[isim]

[eskimiş]

• Erkek torunlar

[sıfat]

[eskimiş]

• Saklanmış, gizli

  Bu hatıra kalbin mahfi bir köşesinde saklanır. - Hüseyin Cahit Yalçın

[isim]

[eskimiş]

• Deve, fil vb. hayvanların sırtına konulan, üzerine oturmaya yarayan sepet

  Mahfeye o kadar ok saplanmıştı ki gören onu kocaman bir kirpi sanabilirdi. - Necip Fazıl Kısakürek

[isim]

[eskimiş]

• Toplantı yeri

  Merdivenleri inerken öğretmenler arasında, gençlik mahfilinde kimlere güvenilebileceğini gözden geçirdi. - Nazım Hikmet

• Toplanmış kimseler

[din bilgisi]

• Camilerde parmaklıkla ayrılmış yüksek yer

[isim]

• `Söylenen sözü anlamadan kafa sallayarak onaylamak` anlamında Ahfeş'in keçisi gibi başını sallamak deyiminde geçen bir söz

[isim]

• İçinde küpe, yüzük, bilezik vb. değerli süs eşyalarının saklandığı kutu, koruncak

  Kadife bir mahfazayı usulcacık karısının yastığının altına koydu. - Ercüment Ekrem Talu

[sıfat]

[eskimiş]

• Saklanmış, korunmuş, korunan, saklı

[isim]

[eskimiş]

• Hafifletme, yükünü azaltma

Ata Sözleri ve Deyimler

• tahfif etmek

[zarf]

[eskimiş]

• Gözaltında olarak

  İstanbul'dan mahfuzen getirmişler.

[sıfat]

• Mahfazası olan

• Korunan, mahfuz

  Mahfazalı köy.

[isim]

[eskimiş]

• Küçümseme, hor görme, hafifseme

  Belki evvela, ona, rehber heveskâr imzasına olduğu gibi istihfafla, emniyetsizlikle bakacaksınız. - Nazım Hikmet

Ata Sözleri ve Deyimler

• istihfaf etmek

[isim]

[müzik]

• Klasik Türk müziğinde, yegâh perdesinde karar kılan makamlardan biri

[sıfat]

• Mahfazası olmayan