[isim]

• Emlemek işi

[-i]

[halk ağzında]

• İlaç sürmek, ilaç vermek

[isim]

• Kremlemek işi

[isim]

• Eklemlemek işi

[-i]

• Krem sürmek

[isim]

• Demlemek işi

[isim]

• Yemlemek işi

• Tuzağa veya oltaya takılan yem

[mecaz]

• Bir kimseyi elde edecek, kandıracak biçimde davranma

  Hacı Ömer, beni bir kere de bir söz rüşveti ile yemlemeye çalıştı. - Reşat Nuri Güntekin

[eskimiş]

• Ağızotu

[-i]

• Eklemle birleştirmek

• Bağdaştırmak

[isim]

• Titremlemek işi

[-i]

• Çayı kaynar suyun içine attıktan sonra renk ve koku vermesi için bir süre bekletmek

[-i]

• Hayvana yem vermek, beslemek

• Yem takmak

  Paraketalarımızı yemledik, av gereçlerimize çekidüzen verdik, şakalaştık. - Halikarnas Balıkçısı

[mecaz]

• Bir kimseyi kandıracak biçimde davranmak

  Harcadığım zamana ve çabaya karşılık elime tek kuruş geçmediği gibi Kâmil Bey'i yemleyebilmek için bir yığın da masrafa girmiştim. - Sulhi Dölek

[eskimiş]

• Toplara ağızotu koymak

[nesnesiz]

• Konuşmada, düşünce veya duyuştan gelen yumuşaklık ve sertlik özelliklerini belirtmek için tonları düzenlemek

[isim]

• Gemlemek işi

[isim]

• Sersemlemek durumu

[-i]

• Hayvanın ağzına gem takmak

[mecaz]

• Aşırı istek ve davranışlara engel olmak, frenlemek

  Bu duygu, kinimi gemleyip beni daha hoşgörülü yapacağına öfkemi iyice artırıyordu. - Ahmet Ümit