İçinde İ Bulunan Kelimeler

İçinde İ olan 20981 kelime bulunuyor. İçerisinde İ geçen kelimeler ve kelime anlamları.

Ayrıca, "İ ile başlayan kelimeler. İ ile biten kelimeler." içeriklerine bakabilirsiniz.

15 Harfli Kelimeler

MUVAFFAKİYETSİZ41, ÇÖZÜMLEYİVERMEK39, GÖKKUZGUNGİLLER38, ÇÖZÜMLENİVERMEK37, PEYGAMBERDEVESİ37, ÇÖZÜNDÜREBİLMEK36, ÇÖZDÜRÜLEBİLMEK36, ÇAĞDAŞLAŞABİLME36, ÖKSÜZSEVİNDİREN36, ÇÖZÜMLEYEBİLMEK35, HOMOJENLEŞTİRME35, ACAYİPLEŞİVERME34, DEĞİŞTİRİVERMEK34, GÖREVLENDİRİLME34, HİPOPOTAMGİLLER34, MEVHİBEİİLAHİYE34, ÖLÜMSÜZLEŞTİRME34, BAĞDAŞTIRABİLME33, BİYOMETEOROLOJİ33, BOĞAZLAYABİLMEK33
Tümünü Gör

14 Harfli Kelimeler

RADYOFİZYOLOJİ41, ÇÖZÜMLEYİVERME38, HAFİFMEŞREPLİK38, NÖROŞİRÜRJİYEN37, ÇÖZÜMLENİVERME36, HİDROBİYOLOJİK36, MUVAFFAKİYETLİ36, ÇÖZÜNDÜREBİLME35, ÇÖZDÜRÜLEBİLME35, MÜRÜVVETSİZLİK35, ÖRÜMCEĞİMSİLER35, PSİKOPATOLOJİK35, CEMAZİYELEVVEL35, BAŞPEHLİVANLIK34, ÇÖZÜMLEYİCİLİK34, ÇÖZÜMLEYEBİLME34, HAFİFLEŞTİRMEK34, PARAPSİKOLOJİK34, RADYOBİYOLOJİK34, BAŞÖĞRETMENLİK33
Tümünü Gör

13 Harfli Kelimeler

GÜVERCİNGÖĞSÜ48, JEOMORFOLOJİK42, HİDROJEOLOJİK40, BAŞREJİSÖRLÜK36, FETVAYİŞERİFE36, BELGEVŞEKLİĞİ35, FİTOPATOLOJİK35, HİDROBİYOLOJİ35, FİLOZOFLAŞMAK34, GÜVERCİNBOYNU34, GÖSTERİŞSİZCE34, PSİKOPATOLOJİ34, BEKTAŞİKAVUĞU33, GÖREVSELCİLİK33, HAFİFLEŞTİRME33, PARAPSİKOLOJİ33, RADYOBİYOLOJİ33, CADISÜPÜRGESİ33, BİBLİYOGRAFYA32, ÇİĞNEYİVERMEK32
Tümünü Gör

12 Harfli Kelimeler

JEOMORFOLOJİ41, HİDROJEOLOJİ39, FİTOCOĞRAFYA38, BİYOJEOGRAFİ37, VAHDETİVÜCUT36, SUBJEKTİVİZM35, ÇOBANDEĞNEĞİ34, FİTOPATOLOJİ34, MUVAFFAKİYET34, PROVİZYONSUZ34, VEZİRPARMAĞI34, FİLOZOFLAŞMA33, NÖROŞİRÜRJİK33, PÜLVERİZATÖR33, BÖĞÜREBİLMEK32, SÖZÜNÜBİLMEZ32, SUBJEKTİVİST32, ÇİĞNEYİVERME31, ÇÖZDÜREBİLME31, ÇOBANSÜZGECİ31
Tümünü Gör

