[isim]

• Yoğurt, ayran içine hıyar veya marul doğranarak yapılan, çoğu kez sarımsaklı, iştah açıcı yiyecek

[sıfat]

• Yeter derecede ve hoşa giden bir sıcaklığı olan

[mecaz]

• İçten, samimi, sevimli

  Rustik barlarda her şey sıcacık ve tahtadır. - Çetin Altan

[zarf]

• Yavaşça, belli etmeden, usullacık, yavaşçacık

  Başını usulcacık kaldırmak istedi. - Refik Halit Karay

[sıfat]

• Şu kadarcık, birazcık

  Şuncacık kanı olan bir erkek, çeker bıçağını da deh eder, bitti gitti. - Orhan Kemal

[sıfat]

• Çok kolay

[zarf]

• (kola'ycacık) Çok kolay bir biçimde

  Kapının sarı tokmağını avuçlayıp çeviriyor, kolaycacık açılıyor kapı. - Zeyyat Selimoğlu

[zarf]

• Çabucak

  Nezlenin bu pis kurnazlığına çabucacık kanıveririz. - Nazım Hikmet