[isim]

• Acentenin yaptığı iş

• Acente kuruluşu

  PTT acenteliği.

[zarf]

• Çabucak

  Kemeraltı'ndan alelacele, beyaz üstüne koyu lacivert puanlı bir gecelik almıştım. - Nazlı Eray

[zarf]

[eskimiş]

• Sonuç olarak

[isim]

[eskimiş]

• Büyüklük, ululuk

• Öfke, kızgınlık

  Kahraman ırkıma bir gül; ne bu şiddet, bu celal? - Mehmet Akif Ersoy

[isim]

• İnceletmek işi

[-i]

• İnce duruma getirmek

[isim]

• İncelenmek işi

  Şu 70'li yılların incelenmesi töresel olarak tam bir çöküntü tablosu ile karşı karşıya bırakır bizi. - Necati Cumalı

[-i]

• Bir işi veya bir şeyi ele alıp özelliklerini, ayrıntılarını inceden inceye, özenli bir biçimde anlamaya, öğrenmeye çalışmak, tetkik etmek

  Ne kitap okur ne de başkalarının düşüncesini inceler. - Salâh Birsel

[-i]

• Bir şeyi sayı, ölçü vb. ile bildirmek

[mantık]

• Bir terime, tek veya çok oluşuna göre bir nicelik yüklemek

[zarf]

• Uzun süre

  Saatlerce tatlı tatlı konuştuk, onlar gittikten sonra da türküler çınladı provada. - Azra Erhat

[zarf]

• Yıllarca

  Bu ikisinin arasında senelerce süren bir cehennem hayatı oldu. - Halit Ziya Uşaklıgil

[isim]

• Tunceli ilinden olan kimse

[isim]

• Cellat olma durumu

• Celladın görevi

[mecaz]

• Katı yüreklilik, zalimlik

[zarf]

[eskimiş]

• Sonuçta

  Binnetice hiçbir iş yapamadan dönerdi. - Sait Faik Abasıyanık

[sıfat]

• Becerisi olan, elinden iş gelen, usta, maharetli, mahir, mahirane

  Halk, onun çok becerikli bir müdür olduğuna inanır. - Salâh Birsel