11 Harfli Kelimeler

DENİZKÖPÜĞÜ37, GÖKGÜVERCİN36, HANIMGÖBEĞİ36, VİŞNEÇÜRÜĞÜ36, HAFİFMEŞREP35, SANTRİFÜJÖR35, FİZYOLOJİST34, KOYUNGÖBEĞİ34, ANJİYOGRAFİ33, GÖVDESİZLİK33, HERİİOĞLU33, KADINGÖBEĞİ33, MİZANPAJSIZ33, OBJEKTİVİZM33, PEHLİVANKÖY33, BAŞMÜSEVVİT32, FÜTÜROLOJİK32, MÜRÜVVETSİZ32, NÖROŞİRÜRJİ32, BÖĞÜREBİLME31
Tümünü Gör

10 Harfli Kelimeler

JÖNPRÖMİYE38, JİUJİTSUCU35, KUZUGÖBEĞİ34, ANJİYOLOJİ32, FİZYOLOJİK32, HAFİFSEYİŞ32, JEOFİZİİ32, VEÇHİŞEBEH32, BAŞREJİSÖR31, FÜTÜROLOJİ31, GRAFOLOJİK31, HAFİFLEYİŞ31, VEZİRKÖPRÜ31, ÇÖZÜMLEYİŞ30, HAFİFLEŞME30, JİNEKOLOJİ30, PERFORJELİ30, SEVDİCEĞİM30, BİÇERDÖVER29, GÖLGELEYİŞ29
Tümünü Gör

9 Harfli Kelimeler

CAMGÖBEĞİ32, BURJUVAZİ31, DÖVİZZEDE31, FİZYOLOJİ31, GRAFOLOJİ30, FİLOZOFÇA29, GÖZLEMEVİ29, PEJORATİF29, PEDAGOJİK29, TASAVVUFİ29, GÖRÜŞMECİ28, GÜVENÇSİZ28, HAPLOLOJİ28, MORFOLOJİ28, ÖZVERİSİZ28, SUBJEKTİF28, VAZİFESİZ28, EHLİVUKUF27, FİGÜRATİF27, FONOGRAFİ27
Tümünü Gör

8 Harfli Kelimeler

VİDANJÖR31, GÖVDESİZ30, JİUJİTSU29, KÖYCEĞİZ29, GÖREVSİZ28, JEOLOJİK28, PEDAGOJİ28, VİRAJSIZ28, DÜĞÜNEVİ27, JEOFİZİK27, DOĞUMEVİ26, FİGÜRSÜZ26, FONOLOJİ26, GÖZLEYİŞ26, GÖLGESİZ26, GEVŞEYİŞ26, MUHAVVİL26, MÜŞEVVİK26, MÜREVVİÇ26, OBJEKTİF26
Tümünü Gör

7 Harfli Kelimeler

JOGGİNG29, FAĞFURİ27, GÖZLEĞİ27, JEOLOJİ27, GÖVERİŞ26, HAFİFÇE26, JÖLESİZ26, DÖVMECİ25, GÖVDELİ25, HİPOFİZ25, PÖTİBÖR25, AFFEDİŞ24, BUĞUEVİ24, FİLOZOF24, MÜJDECİ24, ÖNOLOJİ24, ÖDEVCİL24, PİKAJCI24, PROJECİ24, PÖTİFUR24
Tümünü Gör

6 Harfli Kelimeler

GÖZEVİ25, CİVCİV24, GÖVERİ22, GÖKEVİ22, ÖZGECİ22, TAHFİF22, CİNGÖZ22, FRİTÖZ21, HİJYEN21, İÇGÖRÜ21, JÖLELİ21, JİGOLO21, MİLFÖY21, ÖZVERİ21, TAVZİF21, TEFVİZ21, VODVİL21, VAJİNA21, VAFTİZ21, VAZİFE21
Tümünü Gör

