İçinde Ha Bulunan 4 Harfli Kelimeler

İçerisinde HA olan 4 harfli 46 kelime bulunuyor. İçinde HA olan 4 karakterli kelime listesi ve kelime anlamları.

Ayrıca, "Ha ile başlayan 4 harfli kelimeler. ha ile biten 4 harfli kelimeler. İçinde olan kelimeler." içeriklerine bakabilirsiniz.

HAJE17, HA14, HAVA14, HA14, HARF14, VAHA14, ÇUHA12, HACI12, HARP12, PAHA12, DOHA11, HAZA11, HAİZ11, HA11, HAŞA11, YUHA11, CHAT11, DAHA10, DEHA10, HAYA10, HA10, HALI9, HAMT9, HARS9, HASA9, HA9, İMHA9, İHAM9, SAHA9, AHAR8, HATA8, HAİL8, HAİN8, HA8, HALA8, HALE8, HA8, HALK8, HALT8, HANE8, HA8, HARA8, HARE8, HART8, İNHA8, REHA8

AHAR

[isim]

[eskimiş]

  • Hattatların kâğıt cilalamak için kullandıkları nişasta ve yumurta akından yapılan özel bir karışım

HATA (Kelime Kökeni: Arapça ḫaṭāʾ)

[isim]

  • Yanlış

    Aynı hatayı senin de yapmana yol açmak istemiyorum. - İhsan Oktay Anar

  • İstemeyerek ve bilmeyerek yapılan yanlış, kusur, yanılma, yanılgı

    Ağzını topla, dedim ama hatamı anladım. - Burhan Felek

  • Suç, günah, kusur

Ata Sözleri ve Deyimler

  • hata etmek (veya eylemek veya işlemek)
  • hataya düşmek

Birleşik Kelimeler: hatasıyla sevabıyla, ayak hatası

HAİL (Kelime Kökeni: Arapça ḥāʾil)

[isim]

[eskimiş]

  • Engel

HAİN (Kelime Kökeni: Arapça ḫāʾin)

[sıfat]

  • Hıyanet eden (kimse)

    Bu anlayışsızlığa ve bu vatan hainlerine vahvahlanır, acır gibiydiler. - Tarık Buğra

  • Zarar vermekten, üzmekten veya kötülük yapmaktan hoşlanan (kimse)

    Siz galip olduğunuz için cesur ve hain görünüyorsunuz. - Aka Gündüz

  • Kötü niyeti olan

[ünlem]

  • Sitemli bir seslenme sözü

    Hain! Biz seninle böyle mi konuşmuştuk?

Birleşik Kelimeler: vatan haini

HÂKÎ (Kelime Kökeni: Farsça ḫāk + Arapça -ī)

[isim]

  • Yeşile çalan toprak rengi

[sıfat]

  • Bu renkte olan

HALA (Kelime Kökeni: Arapça ḫāle)

[isim]

  • Babanın kız kardeşi, bibi

Birleşik Kelimeler: hala kızı, hala oğlu, halazade

[zarf]

  • Şimdiye kadar, o zamana kadar, hâlen, henüz

    Annesini yanına aldığı günlerdeki mutsuzluğum hâlâ içimi karartıyor. - Erhan Bener

Ata Sözleri ve Deyimler

  • hâlâ o masal

HALE (Kelime Kökeni: Arapça hāle)

[isim]

  • Bazı yıldızların, özellikle ayın çevresinde görülen geniş ve aydınlık teker, ayla, ağıl (II)

    Üstünde gençliğin, masumiyetin, saadetin verdiği bir hale vardı. - Hüseyin Cahit Yalçın

  • Hristiyanlıkta aziz sayılanların resimlerinde başları çevresinde çizilen daire

HALİ (Kelime Kökeni: Arapça ḫālī)

[sıfat]

[eskimiş]

  • Boş, ıssız, tenha

HALK (Kelime Kökeni: Arapça ḫalḳ)

[isim]

  • Aynı ülkede yaşayan, aynı kültür özelliklerine sahip olan, aynı uyruktaki insan topluluğu, folk

    Türk halkı.

  • Aynı soydan gelen, ayrı ülkelerin uyruğu olarak yaşayan insan topluluğu

    Yahudi halkı.

  • Bir ülke içerisinde yaşayan değişik soylardan insan topluluklarının her biri

    Bağımsız Devletler Topluluğunun halkları.

  • Belli bir bölgede veya çevrede yaşayanların bütünü, ahali

    Bütün köy halkı orada idi. - Ömer Seyfettin

  • Bir ülkedeki yurttaşların bütünü, kamu

    Bilmiyorlar ki halk, halkın diliyle konuşan sanatkârla birliktir. - Orhan Veli Kanık

Ata Sözleri ve Deyimler

  • halka inmek
  • halka verir talkını (veya telkini), kendi yutar salkımı

Birleşik Kelimeler: halk adamı, halk ağzı, halk bilgisi, halk bilimi, halk dili, halk edebiyatı, halk ekmeği, halkevi, halk günü, halk matinesi, halk müziği, halk odası, halk okulu, halk otobüsü, halk oylaması, halkoyu, halk ozanı, halk sağlığı, halk şairi, halk şiiri, halk yardakçısı, halka dönük, ev halkı, kapı halkı, Latin halkları

[isim]

[eskimiş]

  • Yaratma

Ata Sözleri ve Deyimler

  • halk etmek

HALT (Kelime Kökeni: Arapça ḫalṭ)

[isim]

[eskimiş]

  • Bir şeyi başka bir şeyle karıştırma

[teklifsiz konuşmada]

  • Uygunsuz söz söyleme, uygunsuz iş yapma

[teklifsiz konuşmada]

  • Uygun olmayan, beğenilmeyen şey

    Zehri şurupla, daha bilmem ne haltla karıştırıp yudum yudum içmek, pis şey, iğrenç şey. - Reşat Nuri Güntekin

Ata Sözleri ve Deyimler

  • halt etmek
  • halt karıştırmak
  • halt yemek

HANE (Kelime Kökeni: Farsça ḫāne)

[isim]

  • Ev, konut
  • Ev halkı

    Oğlan iyiydi; becerikli, yumuşak huyluydu ama hanesi kalabalıktı. - Necati Cumalı

  • Bir bütünü oluşturan bölümlerden her biri, bölük, göz

    Dama tahtasında altmış dört hane vardır.

