[isim]

• Etkilenme, çağrışım veya içe doğmayla akla gelen yaratıcı duygu, düşünce, ilham

  Bir roman, bir müzik parçası için esin kaynağı olabilir. - Adalet Ağaoğlu

[halk ağzında]

• Sabah yeli

[sıfat]

• Şüphe ve duraksamaya yer bırakmayan veya geri dönülmeyen, değişmez, mutlak, kati, maktu

  Sevmem kesin sözleri, bir kesin söz duydum mu tersine söylemek gelir içimden. - Nurullah Ataç

[zarf]

• Kesinlikle

Ata Sözleri ve Deyimler

• kesin olarak

[isim]

• Belli belirsiz hissedilen hafif yel, nefha

  Güneş gene alevlendi, kavak yapraklarına türkü söyleten serin esinti dindi. - Tarık Buğra

[isim]

• Kesilen parça, kırpıntı

  Gerçi çeviri kitaplarda, çevirilerin özensizliği, kesintiler hoş görülecek gibi değil. - Adalet Ağaoğlu

• Bir işin bir süre için durması, inkıta

  İşimiz hiçbir kesintiye uğramadan yürüyor.

[ekonomi]

• Ödenen bir paradan herhangi bir sebeple kesilen bölüm

  Bu ücretin hiçbir kesintisi yoktur.

Ata Sözleri ve Deyimler

• kesintiye almak
• kesintiye uğramak

[isim]

• Yenilebilir, beslenmeye elverişli her tür madde, azık, gıda

[mecaz]

• Yaşamak, varlığını sürdürmek için gerekli şey

[sıfat]

• Esintisi olan

[isim]

• Kesin olma durumu, katiyet

  Bu sözde kesinlik yok.

[felsefe]

• Bir bilginin, bir kanaatin şüpheye düşmeden onaylanması durumu

[isim]

• Kesinmek işi

[sıfat]

• Ara verilerek yapılan

• Kesintisi olan (para)

  Kesintili ücret.

[isim]

• Esinlemek işi

[nesnesiz]

[halk ağzında]

• Kesme işi yapılmak

[zarf]

• Kesinlikle

  Evine yaklaşırken içinden, Firuzan'ın kesinkes orada olacağını biliyordu. - Halide Edip Adıvar

[sıfat]

• Besini olan, gıdalı

[zarf]

• Kesin bir biçimde, kesin, kesin olarak, kesinkes, yüzde yüz, her hâlde, her hâlükârda, mutlak, mutlaka, katiyen, banko

  Kimsenin üzerinde durmadığı birkaç ünlü kişiden birisi de kesinlikle o idi. - Tarık Buğra

[-e]

• Birine esin duymasını sağlamak, ilham vermek