5 Harfli Kelimeler

DÖVİZ22, HAFİF21, VİRAJ20, VİZÖR20, ZİFAF20, CEVVİ20, FARİĞ18, FAHİŞ18, GEVİŞ18, HİCİV18, HAŞİV18, İFRAĞ18, İĞFAL18, PİKAJ18, ŞÖMİZ18, VACİP18, VAHŞİ18, VECİH18, ZİHAF18, AFİFE17
Tümünü Gör

4 Harfli Kelimeler

JİPS18, AFİF16, BUJİ16, ÖRFİ16, JÜRİ15, EĞİŞ14, EĞİÇ14, HAVİ14, HAFİ14, İVGİ14, İMAJ14, İĞCİ14, OJİT14, UZVİ14, VAHİ14, AFİŞ13, ÇİFT13, ÇİVİ13, DAĞİ13, EVİÇ13
Tümünü Gör

3 Harfli Kelimeler

FİĞ16, JİG16, ÇİĞ13, FİŞ12, ŞİF12, YİV11, ÇİP10, GİZ10, HİÇ10, HİŞ10, PİÇ10, SİF10, ŞİP10, CİP10, AFİ9, ÇİŞ9, DİP9, FİT9, FİN9, FİL9
Tümünü Gör

2 Harfli Kelimeler

İĞ9, İP6, İÇ5, İŞ5, İZ5, İM3, İS3, Mİ3, Sİ3, İL2, İN2, İT2, Kİ2, Tİ2

İL

[isim]

  • Ülkenin vali yönetimindeki bölümü, vilayet

    İllerin idaresi yetki genişliği esasına dayanır. - Anayasa

  • Şehrin niteliklerini taşıyan büyük yerleşim yeri
  • Ülke, yurt

[tarih]

  • Eski Türklerde devlet

Birleşik Kelimeler: ilbay

İN

[isim]

  • Yaban hayvanlarının kendilerine yuva edindikleri kovuk
  • Mağara

Ata Sözleri ve Deyimler

  • in gibi

[isim]

  • İnsan

Ata Sözleri ve Deyimler

  • in cin
  • in cin top oynamak
  • in cin yok
  • in misin, cin misin

İT

[isim]

  • Köpek

[hakaret yollu]

  • Değersiz, terbiyesiz kimse

    Babaları da zaten itin biri. - Haldun Taner

Ata Sözleri ve Deyimler

  • it ağzını kemik tutar
  • it değmekle deniz pis olmaz
  • it derisinden post olmaz
  • it dişi domuz derisi
  • ite atsan yemez
  • ite ot, ata et vermek
  • it gibi çalışmak
  • iti an, taşı eline al (veya çomağı hazırla)
  • iti ite kırdırmak
  • itin ahmağı baklavadan pay umar
  • itin götüne (veya kıçına) sokmak
  • itin kuyruğunda
  • iti öldürene sürütürler
  • it ite (buyurur), it de kuyruğuna
  • it iti ısırmaz
  • it izi at izine karışmak
  • it kağnı gölgesinde yürür de kendi gölgesi sanırmış
  • itle çuvala girilmez
  • itle dalaşmaktan çalıyı dolaşmak yeğdir
  • it ölüsü gibi
  • it sürü, para kazan
  • it sürüsü kadar
  • it ulur, birbirini bulur
  • it ürür, kervan yürür

Birleşik Kelimeler: itayağı, itboğan, itburnu, it canlı, it dalaşı, itdirseği, it elli, it hıyarı, it kopuk, itkuyruğu, itoğluit, it üzümü, ekin iti

Kİ (Kelime Kökeni: Farsça ki)

[bağlaç]

  • Anlam bakımından birbirleriyle ilgili cümleleri birbirine bağlayan bir söz
  • Özneyi, tümleci güçlendirerek cümlenin temel bölümüne bağlayan bir söz

    Siz ki beni tanırsınız, niçin böyle düşünüyorsunuz?

