[isim]

• Biçme işi

  Ekim biçim işlerini tamamıyla kadınlara bırakmışlardı. - Ömer Seyfettin

[isim]

• Bir nesnenin dış çizgileri bakımından niteliği, dıştan görünüşü, şekil, eşkâl

  İtalya elçiliği bugüne değin ilk biçimini korumuştur. - Salâh Birsel

• Yakışık alan şekil, uygun şekil

  Söylediklerimden çok, söyleyiş biçimi etkili oluyor kalabalığın üstünde. - Attila İlhan

• Herhangi bir şeyin benzeri

• Sanat ve edebiyat eserlerinde dış görünüş, form

• Tarz

  İngiliz biçimi ceketler, sıcak iklimler için yapılmış kısa pantolonlar... - Falih Rıfkı Atay

[bilişim]

• Yazı ve simgelerin bilgisayarda kullanılmaya elverişli çerçevesi, düzeni, format

[bilişim]

• Disket vb.nin bilgisayarda kullanılabilir durumu

[edebiyat]

• Şiirlerin kuruluş ve uyak düzenlerine göre olan dış görünüşü, şekil

  Gazel, mesnevi, rubai, sone birer şiir biçimidir.

Ata Sözleri ve Deyimler

• biçim almak
• biçim vermek (veya biçime sokmak)

[sıfat]

• Herhangi bir biçimde olan

  Evin bütün pencereleri çift kanatlı, her kanat, kare biçimli üçer camlıydı. - Ayla Kutlu

• Biçimi güzel olan, mevzun

  Duraksadı, gülümsedi, kâğıda uzandı, yüzünden daha esmerdi eli, biçimliydi. - Yusuf Atılgan

• Düzgün

  Çok biçimli bağlanmış olduğuna dikkat ettiğim siyah papyon kravatımı azıcık çarpıtıyor, gevşetiyorum. - Refik Halit Karay

[zarf]

• Uygun olarak, yakışacak bir biçimde

  Biçimli koysan bunlar olmaz. - Refik Halit Karay

[sıfat]

• Biçime dayanan, biçimle ilgili, şekle ait, şeklî, formel

[isim]

• Biçimli olma durumu

[isim]

• Biçimlemek işi

• Çeşitli maddelerin biçimsel imkânları ile birbirleri arasındaki düzen ilişkilerini araştırma işi, figürasyon

[sıfat]

• Biçime sıkı sıkıya bağlılık yanlısı olan

• Alışılmış kural, tutum, davranış veya belli biçimin dışına çıkmayan, şekilci, şekilperest, formaliteci, formalist

[zarf]

• Biçim bakımından, biçim yönünden

[isim]

• Biçimlenmek işi, şekillenme, şekilleşme, formasyon

[isim]

• Biçime uygun olma durumu, formellik

[nesnesiz]

• Bir şey belli bir biçim kazanmak, şekillenmek, şekilleşmek

[sıfat]

• Kendine özgü bir biçimi olmayan, biçimi bozuk, şekilsiz

• Kötü, hoş olmayan, yakışıksız

  Ancak ansızın kız karşısına çıkınca sözüne bir biçimsiz yerinden başlamış oldu. - Memduh Şevket Esendal

[fizik]

• Kendine özgü billurlaşmış bir biçimi olmayan (madde), amorf

[zarf]

• Kötü bir biçimde

  Küpeşteden bırakılan bir kalas gibi biçimsiz düştü. - Sait Faik Abasıyanık

[isim]

• Biçimlenme işi

[isim]

• Biçimci olma durumu, formalizm

[felsefe]

• Özü, içeriği yeterince önemsemeden yalnız biçim üzerinde duran, biçime ağırlık veren görüş, formalizm

[isim]

• Biçimsiz olma durumu

• Çirkinlik, yakışıksızlık

  Vaziyetimizin biçimsizliğini düşünerek yürüsek iyi olur, dedim. - Reşat Nuri Güntekin

[isim]

• Biçimlendirmek işi, şekillendirme