[isim]

• Bulma işi

  Dün o evi güzel buluşum bir gerçekti. - Adalet Ağaoğlu

• İlk defa yeni bir şey yaratma, icat

• Bilinen bilgilerden yararlanarak daha önce bilinmeyen yeni bir bulguya ulaşma veya yöntem geliştirme, icat

  Bu orijinal buluşu Vali beye borçluyuz. - Sait Faik Abasıyanık

[edebiyat]

• Konu, duygu, düşünce ve hayalde başkalarının etkisinden sıyrılarak bunların işlenişinde yeni bir yol tutma

  Yazarın güzel buluşları var.

[isim]

• Buluşmak işi

  İşte biz bugün, seninle buluşmaya söz verdiğimiz yerdeyiz. - Arif Nihat Asya

[nesnesiz]

[-le]

• Bir araya gelmek

  Arada sırada da olsa böyle buluşup konuşmak çok güzel oluyor, insanın çevreni genişliyor. - Tahsin Yücel

• Karşılaşmak

[-de]

• Önceden belirlenmiş bir yer ve zamanda bir araya gelmek

  Ertesi gün yine pastacıda buluştular. - Peyami Safa

• Kavuşmak

  Yâr ile buluşsak bir tenha yerde / Duyarlar rakipler söz olur gider - Âşık Veysel

[isim]

• Buluşulmak işi

[nesnesiz]

• Buluşma işi yapılmak

[isim]

• Buluşturmak işi

[-i]

[-le]

• Bir araya gelmelerini sağlamak, bir araya getirmek

[isim]

• Buluşabilmek işi

[isim]

• Buluşturulmak işi

[nesnesiz]

[-le]

• Buluşma ihtimali veya imkânı bulunmak

  Bir yıl sonra ancak Çamlıbel'de buluşabilmişlerdi. - Hüseyin Bayaz

• Buluşmayı becermek

[nesnesiz]

[-le]

• Bir araya gelmeleri sağlanmak, bir araya getirilmek

[isim]

• Buluşulabilmek işi

[isim]

• Buluşturabilmek işi

[nesnesiz]

[-le]

• Buluşulma ihtimali veya imkânı bulunmak

[-i]

[-le]

• Buluşturma ihtimali veya imkânı bulunmak

• Buluşturmaya gücü yetmek