  • `Öyle, o kadar, o denli` vb.nden sonra, kullanıldığı cümleye güç katan bir söz
  • İkinci cümledeki yargının birincideki hareketin yapılışı sırasında görülerek şaşıldığını bildiren bir söz

    Kapağı kaldırmış ki sandık bomboş. Bir de ağzıma aldım ki şeker gibi tadı var.

  • İki cümlede anlatılan durumların uyuşmazlığını bildiren bir söz

    Ama o bir şey yapmamıştı ki onun hiç kabahati yoktu. - Osman Cemal Kaygılı

  • Yakınma, kınama vb. duyguları anlatmak için bir cümlenin sonuna getirilen bir söz

    O beni sevmez ki! Sana güvenilmez ki!

  • Bir soru cümlesinin sonuna getirildiğinde şüphe veya endişe anlatan bir söz

    Acaba gelmez mi ki? Bunu bana bırakırlar mı ki? Acaba ceza verirler mi ki?

  • Bazı kelimelerin sonuna bir ek gibi eklenerek birtakım zarflar, yeni edatlar oluşturan bir söz: Belki, çünkü, hâlbuki, mademki, sanki gibi

Birleşik Kelimeler: hâlbuki, vakta ki, kaldı ki

[isim]

[askerlik]

  • Bir tören sırasında, askerleri bir araya toplamak, törenin başladığını bildirmek vb. amaçlarla çalınan borazanın çıkardığı tiz ses

Ata Sözleri ve Deyimler

  • tiye almak

Birleşik Kelimeler: ti borusu, ti işareti

[kimya]

  • Titan elementinin simgesi

İM

[isim]

  • İşaret
  • Alamet

Birleşik Kelimeler: im bilimi, çizgi im, kesme imi

İS

[isim]

  • Dumanın değdiği yerde bıraktığı kara leke

    Uzandı, is çıkarmaya başlayan fitili kesti. - Memduh Şevket Esendal

  • Yakıtın tam yanmamasından oluşan, dumanla yükselen kömürleşmiş tanecikler

[halk ağzında]

  • Sürme (II)

Ata Sözleri ve Deyimler

  • ise tutmak
  • isin yanına varan is, misin yanına varan mis kokar

Mİ (Kelime Kökeni: İtalyanca mi)

[isim]

[müzik]

  • Gam dizisinde re ile fa arasındaki ses ve bu sesi gösteren nota işareti

Sİ (Kelime Kökeni: İtalyanca si)

[isim]

[müzik]

  • Gam dizisinde la ile do arasındaki ses
  • Bu sesi gösteren nota işareti

[kimya]

  • Silisyum elementinin simgesi

İÇ

[isim]

  • Herhangi bir durumun, cismin veya alanın sınırları arasında bulunan bir yer, dâhil, dış karşıtı

    Deniz gecenin içinde, gece denizin içindedir. - Çetin Altan

  • Oyuk şeylerin boşluğu
  • Cisimlerin yüzeyleri arasında kalan her nokta

    Tahtanın içi çürümüş.

  • Nesnelerin veya kimselerin arasında bulunan nesne veya kimse, ara
  • Ten ile dış giysiler arası

    Boynumda kalın yün atkı, içimde çift kat fanila, gene de titriyorum. - Erhan Bener

  • Kabuğu olan veya dışı kabuk durumunda bulunan yiyeceklerde kabuğun sardığı bölüm

    Ekmek içi. Ceviz içi.

  • Pirinç, soğan ve baharatla hazırlanan, dolmalarda kullanılan karışım
  • Mide, bağırsak, karın

    İçi bulanmak. İçi sürmek.

  • Akıl, gönül, irade gibi insanın manevi varlığını oluşturan şeylerden herhangi biri

    İçimizdeki sevinçleri, kederleri paylaşacak insan nerede? - Sait Faik Abasıyanık

  • Bir ülke, şehir, topluluk vb.nde olan veya yapılan

    Yurt içi ulaşım. Şehir içi haberleşme. Aile içi ilişkiler.

