İçinde Göz Bulunan Kelimeler

İçinde GÖZ olan 111 kelime bulunuyor. İçerisinde GÖZ geçen kelimeler ve kelime anlamları.

Ayrıca, "Göz kelimesinin anlamı nedir? Göz ile başlayan kelimeler. Göz ile biten kelimeler." içeriklerine bakabilirsiniz.

14 Harfli Kelimeler

GÖZETLEYİCİLİK32

13 Harfli Kelimeler

GÖZLÜLEŞMEK35, AÇIKGÖZLEŞMEK34, GÖZENEKSİZLİK30

12 Harfli Kelimeler

GÖZLÜLEŞME34, AÇIKGÖZLEŞME33, AÇIKGÖZLÜLÜK33, KARAGÖZCÜLÜK32, GÖZLEMECİLİK29, GÖZENEKLİLİK25

11 Harfli Kelimeler

GÖZLÜKÇÜLÜK33, GÖZETLEYİCİ29, TOKGÖZLÜLÜK29, GÖZLEMCİLİK28, GÖZETİCİLİK27, GÖZLEMLEMEK26, GÖZETLENMEK25, GÖZETLETMEK25, GÖZETMENLİK25, GÖZETTİRMEK25

10 Harfli Kelimeler

GÖZLÜLÜK30, AÇIKGÖZLÜK29, GÖZETLEYİŞ28, GÖZENEKSİZ27, TEPEGÖZLER27, GÖZETLENİŞ26, GÖZLEMLEME25, KARAGÖZLÜK25, GÖZETİLMEK24, GÖZETLEMEK24, GÖZETLENME24, GÖZETLETME24, GÖZETTİRME24

9 Harfli Kelimeler

SIĞIRGÖZÜ34, ATGÖZLÜĞÜ33, HOROZGÖZÜ33, AÇGÖZLÜCE30, GÖZLÜKSÜZ30, GÖZSÜZLÜK30, GÖZLEMEVİ29, KOYUNGÖZÜ28, BALIKGÖZÜ27, GÖZLEYİCİ27, KARAGÖZ27, MANDAGÖZÜ27, SULUGÖZ27, CİNGÖZLÜK27, GÖZLEMECİ26, GÖZDEMİRİ25, TURNAGÖZÜ25, GÖZETİLME23, GÖZETLEME23, GÖZLENMEK23
Tümünü Gör

8 Harfli Kelimeler

ÖKÜZGÖZÜ34, GÜMÜŞGÖZ33, DEVEGÖZÜ31, GÖZLÜKÇÜ28, GÖZCÜLÜK28, GÖZLEYİŞ26, GÖZLÜKLÜ25, GÖZLEMCİ25, KEDİGÖZÜ25, GÖZÜKMEK24, GÖZETİCİ24, TOKGÖZ24, YALINGÖZ24, GÖZLETME22, GÖZLENME22, GÖZLEMEK22, GÖZETMEN22, GÖZETMEK22

7 Harfli Kelimeler

GÖZDAĞI30, GÖZLEĞİ27, GÖZYAŞI26, KUŞGÖZÜ26, GÖZ25, AÇIKGÖZ24, GÖZÜNDE24, PARAGÖZ24, TEPEGÖZ24, GÖZÜKME23, GÖZETİŞ23, SARIGÖZ22, GÖZALTI21, GÖZEMEK21, GÖZLEME21, GÖZETME21, GÖZETİM21, GÖZENEK20, KARAGÖZ20

6 Harfli Kelimeler

YÜZGÖZ26, GÖZSÜZ25, GÖZEVİ25, CAMGÖZ23, CİNGÖZ22, GÖZLÜK21, GÖZEME20, GÖZLEM20, GÖZELİ19, GÖZENE19

5 Harfli Kelimeler

GÖZ24, GÖZ23, AÇGÖZ21, GÖZÜM21, GÖZDE20, GÖZ20, GÖZER18

4 Harfli Kelimeler

GÖZE17

3 Harfli Kelimeler

GÖZ16

GÖZ

[isim]

[anatomi]

  • Görme organı, basar
  • Bazı deyimlerde, görme ve bakma

    Gözden geçirmek. Gözden kaybolmak. Göz önünde. Gözü keskin.

