[isim]

• İki direkli, seren yelkenli, birkaç top taşıyan gemi

[isim]

[eskimiş]

• Önde çok yüksek bir oturma yeri, arkada da boylamasına yerleştirilmiş oturacak yerleri bulunan dört tekerlekli, yaylı at arabası

[isim]

• Su koymaya yarayan kulplu, emzikli kap

  Maden ibrikler büyük bir sanatla yapılırdı. - Falih Rıfkı Atay

[isim]

• Linyit ve kömür tozundan basınçla elde edilen yakacak

• Linyit, kömür tozu ve katran tortusundan basınçla elde edilen, tuğla biçimli yapı malzemesi

  Çocuklar taşları, kırılmamış briketleri, tuğlaları çarçabuk bir yana yığdılar. - Lâtife Tekin

• Kum ve çimentonun birleştirilmesiyle elde edilen yapı malzemesi

[isim]

• Kutlama

  Dostlar tebriğe gelip el sıkıyorlardı. - Hüseyin Cahit Yalçın

• Tebrik kartı

Ata Sözleri ve Deyimler

• tebrik etmek

[isim]

[tarih]

• Sarayın leğen, ibrik vb. eşyalarından sorumlu olan görevli

  Büyük kâhya, kahveci, ibriktar sofa ile selamlık odalarında. - Ahmet Rasim

[isim]

• İbrikle su taşıyan kimse

• İbrikle su döken kimse

• İbrik yapan veya satan kimse

[isim]

• Briketlemek işi

[isim]

• Briket yapan veya satan kimse

[-i]

• Briket durumuna getirmek

[isim]

• İşlenmemiş veya yarı işlenmiş maddelerin makine, araç vb. ile işlenerek tüketime hazır duruma getirildiği sanayi kuruluşu, üretimevi

  Bir deri fabrikası her yerde yapılabilir. - Yahya Kemal Beyatlı

[isim]

• Briketçinin yaptığı iş

[isim]

• Fabrika sahibi veya fabrika işleten kimse, fabrikatör

[sıfat]

• Parçaları önceden hazırlanıp birleştirilerek oluşturulan, kurma

[sıfat]

• Fabrikada yapılarak tüketime hazır duruma getirilen (madde)

[isim]

• Fabrikacı

  Burjuva bir aileden doğmuş, bir fabrikatörle evlenmiş. - Hüseyin Cahit Yalçın