  • Değişik yemeklerde kullanılmak üzere et ile sebzelerin ince kıyımının karıştırılması ve yoğrulmasıyla meydana getirilen karışım

[sıfat]

  • Somut kavramlarda iki veya ikiden çok şeyde merkeze daha yakın olan

    İç kapının perdesi yanlara doğru açıldı. - Peyami Safa

[sıfat]

  • İnsanın manevi varlığıyla ilgili olan

    İç dünyamız.

[mecaz]

  • Muhteva

Ata Sözleri ve Deyimler

  • iç (veya içini) dökmek
  • iç açmak
  • iç bağlamak
  • iç çekmek
  • iç etmek
  • iç geçirmek
  • iç gıcıklamak
  • içi açılmak
  • içi alaylı, dışı kalaylı
  • içi almamak
  • içi bayılmak
  • içi beni yakar, dışı eli (veya seni) yakar
  • içi boşalmak
  • içi bulanmak
  • içi burkulmak
  • içi cız etmek
  • içi çekmek
  • içi daralmak
  • içi dayanmamak
  • içi dışı bir (olmak)
  • içi dışına çıkmak
  • içi erimek
  • içi ezilmek
  • içi ezim ezim ezilmek
  • içi geçmek
  • içi gitmek
  • içi götürmemek
  • içi hop etmek
  • içi ısınmak
  • içi içine geçmek
  • içi içine sığmamak
  • içi içini yemek
  • içi kabul etmemek
  • içi kağşamak
  • içi kalkmak (veya kabarmak)
  • içi kan ağlamak
  • içi kapanmak
  • içi kararmak
  • içi kazınmak (veya kıyılmak)
  • içinde duymak
  • içinde kaybolmak
  • içinden bir şeyler kopmak
  • içinden çıkmak
  • içinden geçirmek
  • içinden geçmek
  • içinden gelmek
  • içinden gülmek
  • içinden kan gitmek
  • içinden konuşmak
  • içinden okumak
  • içinden olmak
  • içinden yanmak
  • içinde yüzmek
  • içine almak
  • içine ateş atmak
  • içine ateş düşmek
  • içine atmak
  • içine baygınlıklar çökmek
  • içine çekilmek (veya kapanmak)
  • içine çekmek
  • içine daralma gelmek
  • içine dert olmak
  • içine doğmak
  • içine dokunmak
  • içine etmek (veya sıçmak)
  • içine fenalık gelmek (veya basmak)
  • içine hüzün çökmek
  • içine işlemek
  • içine kurt düşmek
  • içine kuşku çökmek
  • içine oturmak
  • içine sinmek
  • içine sokacağı gelmek
  • içine su serpilmek
  • içine tükürmek
  • içini açmak
  • içini bayıltmak (veya kıymak)
  • içini boşaltmak
  • içini burkmak
  • içini çekmek
  • içini çürütmek
  • içini dondurmak
  • içini ezmek
  • içini ısıtmak
  • içini karartmak
  • içini kemirmek
  • içini kurt yemek (veya kemirmek)
  • içinin ateşi küllenmek
  • içinin yağı erimek
  • içini okumak
  • içini parçalamak (veya parça parça etmek)
  • içini sarmak
  • içini sıkmak
  • içini sızlatmak
  • içini yakmak
  • içini yemek
  • içi paralanmak (veya parçalanmak)
  • içi rahat etmek
  • içi sıkılmak
  • içi sızlamak
  • içi sürmek
  • içi titremek
  • içi vık vık (veya fık fık veya pır pır) etmek
  • içi yağ bağlamak
  • içi yanmak
  • iç tutmak

