[isim]

[kimya]

• Kolayca bükülen ve ateşe dayanan liflerden oluşmuş bir ak asbest türü

[isim]

• Motorlu büyük yük taşıtı

  Garajın içinde birkaç tane aletle bir de ufak kamyondan başka bir şey yoktu. - Sait Faik Abasıyanık

[sıfat]

• Bu taşıtın taşıyabildiği miktarda olan

  İki kamyon kum getirmemi istedi. - Yusuf Atılgan

[isim]

[bitki bilimi]

• Ebegümecigillerden, sıcak ve ılıman yerlerde yetişen bir bitki (Hibiscus esculentus)

• Bu bitkinin hem taze hem kurutularak yenilen ürünü

[isim]

• Yük taşıyan küçük kamyon, pikap

  Kağnıyı araba ile, kamyonet ile değiştiriyor. - Etem İzzet Benice

[sıfat]

• Daha çok din, tapınma, büyü vb. amaçlarla insan eti yiyen (kimse)

[mecaz]

• Yabani, vahşi

  Kimi Hindu, kimi yamyam, kimi bilmem ne bela. - Mehmet Akif Ersoy

[mecaz]

• Açgözlü (kimse)

[sıfat]

• Çok yaş, sırılsıklam

[isim]

• Yamyam olma durumu

• Yamyama yakışır davranış

[isim]

• Kamyonla taşıyıcılık yapan kimse

• Kamyon kullanan sürücü

[zarf]

• Çok yassı, dümdüz bir biçimde

  Hani kendini bıraksa sille tokat, herifi yamyassı yere serecek. - Attila İlhan

[isim]

• Kamyonet kullanan kimse

[isim]

[argo]

• Mezarlık

  Bamyatarlasından bir kişilik yer almamız gerekiyor. - Yusuf Ziya Bahadınlı

[isim]

• Kamyonetçinin yaptığı iş

[isim]

• Kamyoncunun yaptığı iş