İçinde Hava Bulunan Kelimeler
İçinde HAVA olan 37 kelime bulunuyor. İçerisinde HAVA geçen kelimeler ve kelime anlamları.
Ayrıca, "Hava kelimesinin anlamı nedir? Hava ile başlayan kelimeler. Hava ile biten kelimeler." içeriklerine bakabilirsiniz.
15 Harfli Kelimeler
HAVALANDIRILMAK30
14 Harfli Kelimeler
HAVALANDIRMACI32, HAVALANDIRILMA29, HAVALANDIRMALI29
13 Harfli Kelimeler
HAVALANDIRICI31, HAVALANDIRMAK27
12 Harfli Kelimeler
HAVALANDIRMA26
11 Harfli Kelimeler
TEBDİLİHAVA25
10 Harfli Kelimeler
HAVASIZLIK26, HAVALİMANI22, HAVALENAME21, HAVALANMAK21
9 Harfli Kelimeler
HAVACILIK24, HAVAALANI20, HAVALANMA20, HAVARİLİK19
8 Harfli Kelimeler
HAVACIVA28, HAVAİYAT20, HAVANELİ18, HAVALELİ18, HAVAİLİK18
7 Harfli Kelimeler
HAVASIZ22, ABUHAVA20, HAVADİS20, BERHAVA19, HAVADAN19, HAVADAR19
6 Harfli Kelimeler
HAVACI20, HAVALI17, HAVALE16, HAVALİ16,
5 Harfli Kelimeler
HAVAS16, HAVAİ15, HAVAN15
4 Harfli Kelimeler
HAVA14
HAVA (Kelime Kökeni: Arapça hevā)
- Hava yuvarını oluşturan, bütün canlıların solunumuna yarayan, renksiz, kokusuz, akışkan gaz karışımı
-
Meteoroloji ile ilgili olayların bütünü
Hava biraz bozukçaydı, dışarıda serin bir yağmur çiseliyordu. - Memduh Şevket Esendal
-
Canlılar üzerindeki etkisine göre hava yuvarının durumu
Havanın üşütecek kadar serinlemiş olmasına göre sabah yakın. - Reşat Nuri Güntekin
-
Gökyüzü
Havada bir tek bulut yok.
-
Çevreyi kuşatan boşluk
Tozlar havada uçuşuyordu.
-
Esinti
Bugün hava olursa yelkenli kalkacak.
-
Müzik parçalarında tür
Kâğıthane havası tutturur, bahriye çiftetellisi çalardık. - Sait Faik Abasıyanık
- Müzik aletlerinden çıkan ses perdesi
-
Sonuçsuz, anlamsız, boş (durum, davranış, söz)
Bu sözlerin sonu hava.
-
Görünüş, davranış, söz vb. için bir kimsenin durumunu belirten özellik
Buna rağmen öyle kibar ve asil havası vardır ki bu damga bile onu çirkinleştiremez, inadına daha bir uçarı, daha bir sevimli yapar. - Haldun Taner
-
Tarz, üslup
Namık Kemal'e, Tevfik Fikret'e başarılı nazireler yazmıştır. Onların diliyle, onların sesiyle, onların havasıyla... - Yusuf Ziya Ortaç
-
Durum, ortam, çevre, muhit, atmosfer, ambiyans
İlk deneme dalış günü gelince, denizcilerde büyük bir coşkunluk, bir tören havası vardı. - Halikarnas Balıkçısı
-
Çekicilik
Kadın güzel değil ama havası var.
-
Keyif, âlem
Onu kendi havasına bıraksak çalışmaz.
Ata Sözleri ve Deyimler
- hava açmak (veya açılmak)
- hava almak
- hava almak
- hava atmak
- hava basmak
- hava bozmak
- hava bulanmak
- hava çalmak
- hava çarpmak
- havada kalmak
- havadan nem kapmak
- hava değiştirmek
- hava fena esmek
- hava hoş
- hava iyi esmek
- hava kaçırmak
- hava kapanmak
- hava kararmak
- havalara uçmak
- havan batsın
- havanın gözü yaşlı
- hava patlamak
- havasına uymak
- havasını almak
- havasını bulmak
- havasını teneffüs etmek
- havası olmak
- havası olmak
- hava vermek
- havaya girmek
- havaya gitmek
- havaya pala (veya kılıç) sallamak
- hava yapmak
- havaya savurmak
- havaya uçmak
- havayı bozmak
- havayı koklamak
Birleşik Kelimeler: hava akımı, havaalanı, hava aracı, hava aralığı, hava atışı, hava basıncı, hava bilgisi, hava birliği, hava boşaltma makinesi, hava boşluğu, havacıva, hava cıva, hava çekici, hava değişimi, hava deliği, hava durumu, hava düzenleyicisi, hava gazı, hava gemisi, hava haritası, hava hukuku, hava indirme, hava kanalı, hava kapağı, hava kazması, hava kesesi, hava köprüsü, hava kuvvetleri, hava küre, havalimanı, hava meydanı, hava mili, hava muhalefeti, hava musluğu, hava oyunu, hava parası, hava raporu, hava sahası, hava süzgeci, hava şartları, hava tahmini, hava taşı, hava taşıtı, hava tebdili, hava ulaşımı, hava üssü, hava yastığı, hava yastıklı, hava yolu, hava yuvarı, abuhava, açık hava, ağır hava, basınçlı hava, kapalı hava, kesik hava, kırık hava, kuru hava, limoni hava, soğuk hava deposu, tebdilihava, uzun hava, ağzı havada, başı havada, burnu havada, bar havası, bayram havası, bozum havası, dağ havası, gelin havası, göbek havası, kasap havası, kaşık havası, matem havası, memleket havası, oyun havası, yayla havası, zeybek havası
