[sıfat]

• Acıması olmayan, başkalarına haksızlık eden, merhametsiz, katı yürekli, insafsız davranan, kıyıcı (I)

  Onu sevenler, farkında olmadan acı, insafsız ve gaddar bir sevginin zindanı içinde eziyor, sıkıyor, boğuyorlardı. - Samiha Ayverdi

Ata Sözleri ve Deyimler

• gaddar olmak

[sıfat]

[eskimiş]

• Onaylı

  Diploma ile musaddak yüksek iradesi dolayısıyla kendini tebrik ettim. - Asaf Halet Çelebi

[isim]

[eskimiş]

• Taklitler yaparak, hoş hikâyeler anlatarak halkı eğlendiren sanatçı

  Ramazan geceleri bu kahveye meddahlar, cura, bağlama gibi meşhur saz çalanlar geliyordu. - Osman Cemal Kaygılı

[mecaz]

• Öven, aşırı övgüde bulunan kimse

[sıfat]

[eskimiş]

• Çok büyük ve sağlam (yapı)

  İşte, dedi, şeddadi bir bina örneği. - Refik Halit Karay

[isim]

• Gaddar olma durumu, kıyıcılık

  Barbarlık ve gaddarlık içinde şiirin sesi duyulamaz. - Ahmet Kabaklı

Ata Sözleri ve Deyimler

• gaddarlık etmek

[isim]

• Meddah sanatı, meddahın işi

  Meddahlıkta kendinden önce gelenleri geçmiş bir adam olarak tanınmıştır. - Memduh Şevket Esendal

• Övücülük

[sıfat]

• Gaddara yakışır, gaddara uygun

[zarf]

• (gadda'rca) Gaddara yakışır bir biçimde, gaddarcasına, insafsızca

  Bunu nasıl gaddarca kullandığımı adamlarımdan bile iyi biliyorsun. - Tarık Buğra