[sıfat]

• Kuşatılmış, sarılmış, çevrilmiş

Ata Sözleri ve Deyimler

• mahsur kalmak

[isim]

• Ürün

  Ankara'ya geldiği zaman Hacı Bayram'ı müritleriyle ovada mahsul toplarken görür. - Ahmet Hamdi Tanpınar

• Verim

[mecaz]

• Ortaya çıkan, elde edilen şey

  Her yeni âlem bir eski kıyametin mahsulü değil midir? - Yakup Kadri Karaosmanoğlu

[sıfat]

• Özgü

  Kanun, gizli eşyayı bulmaya mahsus bir fal kitabı değildir. - Necip Fazıl Kısakürek

• Biri veya bir şey için ayrılmış, münhasır

  Vatan bizim kılıcımızın ekmeğidir. Daima kendimize mahsus, kendimize münhasır biliriz. - Namık Kemal

• Özel

  Kayseri'nin sayın valisine, mahsus selam ederim. - Bedri Rahmi Eyuboğlu

[zarf]

• Özellikle

  Buraya, mahsus bunun için geldim.

[zarf]

• Bilerek, isteyerek, kasten

  Kapıyı mahsus açık bırakmıştı. - Attila İlhan

[zarf]

• Şakadan

  Ciddi mi yapıyordu, mahsus mu söylüyordu, aptallık veya hilekârlık mıydı, bunları da anlayamadım.

[sıfat]

[eskimiş]

• Duyulan, anlaşılan, hissedilen

• Belli, ortada, aşikâr

[isim]

[eskimiş]

• Ürünler

[mecaz]

• Ortaya çıkan, elde edilen şeyler

[zarf]

[eskimiş]

• Özellikle

[sıfat]

• Cansız, güçsüz, etkisiz, miskin

[zarf]

• İsteyerek, özellikle

  Eve gelmeden her zamanki yolumdan saptım ve ıhlamurların altından geçtim, mahsustan. - Tarık Dursun K.

[zarf]

• Hesaba geçirilerek, alacağa sayılarak, hesabına sayılmak üzere

  Bazen sıkışınca da ileride getireceği reklamlara mahsuben avans olarak şarap istiyordu. - Çetin Altan

[sıfat]

[eskimiş]

• Hesap edilmiş, hesaba geçirilmiş

Ata Sözleri ve Deyimler

• mahsubunu yapmak
• mahsup etmek

[sıfat]

[eskimiş]

• Verimli

  İstediğiniz kadar cennet köyler, sevişen insanlar, mahsuldar topraklar tahayyül edebiliriz. - Sait Faik Abasıyanık

[isim]

• Ruhsuz olma durumu

[isim]

• Ruhsuzlaşmak durumu

[nesnesiz]

• Ruhsuz duruma girmek

[sıfat]

• Belirsiz

[isim]

• Ruhsuzlaştırmak işi