HAVAİ (Kelime Kökeni: Arapça hevāʾī)
- Hava ile ilgili, havada bulunan
- Açık mavi renk
-
Bu renkte olan
Havai gözlük camlarının arkasından insana tatlı tatlı bakan iri kara gözleri vardı. - Yakup Kadri Karaosmanoğlu
-
Ciddi olmayan, ciddi işlerle uğraşmayan, ciddi işler yapmayan, dilediği gibi davranan, uçarı, hoppa, yeleme
Okula birlikte gidip geldiğimiz çilli, pabuç dilli, havai bir kız vardı. - Elif Şafak
-
Değersiz, boş
Ne yapıp yapmış bu havai konuşmayı bir röportaj şekline sokmak yolunu bulmuştu. - Yakup Kadri Karaosmanoğlu
Birleşik Kelimeler: havai fişek, havai hat, havai mavi
HAVAN (Kelime Kökeni: Farsça hāven)
- İçinde bir şey dövüp ufalamaya yarayan, tahta, taş, maden veya plastikten yapılan kap
- Havan topu
- Tütün kıyma makinesi
Ata Sözleri ve Deyimler
- havanda su dövmek
- havan dövücünün hınk deyicisi
Birleşik Kelimeler: havaneli, havan topu
HAVALE (Kelime Kökeni: Arapça ḥavāle)
-
Bir işi bir başkasının sorumluluğuna bırakma, ısmarlama, devretme
Bütün belgelerin bakanlığa havalesi gerekiyor.
-
Banka, postane vb. aracılığıyla gönderilen para
Ay başında havaleyi postaneye yatırdım.
- Postane, banka vb. aracılığıyla para gönderildiğinde gönderenle alacak olanın adları ve para miktarı yazılı kâğıt, havale kâğıdı, havalename
-
Genellikle çocuklarda görülen, ateşli veya ateşsiz olan çırpınma nöbetleri
Yeşil kadifeden dikilmiş yarım baklava şeklinde muska çok ufakken üzerine gelen havaleden Fikret'i kurtarırmış. - Reşat Enis
-
Bir arsayı çevirmek, kapamak için çekilen perde veya duvar
Bu ufacık binayı bahçe ve bostan, ahır ve selamlık gibi müştemilatından birtakım duvarlar, bölmeler, havalelerle öyle bir ayırtmış... - Yakup Kadri Karaosmanoğlu
- Yüksek ve büyük bir görünüşü olma
Ata Sözleri ve Deyimler
- havale etmek
- havale gelmek
- havale göndermek (veya yollamak)
Birleşik Kelimeler: havalename
HAVALİ (Kelime Kökeni: Arapça ḥavālī)
-
Yöre (I)
Adapazarı havalisinde de buna mümasil bir hadise vukua geldi. - Atatürk
HAVARİ (Kelime Kökeni: Arapça ḥavārī)
- Yardımcı
- Hz. İsa'nın öğüt ve inançlarını yayma işiyle görevlendirdiği on iki yardımcısından her biri
- Bağlı olduğu önderinin düşünce ve inançlarını yayan kimse
HAVAS (Kelime Kökeni: Arapça ḫavāṣṣ)
- Nitelikler, özellikler
-
Kendilerini halktan ayrı ve üstün sayan, kendilerinde bir tür ayrıcalık gören kimseler, avam karşıtı
Bu zihniyette olan avam değildi, bilhassa havas denilen insanlar böyle düşünüyordu. - Atatürk
-
İleri gelenler, seçkinler
Padişah, vükela ve havassını toplayarak bu kanun hükümlerine riayet edeceğini ve ettireceğini bildirmiştir. - Cemil Meriç
- Duyumlar, duygular
HAVALI
-
Herhangi bir nitelikte havası olan
O murdar kokulu, ağır havalı yere... - Halide Edip Adıvar
- İyi, temiz hava alan, havadar
- Bir işi gereğince benimsemeyen, önemsemeyen
-
Göz alıcı, çekici, albenisi olan
Havalı kız.
- Kibirli, çalımlı, gururlu
- Sıkıştırılmış hava ile çalışan (alet vb.)
Birleşik Kelimeler: havalı direksiyon, havalı fren, havalı tulumba
HAVANELİ
- Havanda bir şeyi dövmeye yarayan tokmak
HAVALELİ
- Havalesi olan
-
Gereğinden çok yüksek, yıkılacak gibi olan
Eşya havalelidir, arabacı dikkat etsin.
HAVAİLİK
- Havai olma durumu, uçarılık, hoppalık
HAVARİLİK
- Havari olma durumu
BERHAVA (Kelime Kökeni: Farsça ber + Arapça hevā)
- Havaya atılmış, uçurulmuş
- Yararsız, boş
Ata Sözleri ve Deyimler
- berhava etmek
- berhava olmak
HAVADAN
-
Boş, değersiz
Havadan sözler.
-
Emeksiz, çaba harcanmadan
Benim havadan para kazandığımı mı sanıyorlar. - Muzaffer İzgü
Birleşik Kelimeler: havadan sudan
HAVADAR (Kelime Kökeni: Arapça hevā + Farsça -dār)
-
Havası bol, temiz olan (yer), yeleken, yeleç
Yüksek, havadar, nezaretli bir ev. - Sermet Muhtar Alus