[-e]

[-i]

[tıp]

• Vücutta bağışıklık yaratmak veya yerleşmiş bir hastalığa karşı koyabilmek için hazırlanmış bir aşıyı vücuda vermek, aşı yapmak

[tıp]

• Başkasına hastalık geçirmek

• Elde edilmesi istenilen herhangi bir ağacın bir parçasını anaç üzerine kaynaştırarak üretmek

• Soğuğa sıcak, sıcağa soğuk su katmak

[mecaz]

• Birtakım düşünce veya duyguları başkasına benimsetmek, telkin etmek, etkilemek

  Çalışıp çabaladı, sonunda bana da tahlilci bir zihniyet aşıladı. - Halide Edip Adıvar

[isim]

• Aşılanmak işi

[biyoloji]

• Döllenme

[isim]

• Aşılatmak işi

[-e]

[-i]

• Aşırma işini yaptırmak

• Aşırmak

[isim]

• İçine kaşık, çatal, bıçak vb. konulan kap

[sıfat]

• Kaşık yapmaya elverişli

  Kaşıklık ağaç.

[sıfat]

• Kaşığın alabileceği ölçüde

  İki kaşıklık reçel.

[nesnesiz]

• Kaşıntısı olmak, kaşıma isteği duymak

  Başım kaşınıyor.

• Kendi kendini kaşımak

  Kedi kaşınıyor.

[mecaz]

• Kötü bir karşılık gerektiren davranışlarda bulunmak

  Sen kaşınıyorsun galiba, git işine, başımı belaya sokma.

[sıfat]

• İçinde aynı cinsten birçok öge bulunan, birbirine az çok aykırı birçok şeyden oluşan, mudil

  Bu çeşitten karmaşık soruları bir çırpıda çözmeye kalkışacak değilim buracıkta. - Nermi Uygur

[kimya]

• Çözeltide kendisini oluşturan parçalara iki yönlü olarak ayrışan (iyon veya birleşik), kompleks

[teknoloji]

• Üstün teknolojisi olan, sofistike

[mecaz]

• Ögelerinin veya gerekli işlemlerin sayısının çokluğu, çeşitliliği yüzünden anlaşılması, yapılması güç olan, komplike

[mecaz]

• Anlaşılması güç olan (durum), sofistike

[nesnesiz]

• Taşıma işi yapılmak

  Arabalar boşaltılıp içindekiler eve taşındı tek tek. - Tarık Dursun K.

[-e]

• Başka bir yere gitmek, göçmek

  Her yeni binaya naklinde ihtimamla taşındı durdu. - Halit Fahri Ozansoy

[-e]

• Bir yere sık sık gitmek

  Bir ay mahkemeye taşındı.

[-i]

• Taşmasına yol açmak

  Kınanın akşamdan yoğrulup ellere ve ayaklara taşırmadan, çizgileri aşmadan sürülmesi lazımdır. - Refik Halit Karay

[-e]

[-i]

• Taşıma işini yaptırmak

  Bir gün gelip ölülerimizi parayla taşıtacağımızda şüphe yok diye düşünüyordum. - Memduh Şevket Esendal

[isim]

• Aşırı olma durumu

[isim]

• Aşırılmak işi

[isim]

• Aşırılmış olan şey

  Cemiyetin çaldıklarına nazaran adi sokak hırsızlarının aşırıntıları adam sen de denecek bir hafiflikte kalırdı. - Hüseyin Rahmi Gürpınar

[sıfat]

• Birbirine kaynamış, kaynaşmış

[halk ağzında]

• Kıpırdak, oynak (kadın)

[sıfat]

• Can sıktığına, rahatsız ettiğine aldırmadan bir kimseden sürekli, yalvarırcasına istekte bulunan ve bu isteğinde direnen (kimse)

• Rahatsız eden, sıkıntı veren

• Yapmacık

  Beni görünce sırnaşık bir tebessüm yayıldı suratına. - Elif Şafak