Birleşik Kelimeler: iç acısı, iç ağ, iç ağa, iç asalak, iç bakla, iç barış, iç başkalaşım, iç bellek, iç borç, iç borçlanma, iç bölge, iç bulantısı, iç burukluğu, içbükey, iç cep, iç cümle, iç çamaşırı, iç çokgen, iç denetçi, iç denetim, içdenetir, iç denge, iç deniz, iç deri, iç donu, iç dünya, iç ek, iç etek, iç evlilik, iç gezegen, iç göbek, iç göç, içgöreç, içgörü, iç görüm, içgösterir, içgüdü, iç güveyi, iç güveyisi, iç harp, iç hastalıkları, iç hat, iç ısı, iç ısıtıcı, iç içe, iç işleri, iç itim, iç itmek, iç kafiye, iç kapak, iç kavuz, iç kulak, iç kuyu, iç lastik, iç merkez, iç mimar, iç mimari, iç odun, iç oğlanı, iç pazar, iç pilav, iç plazma, iç politika, iç saha, iç salgı, iç savaş, iç ses, iç spiker, iç su, iç sürme, içtepi, iç ters açı, iç turizm, iç tümce, iç türeme, iç tüzük, iç uyak, içyağı, iç yarıçap, içyüz, iç yüz, iç zar, içe bakış, içe dönük, içe kapanık, içe yöneliklik, içi boş, içi çıfıt çarşısı, içi dar, içi fesat, içi geniş, içi tez, için için, içler acısı, sağ iç, sol iç, avuç içi, badem içi, bakla içi, ceviz içi, çevrim içi, ders içi, fındık içi, fıstık içi, hafta içi, hizmet içi eğitim, kavuniçi, meslek içi eğitim, meyve içi, rahim içi araç, yurt içi

İŞ

[isim]

  • Bir sonuç elde etmek, herhangi bir şey ortaya koymak için güç harcayarak yapılan etkinlik, çalışma

    İş bittikten sonra denize karşı sigara içilir. - Sait Faik Abasıyanık

  • Bir değer yaratan emek
  • Birinden istenen hizmet veya birine verilen görev

    Şimdi Mısır'a memuru olduğum bankanın bir işi için geldim. - Ömer Seyfettin

  • Sanayi, ticaret, tarım, maliye vb. alanlara ilişkin ekonomik etkinliklerin bütünü

    İşler durgun.

  • Kamu yararına yapılan işler

    Güvenlik işleri.

  • Herhangi bir yere düzen verici, günlük yaşayışı sağlayıcı her türlü çalışma

    Bu evin işi çok.

  • Geçim sağlamak için herhangi bir alanda yapılan çalışma, meslek

    Sonunda bir iş buldum. - Sait Faik Abasıyanık

  • Ticari anlaşma, alışveriş
  • Herhangi bir maksatla kurulan düzen

    İşlerini bırakmışlar, dükkânlarını kapamışlar, akın akın şehri terk edip gidiyorlardı. - Yakup Kadri Karaosmanoğlu

  • Bazı deyimlerde `yarar, çıkar` anlamında kullanılan bir söz

    O, işini bilir. Bu, benim işime gelmez.

  • Yapılan şey, davranış

    Yoksullara yardım etmekle çok iyi bir iş yaptım.

  • Nakış, örgü, makrome gibi elde yapılan şey

    Komşu kadın elindeki işini dizine bırakıp geline döndü. - Memduh Şevket Esendal

  • Emek, işçilik, ustalık

    Bu örtü, işi ağır bir örtüdür.

  • İşlem

    İşimi görmediler.

  • Bir kimseye özgü olan görüş, anlayış

    Bu, bir zevk işidir.

  • Yetenek

    Demek bende daha iş varmış ki ilin öğretmeni seçtiler. - Muzaffer İzgü

[mecaz]

  • Sorun, konu, mesele, maslahat

    Etrafın gülüşmeleri arasında iş anlaşıldı. - Hüseyin Cahit Yalçın

[mecaz]

  • Gizli neden veya maksat

    Çoktandır köylünün şurada burada yayıp gezeceği ehemmiyetli bir iş, bir keramet gösterememişti. - Refik Halit Karay

[fizik]

  • Bir kuvvetin uygulanma noktasını hareket ettirirken harcadığı güç

    Erg, jul, kilogrammetre, vatsaat, kilovatsaat iş ve enerji birimleridir.

