İçinde Dalga Bulunan Kelimeler

İçinde DALGA olan 19 kelime bulunuyor. İçerisinde DALGA geçen kelimeler ve kelime anlamları.

Ayrıca, "Dalga kelimesinin anlamı nedir? Dalga ile başlayan kelimeler. Dalga ile biten kelimeler." içeriklerine bakabilirsiniz.

15 Harfli Kelimeler

DALGALANDIRILMA26, DALGALANABİLMEK24

14 Harfli Kelimeler

DALGALANDIRICI28, DALGALANDIRMAK24, DALGALANABİLME23

13 Harfli Kelimeler

DALGALANDIRIŞ26, DALGALANDIRMA23

11 Harfli Kelimeler

DALGALANMAK18

10 Harfli Kelimeler

DALGAÖLÇER25, DALGACILIK21, DALGALANIŞ20, MİKRODALGA18, DALGALANMA17, DALGAKIRAN17

8 Harfli Kelimeler

DALGASIZ19, DALGACIK18

7 Harfli Kelimeler

DALGACI17, DALGALI14

5 Harfli Kelimeler

DALGA11

DALGA

[isim]

  • Deniz veya göl gibi geniş su yüzeylerinde genellikle rüzgâr, deprem vb.nin etkisiyle oluşan kıvrımlı hareket

    Dışarıda nemli bir rüzgâr esiyordu, dalgalar durulmamış, yalnız biraz ağırlaşmıştı. - Azra Erhat

  • Sıcak, soğuk, moda için belli bir süre etkili olan dönem

    Sıcak dalgası. Aerobik dalgası.

  • Bir yüzeydeki kıvrım

    Geniş dalgalarla uzanıp giden ovaların yüzünde ne bir köy görünüyor ne de ufacık olsun bir ağaç. - Memduh Şevket Esendal

  • Saçların kıvrım genişliği

[argo]

  • Gizli iş, dalavere

    Film çevirme dalgasıyla para kazanıyorlardı. - Sait Faik Abasıyanık

[argo]

  • Esrar, eroin vb. uyuşturucu maddelerin verdiği keyif durumu

[argo]

  • Dalgınlık

[argo]

  • Geçici sevgili

[argo]

  • Geçici aşk ilişkisi

[mecaz]

  • Arka arkaya gelen kriz vb. olayların her biri

[fizik]

  • Titreşimin bir ortam içinde yayılma hareketi

    Kısık sesinin her dalgası içimi korkunç bir acıyla tırmalıyor. - Halide Edip Adıvar

Ata Sözleri ve Deyimler

  • dalga geçmek
  • dalga saymak
  • dalgasına taş atmak
  • dalgasını taşlamak
  • dalgaya düşmek (veya gelmek)
  • dalgaya getirmek
  • dalgayı başa almak

Birleşik Kelimeler: dalga bandı, dalga boyu, dalga çukuru, dalga dalga, dalga genliği, dalga hızı, dalgakıran, dalga kuşağı, dalga oyuğu, dalgaölçer, dalga periyodu, dalga sırtı, dalga tepesi, dalga uzunluğu, dalga yüksekliği, büyük dalga, çok kısa dalga, dev dalga, duraklı dalga, kararlı dalga, kısa dalga, küçük dalga, mikrodalga, orta dalga, ölü dalga, uzun dalga, yeni dalga, yeşil dalga, elektromanyetik dalgalar, ses dalgaları, Meksika dalgası, sıcak dalgası, soğuk dalgası

DALGALI

[sıfat]

  • Dalgası olan

    O, bütün hayatı dalgalı bir ummanda ve kaptan köprüsünde geçen kocasından, sahilde sessiz bir balıkçı kulübesine mahsus bir yaşayış istemez. - Necip Fazıl Kısakürek

  • Dalga dalga görünen

    Dalgalı kumaş.

  • Kıvrımlı (saç)

    Dalgalı ipek saçlı başı kardeşinin göğsüne sokuldu. - Cahit Uçuk

  • Açıklı koyulu (renk)

[fizik]

  • Belli dalga boylarını alabilen, alternatif

    Üç dalgalı radyo.

Birleşik Kelimeler: dalgalı akım, dalgalı borçlar, dalgalı kur

DALGALANMA

[isim]

  • Dalgalanmak işi

    Lakin deniz görmemiş bu insanların ilk dalgalanmada güverteyi berbat edişlerini müşahede etmeniz kaçınılmaz. - İsmet Özel

[ekonomi]

  • Mal fiyatlarının türlü sebeplerle inişi veya çıkışı
  • Pek çok kimsede bir anda yaratılan güçlü heyecan, sansasyon

[mecaz]

  • Bir toplumda uyumsuzluktan doğan karışıklık

[spor]

  • Koşu duruşunda, dizlerin hafif bükülmesinden ve kolların gevşek olarak öne yukarı doğru kaldırılmasından sonra, dizlerin gerilerek gövdenin doğrulmasıyla vücudun diz, kalça, bel, sırt, baş ve kollarda geliştirdiği bir dalga hareketi

Ata Sözleri ve Deyimler

  • dalgalanmaya bırakmak

DALGAKIRAN

[isim]

[denizcilik]

  • Kıyıdaki yapıları, tekneleri, dalgaların yıpratıcı etkisinden korumak veya gemilerin yük alıp boşaltmasını sağlamak amacıyla liman ve iskele önlerine yapılan uzun set

    Limanın dalgakıranı ucundaki deniz fenerine doğru ilerledim. - Necati Cumalı

DALGACI

[sıfat]

  • İşine gereken önem ve dikkati göstermeyen (kimse)

    Pek dalgacı görünüyor, saçmalayacağa benziyordu. - Peyami Safa

  • Alay eden (kimse)

Birleşik Kelimeler: dalgacı Mahmut

DALGALANMAK

[nesnesiz]

  • Üzerinde dalga oluşmak
  • Renk, ton değiştirmek

    Yüzünde belli belirsiz bir pembelik dalgalanmıştı. - Haldun Taner

[mecaz]

  • Hareketli olmak, kıpırdamak

    Kadının simsiyah saçları, gelişigüzel rüzgârın önüne bırakılmış, dalgalanıyor. - Esat Mahmut Karakurt

[mecaz]

  • Tutarlı olamamak, tutarlı davranışlarda bulunamamak

MİKRODALGA

[isim]

[fizik]

  • Boyları 1 milimetre ile 1 metre arasında değişen elektromanyetik dalga

Birleşik Kelimeler: mikrodalga fırın

DALGACIK

[isim]

  • Küçük dalga

    Kıyılardan gelen rüzgârlar, denizin küçücük dalgacıklarıyla oynaşıyorlar. - Esat Mahmut Karakurt

DALGASIZ

[sıfat]

  • Dalgası olmayan

DALGALANIŞ

[isim]

  • Dalgalanma işi

    Yemekte fazla şarap içmiş olduğunu hissettim, bir dalgalanış sesini parlatıp söndürüyordu. - Peyami Safa

DALGACILIK

[isim]

  • Dalgacı olma durumu

DALGALANABİLME

[isim]

  • Dalgalanabilmek işi

DALGALANDIRMA

[isim]

  • Dalgalandırmak işi

DALGALANABİLMEK

[nesnesiz]

  • Dalgalanma ihtimali veya imkânı bulunmak

DALGALANDIRMAK

[-i]

  • Dalgalı duruma getirmek, dalgalanmasını sağlamak

    Preveze Harbi'nde Bora Reis de sancak dalgalandırdıktan sonra muzaffer donanma ile ilk defa İstanbul'a geldi. - Nazım Hikmet