[isim]

[hayvan bilimi]

• Omurgalı hayvanlardan kuşlar sınıfının karinalılar bölümüne giren bir takım

[isim]

• Artistin işi

  Düşünmüş taşınmış, o da bizim gibi artistliğe heves etmişti. - Refik Halit Karay

• Artist olma durumu

  Genç bir çocuk yanıma sokuldu, artistliğe hevesliymiş, eğer filmde rol verirsek bedava artistlik yaparmış. - Fikret Otyam

[mecaz]

• Olduğundan başka türlü görünme, kendini başka türlü gösterme

[isim]

• Artakalmak işi

[-i]

• Aktarma işini yaptırtmak

[-i]

• Rengini karaya çevirmek, esmerleştirmek, siyahlaştırmak

  Güneş tenini karartmış.

• Karanlık duruma getirmek

  Perdeler odayı kararttı.

• Işığı kısmak veya örtmek

[mecaz]

• Kötü bir duruma getirmek

  Seyahat onu yormuş ve karartmıştı. - Peyami Safa

[nesnesiz]

[halk ağzında]

• Yaşlanmak, kartlaşmak

[-i]

• Artırma işi yapılmak

• Yükseltmek

[isim]

• Artıklamak işi

[-i]

• Rengini sarıya çevirmek, sararmasına yol açmak

[nesnesiz]

• Tartma işi yapılmak veya tartma işine konu olmak

• Kendini tartmak

[isim]

• Tarttırmak işi

[sıfat]

• Artırma yoluyla yapılan (satış)

[isim]

• Artırılmak işi

  Nihayet gümrük resimlerinin yüzde üç artırılmasına devlet razı oluyor. - Necip Fazıl Kısakürek

[isim]

• Artabilmek işi

[-i]

• Kabarmasını sağlamak, kabarmasına yol açmak

  Vapur geri geri beyaz köpükler kabartarak açılmaya başlamış. - Çetin Altan

• Toprağı tırmık, çapa vb. bir araçla karıştırmak, altüst etmek, yumuşatmak