  • Oda

    Şu fakir mahallede bir göz evim olsaydı / Nasıl sevinç içinde çıkardım şu yokuşu - Ziya Osman Saba

  • Bakış, görüş

    Bu sefer alacaklı gözüyle baktım.

  • Suyun topraktan kaynadığı yer, kaynak

    Asıl felaket bu pınara sırt çevirmek, bu pınarın gözlerine taş tıkamak değil de ne olurdu? - Tarık Buğra

  • Delik, boşluk

    İğnenin gözü.

    Köprünün gözleri karış karış kazılmıştır. - Sait Faik Abasıyanık

  • Çekmece

    Masanın gözleri.

  • Terazi kefesi
  • Nazar

    İnsanı gözle yiyip bitirirler. - Ömer Seyfettin

  • Sevgi, ilgi, gönül bağlantısı

    Gözden düşmek. Göze girmek.

  • Ağacın tomurcuk veren yerlerinden her biri

    Göz aşısı.

  • Bölüm, hane

    Dama tahtasında altmış dört göz vardır.

  • Bazı yaraların uç bölümü

    Çıbanın gözü.

Ata Sözleri ve Deyimler

  • ... gözüyle bakmak
  • göz (veya gözünün) kuyruğuyla bakmak
  • göz (veya gözünün) ucuyla bakmak
  • göz açamamak
  • göz açıp kapayıncaya kadar
  • göz açtırmamak
  • göz alabildiğine
  • göz ardı etmek
  • göz atmak
  • gözaydına gelmek
  • gözaydına gitmek
  • gözaydın etmek
  • göz boyamak
  • göz değmek
  • gözden (veya gözünden) düşmek
  • gözden (veya gözünden) kaçırmak
  • gözden (veya gözünden) kaçmak
  • gözden (veya gözünden) sürmeyi çalmak (veya çekmek)
  • gözden çıkarmak
  • gözden geçirmek
  • gözden gönülden çıkarmak
  • gözden ırak olan gönülden de ırak olur
  • gözden ırak tutmak
  • gözden ırak tutulmak
  • gözden kaybetmek
  • gözden kaybolmak
  • gözden nihan olmak
  • gözden uzaklaşmak
  • gözden uzak tutmak
  • göz dikmek
  • göz doldurmak
  • göz doyurmak
  • göze almak
  • göze batmak
  • göze çarpmak
  • göze diken olmak
  • göze gelmek
  • göze girmek
  • göze görünmek
  • göze görünmemek
  • göz etmek
  • göze yasak olmaz
  • göz gezdirmek
  • göz gördüğünü ister
  • göz göre göre
  • göz görmeyince gönül katlanır
  • göz görür, gönül katlanır
  • göz gözü görmemek
  • göz kamaştırmak (veya almak)
  • göz kaş süzmek
  • göz kesilmek
  • göz kırpmadan
  • göz kırpmak
  • göz kırpmamak
  • göz koymak
  • göz kulak olmak
  • gözle görülür, elle tutulur hâle gelmek
  • gözleri bayılmak
  • gözleri berraklaşmak
  • gözleri buğulanmak (veya bulutlanmak)
  • gözleri çakmak çakmak (olmak)
  • gözleri çivilenmek
  • gözleri çukura gitmek (veya kaçmak)
  • gözleri dolmak (veya dolu dolu olmak)
  • gözleri dönmek
  • gözleri fıldır fıldır etmek
  • gözleri fıldır fıldır olmak
  • gözleri ışıklı (olmak)
  • gözleri kan çanağına dönmek (veya kanlanmak)
  • gözleri kapanmak
  • gözlerinden okumak
  • gözlerinde şimşek çakmak
  • gözlerine inanamamak
  • gözlerine mil çekmek
  • gözlerini bayıltmak
  • gözlerini belertmek
  • gözlerini bitirmek
  • gözlerini devirmek
  • gözlerini fal taşı gibi açmak
  • gözlerini kaçırmak
  • gözlerinin içi gülmek
  • gözlerinin içine kadar kızarmak
  • gözleri parlamak (veya parıldamak)
  • gözleri sulanmak
  • gözleri süzülmek
  • gözleri şıldır şıldır dönmek
  • gözleri takılıp kalmak
  • gözleri velfecri okumak
  • gözleri yaşarmak
  • gözleri yuvalarından (veya evinden) fırlamak (veya uğramak)
  • gözle yemek
