[isim]

• Güneş ışınlarının ve ısısının etkilediği ortam

  Güneş yakmasın diye onun güzel başını/ Gördüm siper olurken iki arkadaşını - Faruk Nafiz Çamlıbel

Ata Sözleri ve Deyimler

• güneş açmak
• güneş almak (veya görmek)
• güneş balçıkla sıvanmaz
• güneş çarpmak
• güneş çavmak
• güneş doğmak
• güneşe karşı işemek
• güneş girmeyen eve doktor girer
• güneş görmek
• güneşin alnında (veya altında)
• güneşi üzerine doğdurmamak

[isim]

[gök bilimi]

• Gezegenlere ve yer yuvarlağına ışık ve ısı veren büyük gök cismi

[sıfat]

• Güneş ışınlarıyla aydınlanmış

  Genç bir meltemle ferahlanan güneşli rıhtım kenarlarını aştık. - Salâh Birsel

• Açık, aydınlık (hava)

• Güneş ışınlarıyla yanmış

  Ayşe'nin güneşli yanık ayakları, lekesiz pembe halıya gömülüyordu. - Cahit Uçuk

[isim]

• Güneş ışınlarına engel olan perde veya buna benzer gereç

• Siperlik

  Gözleri kasketinin güneşliğinde kayboldu. - Sait Faik Abasıyanık

[sıfat]

• Güneş ışınlarını alan (yer)

[sinema]

• Alıcı merceğini zararlı ışınlardan korumak için mercek önüne takılan ve merceğin önünde gölgeli bir alan sağlayan yardımcı donatım türü

[sıfat]

• Güneş'e ilişkin, Güneş'le ilgili

  Güneşsel boylam.

• Güneş'le birlikte doğan, Güneş'le birlikte batan (gök cismi)

[isim]

• Güneşlemek veya güneşlenmek işi

[nesnesiz]

• Güneşlenmek

[isim]

• Güneşlenmek işi

[isim]

• Güneşletmek işi

[-i]

• Bir şeyi güneş ışığının etkisinde bırakmak

  Yatak çarşaflarına varıncaya dek bütün döşeğini balkona çıkardım, güneşlettim akşama kadar. - Nazım Hikmet

[nesnesiz]

• Güneş ışınlarından vücudun yararlanmasını sağlamak, güneşlemek

  Güzel bir sonbahar havasında şair, havuz başına uzanır gibi oturmuş, güneşleniyordu. - Ahmet Kabaklı

[sıfat]

• Güneş ışınlarıyla aydınlanmayan, güneş ışınlarını almayan

  Güneşsiz yer.

• Kapalı, bulutlu (hava)

  Güneşsiz hava.

[isim]

• Güneşsiz olma durumu

[isim]

[bitki bilimi]

• Acem lalesi

[isim]

[hayvan bilimi]

• İnce uzun gövdeli, ön kanatlı ve ince duyargalı küçük kelebek