[isim]

[anatomi]

• Boynun arkası

  Kendine geldiğinde ensesinde müthiş bir ağrı vardı. - Ayşe Kulin

• Art, arka

  Saydığın üç iskelenin ensesindeki İsmail Ağa'nın dükkânı, en emin emanetçi idi. - Sermet Muhtar Alus

Ata Sözleri ve Deyimler

• ense kulak yerinde olmak
• ensesinde boza pişirmek
• ensesine binmek
• ensesine yapışmak
• ense yapmak
• enseyi karartmak

[sıfat]

• Bedene ait, tenle ilgili

• Cinsel

  Daha çok tensel ihtirasa açık olan bu evlilik başlangıçta mutluluk getirir. - Selim İleri

[isim]

[toplum bilimi]

• Aile içi yasak ilişki

[isim]

• Ağızdaki kokuları gidermek için çiğnenen baharlı bir madde

[isim]

• Enselemek işi

[zarf]

• Bilinmeyen, belli olmayan bir sebep dolayısıyla, her nasılsa, her ne hikmetse, her nedense

  Nedense hikâyelerimi, röportaj biçimi başka yazılarımı hep takma adlarla verirdim gazeteye. - Adalet Ağaoğlu

[isim]

• Çeşitli biçim ve büyüklükte maşa veya kıskaç

• Birçok meslek dalında çeşitli nesneleri sıkmak, germek, kıvırmak, tutmak vb. işler için kullanılan değişik biçimlerde el aleti, pens

[-i]

[argo]

• Kaçan veya saklanan birini yakalamak

  Herifi enseleyemezsem diye aklı başından gidiyordu. Mahalledeki on beş yıllık bekçilik haysiyeti iki paralık olacaktı. - Samim Kocagöz

[isim]

• Enselenmek işi

[isim]

• Enseletmek işi

[sıfat]

[felsefe]

• Nedenle ilgili olan, sebep niteliğinde olan, illî

[-i]

[argo]

• Enseleme işini yaptırmak

[nesnesiz]

[argo]

• Yakalanmak, ele geçirilmek

  Ucu kızgın demirle delikten fare çıkarılır gibi her köşede bir ihtikârcı enseleniyor. - Necip Fazıl Kısakürek

[sıfat]

• Madenî

  Madensel bir renk.

[sıfat]

• Bedenle ilgili, bedenî