  • göz süzmek
  • göz ucuyla görmek
  • göz ucuyla süzmek
  • gözü (veya gözleri) (bir şeyde veya bir şeyin üzerinde) olmak
  • gözü (veya gözleri) açılmak
  • gözü (veya gözleri) dönmek
  • gözü (veya gözleri) kamaşmak
  • gözü (veya gözleri) kararmak
  • gözü (veya gözleri) kaymak (veya kaçmak)
  • gözü (veya gözleri) okşamak
  • gözü (veya gözleri) takılmak
  • gözü (veya gözleri) üstünde kalmak
  • gözü akmak
  • gözü alışmak
  • gözü almamak
  • gözü arkada kalmak
  • gözü bulanmak
  • gözü büyükte olmak
  • gözü çıkasıca
  • gözü dalmak
  • gözü değmek
  • gözü doymak
  • gözü dönesi
  • gözü dumanlanmak
  • gözü dünyayı görmemek
  • gözü gibi sakınmak (veya saklamak veya esirgemek)
  • gözü gibi sevmek
  • gözü gitmek
  • gözü gönlü açılmak
  • gözü görmemek
  • gözü görmez olmak
  • gözü göz değil
  • gözü hiçbir şey görmemek
  • gözü ısırmak
  • gözü ilişmek
  • gözü kalmak
  • gözü kesmek
  • gözü kesmemek
  • gözü kızmak
  • gözü korkmak
  • gözü kör olsun
  • gözüm!
  • gözüm çıksın (veya kör olsun)
  • gözüm görmesin
  • gözün ... görsün
  • gözün aydın!
  • gözünde
  • gözünde (veya gözlerinde) şimşek (veya şimşekler) çakmak
  • gözünde büyümek
  • gözünde büyütmek
  • gözünden (veya gözlerinden) uyku akmak
  • gözünden (veya gözlerinden) yaş (veya yaşlar) boşanmak
  • gözünden kıskanmak
  • gözünde olmamak
  • gözünde tütmek
  • gözüne (veya gözlerine) bakmak
  • gözüne batmak
  • gözüne çarpmak
  • gözüne diken olmak
  • gözüne dizine dursun
  • gözüne girmek
  • gözüne hiçbir şey görünmemek
  • gözüne ilişmek
  • gözüne karasu inmek
  • gözüne kestirmek
  • gözüne sokmak
  • gözüne uyku girmemek
  • gözünü ... hırsı bürümek
  • gözünü (veya gözlerini) açmak
  • gözünü (veya gözlerini) dikmek
  • gözünü (veya gözlerini) duman bürümek
  • gözünü (veya gözlerini) kan bürümek
  • gözünü (veya gözlerini) kapamak
  • gözünü (veya gözlerini) kırpmadan
  • gözünü (veya gözlerini) oymak
  • gözünü açmak
  • gözünü açmak
  • gözünü açmak
  • gözünü ağartmak
  • gözünü alamamak
  • gözünü almak
  • gözünü ayırmamak
  • gözünü bağlamak
  • gözünü çıkarmak
  • gözünü daldan budaktan (veya çöpten) esirgememek (veya sakınmamak)
  • gözünü doyurmak
  • gözünü dört açmak
  • gözünü gözüne dikmek
  • gözünü hırs bürümek
  • gözünü karartmak
  • gözünü kin bürümek
  • gözünü korkutmak
  • gözünün (veya gözlerinin) içine bakmak
  • gözünün bebeği gibi sevmek
  • gözünün çapağını silmeden
  • gözünün içine baka baka
  • gözünün önüne gelmek
  • gözünün önünü görmemek
  • gözünün üstünde kaşın var dememek
  • gözünün yaşına bakmamak
  • gözünü sevda (veya aşk) bürümek
  • gözünü sevdiğim
  • gözünü seveyim
  • gözünü toprak doyursun
  • gözünü üstünden ayırmamak
  • gözünü yıldırmak
  • gözünü yummak
  • gözünü yummak
  • gözü olmak
  • gözü olmamak
  • gözü sönmek
  • gözü su içmemek
  • gözü tanede olan kuşun ayağı tuzaktan kurtulmaz
  • gözü toprağa bakmak
  • gözü tutmak
  • gözü uyku tutmamak
  • gözü yememek
  • gözü yılmak
  • gözüyle (veya gözleriyle) tartmak
  • gözüyle görmek
  • göz var, izan var
  • göz yıldırmak
  • göz yummak
  • göz yummamak

