[isim]

• Bir kimse veya nesnenin bir başkasıyla karıştırılmamasını sağlayan ayrılık, benzer şeyleri birbirinden ayıran özellik, başkalık, ayrım, nüans

  Emanete ihanet etmek veya etmemekle insan öteki mahlukattan ayrılır veya onlardan farkı kalmaz. - İsmet Özel

[mantık]

• Ayrım

[matematik]

• Çıkarma işleminin sonucu

Ata Sözleri ve Deyimler

• fark atmak
• fark etmek
• fark etmez
• fark gözetmek
• farkına varmak
• farkında olmak
• fark olunmak
• fark yapmak

[sıfat]

• Farkı olan, aralarında fark bulunan, değişik, ayrımlı

  En dipte ikişer ayak merdivenle çıkılan ayrı iki odada farklı aileler otururlardı. - Ayla Kutlu

[isim]

• Farklı olma durumu, ayrımlılık, başkalık

  Evvelkilerle bu son görüşümüz arasındaki farklılıkları ölçüyorum. - Yahya Kemal Beyatlı

[felsefe]

• Doğal, toplumsal ve bilince dayanan her olay ve olguyu bütün ötekilerden ayıran özellik

[isim]

[tıp]

• Bir organı besleyen bir atardamarın tıkanması sonucu gelişen doku ölümü

  Kalp enfarktüsü. Akciğer enfarktüsü.

[sıfat]

• Biraz farklı

  Birinci bölüm de orijinalinden farklıca. - Cemil Meriç

[zarf]

• (farklı'ca) Farklı bir biçimde

[sıfat]

• Farkı olmayan

  Aslına bakarsan benim hâlim de ondan farksız. - Ahmet Ümit

[isim]

• Farkında olma durumu

  Farkındalığı böylece kaydetmekle ne duygular aktarılabiliyor ne şiirsel bir metin yaratılabiliyor. - Erendiz Atasü

[isim]

• Farklılaşmak işi, ayrımlaşma

[biyoloji]

[jeoloji]

• Ayrımlaşma

[isim]

• Farksız olma durumu, ayrımsızlık

[nesnesiz]

• Farklı duruma gelmek, ayrımlaşmak

[isim]

• Farklılaştırmak işi

[-i]

• Farklı duruma getirmek

[isim]

• Farksızlaşmak işi

[nesnesiz]

• Farksız duruma gelmek