Ata Sözleri ve Deyimler

  • iş (birinde) bitmek
  • iş (birinden) bitmek
  • iş (birine) kalmak
  • iş açmak
  • iş almak
  • iş amana binince kavga uzamaz
  • iş anlatılıncaya kadar baş elden gider
  • iş ayağa düşmek
  • iş başa düşmek
  • iş bırakmak
  • iş bilenin, kılıç kuşananın
  • iş bilmek
  • iş bitirmek
  • iş çatallanmak
  • iş çevirmek
  • iş çığırından çıkmak
  • iş çıkarmak
  • iş dayıya düştü
  • iş değil
  • iş düşmek
  • işe almak
  • işe bak!
  • iş edinmek
  • işe girmek
  • işe karışmak
  • işe koşmak
  • iş etmek
  • işe yaramak
  • iş görmek
  • iş göstermek
  • işi ...-e dökmek
  • işi ...-e vurmak
  • işi (bir şeye) vurmak
  • işi ahbaplığa dökmek
  • işi aksi gitmek
  • işi Allah'a kalmak
  • işi anlamak
  • işi azıtmak
  • işi başından aşmak (veya aşkın olmak)
  • işi bitmek
  • işi bozmak
  • işi bozulmak
  • işi ciddiye almak
  • işi çıkmak
  • işi düşmek
  • işi ileri götürmek
  • işi iş, kaşığı gümüş
  • işi iş olmak
  • işi kotarmak
  • iş inada binmek
  • işin alayında olmak
  • işin başı
  • işinden olmak
  • işin doğrusu
  • işi ne?
  • işine bak!
  • işine gelmek
  • işine göre
  • işine hor bakan boynuna torba takar
  • işine koyulmak
  • işin fenası
  • işin garibi
  • işini bilmek
  • işini bitirmek
  • işin içinde iş var
  • işin içinden çıkamamak
  • işin içinden çıkmak (veya sıyrılmak)
  • işini görmek
  • işini kış tut da yaz çıkarsa bahtına
  • işinin adamı
  • işini uydurmak
  • işini yoluna koymak
  • işin kolayına kaçmak
  • işin kötüsü
  • işin kurdu
  • işin kurdu olmak
  • işin mi yok
  • işin ortasını bulmak
  • işin rengi değişmek
  • iş insanın aynasıdır
  • işin tuhafı
  • işin ucu birine dokunmak
  • işin üstesinden gelmek
  • işin yoksa şahit ol, paran çoksa kefil ol
  • işi olmak
  • işi pişirmek
  • işi rast gitmek
  • işi resmiyete dökmek
  • işi sağlama almak
  • işi savsaklamak
  • işi şakaya dökmek
  • iş işlemek
  • iş işten geçmek
  • işi tatlıya bağlamak
  • işi temizlemek
  • işi uzatmak
  • işi üç nalla bir ata kaldı
  • işi yokuşa sürmek (veya koşmak)
  • işi yoluna koymak
  • işi yolunda (veya tıkırında) gitmek (veya olmak)
  • iş karıştırmak
  • iş ki
  • işler açılmak
  • işler arapsaçına dönmek
  • işler becermek
  • iş mi?
  • iş ola
  • iş olacağına varır
  • iş olsun diye
  • iş sarpa sarmak
  • iş şirazesinden çıkmak
  • işten (bile) değil
  • işten el çektirmek
  • işten güçten vakit bulamamak
  • iş tutmak
  • iş vermek
  • iş yapmak
  • iş yok

