[isim]

[halk ağzında]

• Çukur yer

[sıfat]

• Kesilmiş olan, maktu

  Biri saçları kesik, gözleri ayrık, dişleri dökük fakat çok dinç ve güzel bir nineydi. - Halide Edip Adıvar

• Kesilerek bozulmuş olan

  Kesik süt.

• Kısa

[isim]

• Çökelek

[isim]

• Gazete, dergi vb.nden kesilmiş yazı, kupür

  İçinde bir gazete kesiği var. - Falih Rıfkı Atay

[isim]

• Kesilmiş olan yer

  Parmağındaki kesikler.

• Aralıklı

  Derinlerden gelen kesik düdük sesleri arasında, evimin ve çocuklarımın çığlığını yakalamak için bir hayli uğraştım. - Necip Fazıl Kısakürek

[spor]

• Takım kadrosuna alınmamış (oyuncu)

[argo]

• Parası olmayan

[argo]

• Tutkun, hayran

[isim]

[halk ağzında]

• Tarla, bağ ve bahçe çevresine açılan hendek

[sıfat]

• Kesikleri olan

[fizik]

• Aralıklarla süren, duraklamalar yapan (elektrik akımı)

  Kesikli akım.

[isim]

• Kesik olma durumu

• Ansızın duyulan hâlsizlik, kırıklık, yorgunluk

Ata Sözleri ve Deyimler

• kesiklik vermek

[sıfat]

• Kesilmeden süren, sürekli, süreli, devamlı, mütemadi

• Ara vermeden

  Şiirdeki bütün güzelliği, parça güzelliklerinin kesiksiz sürüp gidebilmesinden, zincirlenmesinden doğar. - Behçet Necatigil

[fizik]

• Kesilmeden, ara vermeden sürüp giden (elektrik akımı)

  Kesiksiz akım.

[isim]

• Belge

  Evimize sokacağımız hizmetçinin belediye vesikasını sormamak bizde öteden beri âdet olmuştur. - Nazım Hikmet

Ata Sözleri ve Deyimler

• vesikaya bağlamak

[sıfat]

• Belgesi olan

• Genelevde çalışmak için elinde resmî izin kâğıdı bulunan (kadın)

  İki elin kanda olsa gel diyor / Telgrafın / Nasıl unuturum seni ben / Vesikalı yârim - Orhan Veli Kanık

[isim]

• Vesikalık fotoğraf

[sıfat]

• Vesika için gerekli olan

[isim]

[teknik]

• Kurutma kabı

[isim]

• Vesika işleriyle uğraşan kimse

[sıfat]

• Vesikası olmayan

[isim]

• Vesikacının yaptığı iş