[isim]

[jeoloji]

• Kuvarslı diyorit birleşiminde olan bir sızıntı kütlesi

[isim]

• Tarlayı sürüp herhangi bir şey ekmeden dinlenmeye bırakma

  Uçsuz bucaksız uzayan kır / Kimi yerde nadas, kimi anız - Ahmet Kutsi Tecer

Ata Sözleri ve Deyimler

• nadasa bırakmak (veya yatırmak)
• nadas etmek

[isim]

[kaba konuşmada]

• Pezevenk

[isim]

[din bilgisi]

• Hz. İsa'nın havarileriyle birlikte yediği son yemeği anmak için, Hristiyanların kilisede bir kap içinde ekmek ve şarabı kutsayarak yaptıkları tören, liturya

[isim]

[halk ağzında]

• Harman kaldırıldıktan sonra yerde kalan toprak, çöp ve samanla karışık tahıl taneleri, harman döküntüsü

[sıfat]

• Nadasa bırakılmış

  Olgunlaşan çürüyen meyve, yaprak, kök kokuları nadaslı tarlalardan yayılan ekşili kokular sızıyordu bir yerlerden. - Necati Cumalı

[isim]

• Bir ülkedeki her çeşit arazi ve mülk yerinin, alanının, sınırlarının ve değerlerinin devlet eliyle belirlenip plana bağlanması işi

  Kadastro memuru.

  Kadastro çalışmaları.

Ata Sözleri ve Deyimler

• kadastroya geçmek

[sıfat]

• Nadas için ayrılmış

  Nadaslık tarla.

[isim]

[eskimiş]

• Ortaya çıkarma, meydana getirme

• Kurma

Ata Sözleri ve Deyimler

• ihdas etmek

[sıfat]

[eskimiş]

[dil bilgisi]

• Sert

  Görürsünüz ki cetlerimizin ağzından çıkmamış sedalı ve sedasız harfler bizim her an ağzımızdan çıkıyor. - Yahya Kemal Beyatlı

[isim]

[ticaret]

• Tasfiye

[isim]

• Aydın iline bağlı ilçelerden biri

[isim]

• Kadastrolamak işi

[-i]

• Kadastrosunu yapmak

[isim]

• Kadastrolanmak işi