bol yemek, yiyecek ve rahatlık içinde iyice semizleyeceğim. - Etem İzzet Benice

[-i]

[-den]

• Saklamak, görünmeyecek, belli olmayacak bir yere veya bir duruma koymak

  Siperleri çalılarla örterek uçaklardan gizlediler.

• Beneklerle, çizgilerle veya renklerle bezeyerek bir şeyi bulunduğu çevreye uydurmak, alalamak, peçelemek, kamufle etmek

• Bilerek ve isteyerek bir olguyu haber vermemek

  Sizden gizleyecek bir şeyim yok. - Ahmet Ümit

[-i]

• Kerteriz almak

[mecaz]

• Amaç olarak belirlemek

  Ömrünü bu umuda kerterizlemiş kadınlar ordusunun bir neferi olarak görüyordu kendini. - Ayşe Kulin

[-i]

• Bitkilerin gereğinden çok olan filizlerini kırmak

[-i]

• Keteni döverek tel durumuna getirmek

[-i]

[teknik]

• Madenî bir parçayı paslanmaktan korumak için galvaniz banyosunda erimiş çinko ile kaplamak