Birleşik Kelimeler: göz açıklığı, göz akı, göz alıcı, gözaltı, göz altı, göz aşısı, göz aşinalığı, göz bağcı, göz bağı, göz bankası, göz banyosu, göz bebeği, göz bilimi, göz boncuğu, gözdağı, gözdemiri, göz dikeği, göz dişi, göz doktoru, göz emeği, göz erimi, göz etçiği, gözevi, göz göz, göz göze, göz hakkı, göz hapsi, göz kadehi, göz kamaştırıcı, göz kapağı, göz kararı, göz kesesi, göz memesi, göz merceği, göz nuru, göz önü, göz pencere, göz pınarı, göz sevdası, göz taşı, gözyaşı, göz yoklaması, göz yuvarı, göz yuvası, göz zarı yangısı, göze göz, gözü aç, gözü açık, gözü bağlı, gözü dışarıda, gözü doymaz, gözü gönlü tok, gözü kapalı, gözü kara, gözü keskin, gözü pek, gözü sulu, gözü tok, gözü yolda, gözü yüksekte, açgöz, açıkgöz, aynagöz, camgöz, cam göz, cingöz, çekik göz, dört göz, eski göz ağrısı, gümüş göz, ilk göz ağrısı, karagöz, Karagöz, kem göz, kene göz, kötü göz, lokma göz, paragöz, patlak göz, petek göz, sarıgöz, sulu göz, süzgün göz, tepegöz, uyur göz, yalıngöz, yüz göz, balıkgözü, devegözü, horozgözü, kartalgözü, kedigözü, kemer gözü, koltuk gözü, koyungözü, kuşgözü, malın gözü, mandagözü, öküzgözü, palamar gözü, sığırgözü, torpido gözü, turnagözü, tütsü gözü, gündüz gözüyle, çıplak gözle, bu gözle, halkalı gözler, tepegözler

GÖZE

[isim]

[anatomi]

[biyoloji]

  • Hücre

[halk ağzında]

  • Su kaynağı

Birleşik Kelimeler: göze bilimi, göze yutarlığı, göze zarı, gözeler arası, görme gözesi

GÖZER

[isim]

[halk ağzında]

  • Buğday, toprak vb.nin elendiği iri gözlü kalbur

GÖZELİ

[sıfat]

  • Gözesi olan

Birleşik Kelimeler: bir gözeli, çok gözeli, bir gözeliler

GÖZENE

[isim]

[halk ağzında]

  • Kovandan bal alırken arılardan korunmak için başa giyilen, ön tarafı telden başlık, gözlük

GÖZENEK

[isim]

  • Delikli bir nesnenin deliklerinden her biri

[halk ağzında]

  • Pencere

[halk ağzında]

  • Bir işlemede, örgüde, ipliklerin kesilmesi, ayrı tutulması yoluyla oluşturulan boşluk, ajur

[anatomi]

  • Canlı dokularda dış deri üzerindeki küçük, basit açıklık, mesame

[biyoloji]

  • Bitkilerde solunum ve fotosentez için gerekli oksijen ve karbondioksit alışverişine, suyun buhar olarak dışarı atılmasına yarayan, yaprakların alt yüzeyinde çok sayıda bulunan, hücreler arasındaki küçük deliklerden her biri, mesame

[fizik]

  • Bir malzemenin içinde irili ufaklı boşlukların bulunması durumu, süngerimsi görünüş

Birleşik Kelimeler: dağınık gözenek

KARAGÖZ

[isim]

[hayvan bilimi]

  • İzmaritgillerden, 25-30 santimetre uzunluğunda, enli, boz renkli, beyaz etli bir balık (Sargus sargus)

[mecaz]

  • Güldürüp eğlendiren kimse

Ata Sözleri ve Deyimler

  • karagöz oynatmak

[isim]

