[isim]

• Sıcaklık

  İspirto tatlı bir hararetle midesini alazladı. - Refik Halit Karay

• Susama, susuzluk

  Çay, harareti giderir.

[mecaz]

• Coşkunluk, ateşlilik

  Onu bileğinden tutup çekerek hararetle kucaklamak ister gibi yaptı, - Peyami Safa

Ata Sözleri ve Deyimler

• hararet basmak
• hararet kesmek (veya söndürmek)
• hararet vermek

[sıfat]

• Isısı, sıcaklığı fazla olan

[mecaz]

• Coşkun, ateşli, canlı

  Biraz evvelki sükûtu şimdi hararetli bir sohbet takip ediyordu. - Hüseyin Cahit Yalçın

[isim]

• Hararetli olma durumu

[isim]

• Hararetlenmek işi

[nesnesiz]

• Isısı artmak

[mecaz]

• Canlanmak, kızışmak

  Tartışma hararetlendi.

[mecaz]

• Herhangi bir konuda çok heyecanlı olmak, coşmak

  Şakir Bey arkasından gelerek fikrini müdafaa için hararetleniyordu. - Peyami Safa

[isim]

• Hararetlendirmek işi