Birleşik Kelimeler: iş adamı, iş akdi, iş alanı, işbaşı, iş bırakımı, iş bıraktırımı, iş bilimi, iş birliği, iş bölümü, iş donu, iş eri, iş gezisi, işgüder, iş gücü, iş güç, iş güçlüğü, iş günü, iş hacmi, iş hanı, iş hayatı, iş kadını, iş kazası, iş kolu, iş merkezi, iş önlüğü, iş saati, iş seyahati, iş sözleşmesi, işveren, iş yeri, işe uygun, işi duman, işi tıkırında, ağır iş, beyaz iş, bulaşık iş, çürük iş, götürü iş, ince iş, kârlı iş, Acem işi, Antep işi, ayak işi, çocuk işi, el işi, erkek işi, ev işi, hamur işi, hesap işi, kalem işi, kavaf işi, mancınık işi, Maraş işi, orak işi, orta işi, sıra işi, şıpın işi, tarak işi, usta işi, dış işleri, diyanet işleri, iç işleri, özlük işleri, su altı işleri, yazı işleri, zat işleri

İZ

[isim]

  • Bir şeyin geçtiği veya önce bulunduğu yerde bıraktığı belirti, nişan, alamet, emare

    Nihayet bir dönemeçte izlerin sahibini gördüm. - Sait Faik Abasıyanık

  • Bir şeyin dokunmasıyla geride kalan belirti

    Yüzünde birtakım diş ve tırnak izleri vardı. - Yakup Kadri Karaosmanoğlu

  • Bir olay veya bir durumdan geride kalan belirti, ipucu, emare

    Cinayet izleri.

  • Bir olay, bir durum veya yaşayıştan geride kalan belirti, eser

    O çağ uygarlığından iz kalmadı.

[matematik]

  • Bir düzlemin başka bir düzlemle veya bir doğru ile kesişmesinden doğan ara kesit

Ata Sözleri ve Deyimler

  • iz bırakmak
  • izi belirsiz olmak
  • izinden yürümek
  • izine basmak
  • izine dönmek
  • izine düşmek
  • izine uymak
  • izini düşürmek
  • izini kaybetmek
  • izi silinmek
  • iz sürmek

Birleşik Kelimeler: iz düşümü, ayak izi, parmak izi

İP

[isim]

  • İplik

    Tavandan ip yumakları, urganlar, gemici fenerleri sarkardı. - Necati Cumalı

[mecaz]

  • Asarak öldürme cezası

Ata Sözleri ve Deyimler

  • ip atlamak
  • ipe çekmek
  • ipe dizmek
  • ipe gelesice
  • ipe gitmek
  • ipe sapa gelmemek
  • ipe un sermek
  • ipi (birinin) eline geçmek
  • ipi çözmek
  • ipi kırmak
  • ipi koparmak
  • ip inceldiği yerden kopar
  • ipini çekmek
  • ipini kırmak
  • ipini koparmak
  • ipin ucunu kaçırmak
  • ipi sapı yok
  • ipiyle kuyuya inilmez
  • ip koptuğu yerden bağlanır
  • iple çekmek
  • ipleri birinin elinde olmak
  • ip takmak
  • ipten almak
  • ipten kazıktan kurtulmuş
  • ipten kuşak kuşanmak

Birleşik Kelimeler: ip cambazı, ip iskelesi, ip merdiven, ip torba, ipucu, ipi çürük, ipi kırık, yağlı ip, çamaşır ipi, çırpı ipi, diş ipi, İngiliz ipi

AFİ (Kelime Kökeni: Rumca)

[isim]

[argo]

  • Gösteriş, çalım, caka

    Bir manevra, bir afi, bir dalavere olacak, diyordum. - Ömer Seyfettin

Ata Sözleri ve Deyimler

  • afi kesmek (veya satmak veya yapmak)

ÇİŞ

[isim]

  • Çocuk dilinde idrar

    Bizim sevgili, akıllı küçük kardeşimiz çişini söylememekte inat ediyordu. - Ayla Kutlu

Ata Sözleri ve Deyimler

  • çiş etmek (veya yapmak)
  • çişi gelmek