[matematik]

  • Basamak

[müzik]

  • Klasik Türk müziğinde, peşrev vb. saz parçalarının bölümlerinden her biri
  • Birleşik kelimelerde `bina, yapı, yer, makam` anlamlarıyla ikinci kelime olarak yer alan bir söz

    Balıkhane, yazıhane.

Birleşik Kelimeler: abdesthane, ameliyathane, aşhane, balhane, balıkhane, baruthane, basmahane, batakhane, bekârhane, bendehane, berhane, besihane, bıçkıhane, birahane, bitirimhane, boyahane, bozahane, böcekhane, bulaşıkhane, buzhane, cambazhane, cephane, çalgıhane, çamaşırhane, çayhane, çekiçhane, çelikhane, çiftehane, çilehane, darphane, defterhane, dershane, devlethane, dikimhane, divanhane, Divanhane, doğumhane, dokumahane, dökümhane, fakirhane, ferhane, fetvahane, fişekhane, fotoğrafhane, gasilhane, gazhane, gusülhane, güderihane, haddehane, hahamhane, halvethane, hapishane, haşhaşhane, hayalhane, helvahane, humbarahane, ıslahhane, ibadethane, idarehane, imalathane, imarethane, inekhane, ipekhane, iplikhane, kademhane, kahvehane, kalavrahane, kalayhane, kalhane, kasaphane, kayıkhane, kaynakhane, kerhane, kesimhane, keşişhane, kılıçhane, kıraathane, kiremithane, kirişhane, klişehane, konsoloshane, kuluçkahane, kumarhane, kumbarahane, kuşhane, kütüphane, mahpushane, mantarhane, mapushane, marangozhane, mehterhane, memişhane, Mevlevihane, meyhane, misafirhane, miskinhane, muayenehane, mumhane, muvakkithane, mücellithane, mühendishane, mürettiphane, nakkarhane, nekahethane, nezarethane, patrikhane, peynirhane, piskoposhane, rasathane, saadethane, sabunhane, salhane, saraçhane, sebilhane, sefarethane, semahane, sırmakeşhane, silahhane, süthane, şaphane, Şaphane, şaraphane, şifahane, şişhane, tabakhane, tahaffuzhane, talimhane, tamirhane, tasfiyehane, tavhane, telgrafhane, tembelhane, teneffüshane, tephirhane, terkiphane, terzihane, teşrihhane, tevkifhane, tımarhane, ticarethane, tophane, tüfekhane, umumhane, vaftizhane, yağhane, yatakhane, yazıhane, yemekhane, yetimhane, yoğurthane, mülahazat hanesi

HANİ

[zarf]

  • `Nerede, ne oldu, nerede kaldı` anlamlarında kullanılan bir söz

    Çoban kaval çaldı sordu bülbüle / Sürülerim hani, ovam nerede? - Ziya Gökalp

  • Karşıdakinin daha önceden bildiği bir şey kendisine hatırlatılmak istenildiğinde kullanılan bir söz

    Kitap doğrusu görülecek nesneydi hani. - Nazım Hikmet

  • Verilen sözü hatırlatan sözün başına getirildiğinde sitem anlatan bir söz

    Hani uykun vardı? - Orhan Kemal

  • Bazen `bari` anlamında kullanılan bir söz

    Hani benim kim olduğumu bilmese.

  • `Doğrusunu söylemek gerekirse, kaldı ki, üstelik` anlamlarında kullanılan bir söz

    Benim sormam hani yârenlik olsun, anlarsınız ya! - Memduh Şevket Esendal

Ata Sözleri ve Deyimler

  • hanidir
  • hani ya
  • hani yok mu

[isim]

[hayvan bilimi]

  • Hanigillerden, Akdeniz'de yaşayan, alaca kırmızı renkli, beyaz etli, orta büyüklükte bir balık (Serranus cabrilla)

Birleşik Kelimeler: sarıhani, yazılı hani, kaya hanisi

[isim]

  • Diyarbakır iline bağlı ilçelerden biri

HARA (Kelime Kökeni: Fransızca haras)

[isim]

  • Atların yetiştirildiği ve bakımlarının yapıldığı, hayvanların rahatça hareket etmelerini sağlayan alanların bulunduğu tesis

    Karacabey harası.

[isim]

[eskimiş]

  • Hare

HARE (Kelime Kökeni: Farsça ḫāre)

[isim]

[eskimiş]

  • Bazı nesne, canlı, göz vb.nde dalgalanır gibi görünen parlak çizgiler, meneviş, dalgır

    Uskumrunun hareleri daha sık, gözleri küçük oysa kolyozun hem hareleri daha taraklı hem gözleri daha patlak. - Oktay Rifat

  • Üzerinde dalgalı çizgiler bulunan kumaş
  • Yeni yapılan duvarların arasına harçla birlikte doldurulan taş parçaları

HART

[zarf]

  • Birden ve sert bir biçimde (ısırmak, yemek)

Birleşik Kelimeler: hart hurt