[-i]

• Kanlanmasını sağlamak

[-e]

[-i]

• Katlanmasını sağlamak

[-i]

• Tat vermek, tadını kazanmasını sağlamak

  Şambabası, arada bir ağzımızı tatlandıran nice tatlılardan biridir. - Burhan Felek

[-e]

[-i]

• Kullanma işini yaptırmak

[-i]

• Not vermek

[-i]

• Nur gibi yapmak, parlak ve tertemiz bir duruma getirmek

[-i]

• Sallanma işini yaptırmak

[mecaz]

• Asmak, idam etmek

[nesnesiz]

• İmrendirecek bir biçimde övmek

  Ballandırarak anlattığı bu başarıların parlaklığına ben de inanabileyim isterdim. - Orhan Pamuk

[-i]

• Dallanmasına yol açmak

[mecaz]

• Bir işi, bir sorunu büyütüp karışık duruma getirmek

Ata Sözleri ve Deyimler

• dallandırıp budaklandırmak

[-i]

• Kıskanmasına yol açmak

  Onların masum sevinçleri öteki miniminileri de hazin hazin kıskandırmıştı. - Osman Cemal Kaygılı

[-i]

• Mutlanmasına yol açmak, mutlanmasını sağlamak

  Seninle bir dakika mutlandırıyor beni. - Hikmet Münir Ebcioğlu

[-i]

• Sona erdirmek

  Tümceyi sonlandıran buyurgan nokta yerine, sorulara açık, bitimsiz üç noktayı yeğlediklerini belirtmişti. - Tomris Uyar

[-i]

• Oyalanmasına yol açmak, oyalanmasını sağlamak

[-i]

• Canlanmasını sağlamak, canlanmasına yol açmak

• Yaşatmak, birinin kılığına girmek

• Canlılık, tazelik, dirilik getirmek

  Güller tazelikleri, renkleri, biçimleriyle salonu canlandırmışlardı birden. - Cahit Uçuk

[mecaz]

• Yoğunluk, etkinlik kazandırmak

  Şu ocağı canlandır, sonra yanıma gel. - Refik Halit Karay

[tıp]

• Yaşama döndürmek

[sinema]

[televizyon]

• Bir karakteri oynamak, ona kişilik vermek

  Anlatsam uzun sürer hem belki sıkar canı / Bari canlandırayım sahnede bu destanı - Faruk Nafiz Çamlıbel

[-e]

[-i]

• Çullanmasına sebep olmak