  • Deve derisinden veya mukavvadan kesilip boyanmış insan biçimlerini beyaz bir perde üzerine arkadan ışık vererek yansıtma yoluyla oynatmaya dayalı bir gösteri oyunu
  • Bu oyunda halk görüşünü ve duyuşunu veren kimse

GÖZEME

[isim]

  • Gözemek işi

GÖZLEM

[isim]

  • Bir nesnenin, olayın veya bir gerçeğin, niteliklerinin bilinmesi amacıyla, dikkatli ve planlı olarak ele alınıp incelenmesi, müşahede

    Onun romanları düş gücüne değil, gözlem gücüne dayanır. - Salâh Birsel

  • İnceleme sonucu elde edilen değer, müşahede

[gök bilimi]

  • Bir gök cismini, bir gök olayını çıplak gözle veya bir araç yardımıyla izleyerek görülen değerleri tespit etme işlemi, rasat

    Gök bilimci gözlemle, kimya bilgini ise deneyle gerçeğe varmaya çalışır.

[edebiyat]

  • Bir yazı veya eseri yazmaya başlamadan önce konusuyla ilgili gerekli bilgi, deney, inceleme ve araştırma yapma işi

[felsefe]

  • Çeşitli araç ve gereçlerin yardımıyla olayların sebeplerini bilmek için uygulanan bilimsel yöntem

Ata Sözleri ve Deyimler

  • gözlem altına almak

Birleşik Kelimeler: gözlemevi

GÖZDE

[sıfat]

  • Benzerleri arasında nitelikleri sebebiyle üstün tutulan, beğenilen, önem verilen (kimse veya şey), favori

    Kanmamaya dayanan bir oyunun gözde bir temsilcisi olmuştu. - Üstün Dökmen

[isim]

  • Önemli bir kimsenin beğendiği kadın

GÖZLÜ

[sıfat]

  • Gözü olan
  • Herhangi bir biçimde veya renkte gözü olan

    Yeşil gözlülerin dünyayı yeşil görüp görmediklerine meraklanıp gezindiği çocukluk günlerini anlattı. - Lâtife Tekin

  • Bölmesi veya gözleri olan

    Mutfakta maltız zaten yanmaktadır, anne iki gözlü ocağı da tutuşturuyor. - Tarık Buğra

  • Deliği olan

    Sık gözlü kalbur.

Ata Sözleri ve Deyimler

  • gözlüye gizli yoktur

Birleşik Kelimeler: açgözlü, ahu gözlü, ak gözlü, badem gözlü, çekik gözlü, çıyan gözlü, gök gözlü, kaşlı gözlü, kıpık gözlü, lokma gözlü, menekşe gözlü, mühür gözlü, patlak gözlü, pek gözlü, sulu gözlü, tirşe gözlü, tokgözlü, yumuk gözlü

GÖZALTI

[isim]

[hukuk]

  • Birinin, güvenlik kuvvetleri tarafından belli bir yerde belli bir süre alıkonulması, gözetim, nezaret
  • Denetleme

    Çocuğum bu sürekli gözaltından huzursuz oluyor, ben sinir küpüne dönüyorum. - Ayşe Kulin

Ata Sözleri ve Deyimler

  • gözaltına almak
  • gözaltında tutmak

GÖZEMEK

[-i]

[halk ağzında]

  • Kumaştaki deliği örerek kapatmak
  • Dikilen bitkilerin seyrek yerlerini sıklaştırmak

GÖZLEME

[isim]

  • Gözlemek işi, tarassut

[gök bilimi]

[meteoroloji]

  • Özel araçlarla inceleme

[isim]

  • İçine peynir, kıyma, patates vb. konularak yufkadan hazırlanan, sacda veya yağda kızartılan bir hamur işi, dürme

[isim]

  • Meralarda yağışın toprakla tutulması ve yem üretiminin artırılması amacıyla 40-50 santimetre aralıklarla 15-20 santimetre çapında ve 7-8 santimetre derinliğinde çukurlar açılması

GÖZETME

[isim]

  • Gözetmek işi

    Yeryüzünde bir başına değilsiniz, başkalarının zevkini, hatırını da gözetmeniz gerekir. - Nurullah Ataç