İçinde Aldırma Bulunan Kelimeler

İçinde ALDIRMA olan 16 kelime bulunuyor. İçerisinde ALDIRMA geçen kelimeler ve kelime anlamları.

Ayrıca, "Aldırma kelimesinin anlamı nedir? Aldırma ile başlayan kelimeler. Aldırma ile biten kelimeler." içeriklerine bakabilirsiniz.

13 Harfli Kelimeler

ALDIRMAMAZLIK22

12 Harfli Kelimeler

BAŞKALDIRMAK21, SALDIRMAZLIK21

11 Harfli Kelimeler

BAŞKALDIRMA20, ALDIRMAZLIK19

9 Harfli Kelimeler

ÇALDIRMAK16, DALDIRMAK15, SALDIRMAK14, KALDIRMAK13

8 Harfli Kelimeler

ALDIRMAZ15, ÇALDIRMA15, DALDIRMA14, SALDIRMA13, ALDIRMAK12, KALDIRMA12

7 Harfli Kelimeler

ALDIRMA11

ALDIRMA

[isim]

  • Aldırmak işi

Birleşik Kelimeler: yağ aldırma

ALDIRMAK

[nesnesiz]

  • Alma işini yaptırmak

    Söyledim, söyledim, bir urgan aldıramadım. - Necati Cumalı

[-e]

[-i]

  • Getirtmek

    Ne yaptı yaptı, nişanlısını oraya aldırdı. - Cahit Uçuk

  • Vücuttan herhangi bir parçayı veya organı sağlık sebebiyle çıkarttırmak

    Bademcik aldırmak. Çocuk aldırmak.

[-den]

  • Başkasına kaptırmak

    Elimden aldırdım gül yüzlü yâri / Ben bir daha buldum ellere nispet - Emrah

[-e]

[-i]

  • Sığdırmak

    Bunca eşyayı bu küçücük eve nasıl aldırdınız.

[-e]

[mecaz]

  • Önem vermek, değer vermek

    Aldırma sen hemen çalış ki biraz / Çalışan ilerler, yerinde kalmaz - Enis Behiç Koryürek

KALDIRMA

[isim]

  • Kaldırmak işi

    Şimdi yavaş yavaş kendimize geliyoruz ama bir damak kaldırma ameliyesine muhtacız hâlâ. - Necip Fazıl Kısakürek

Birleşik Kelimeler: kaldırma kolcusu

KALDIRMAK

[-i]

  • Bulunduğu yerden almak

    Örtüyü masanın üzerinden kaldır.

  • Yukarı doğru hareket ettirmek

    Gözlerini yüzüme kaldırdı. İkimiz de mavi mavi baktık. - Sait Faik Abasıyanık

  • Yükseltmek

    Duvarı bir metre daha kaldırmalı.

  • Ürün toplamak, taşımak

    İki tarla ötede Çetecioğlu Mustafa, bu yıl mahsulünü kaldırdığı tarlayı nadas etmekle uğraşıyordu. - Nabizade Nâzım

  • Çekmek, taşımak

    Bu araba bu yükü kaldırmaz.

  • Bir kuruluşun çalışmasına son vermek, feshetmek, lağvetmek

    Meclis ... olağanüstü hâli kaldırabilir. - Anayasa

[-e]

  • Hastayı hastaneye götürmek

    Yarasının dikişleri koptu dün öğleden sonra, Fransız Hastanesine kaldırdılar. - Aka Gündüz

  • Tören yaparak ölüyü gömmek
  • Toplamak

    Anası, kardeşi ile hep beraber sofrayı kaldırdılar. - Necati Cumalı

  • Alıp başka yere götürmek
  • Uyandırmak

    Bir gece yanında mihman olduğum / Sabah oldu deyi kaldırdın beni - Halk türküsü

  • Piyasadan çekmek

    İstifçilerin piyasadan kaldırdığı mallar.

  • Elin ulaşamayacağı yere koymak, saklamak

    Vazoyu ortadan kaldıralım, çocuğun eline geçmesin.

  • Kaçırmak
  • İyi etmek, iyileştirmek

    Bu ilaç onu yataktan kaldırdı.

  • Bir şeyden çokça satın almak
  • Tayin etmek, atamak

    Günün birinde bu müdürü başka, daha önemli bir yere kaldırdılar, buraya da bir başka müdür getirdiler. - Memduh Şevket Esendal

  • Yok etmek, ortadan silmek

    Yeryüzünden hayali kaldırın, dünya bir taş ve toprak yığınından ibaret kalır. - Orhan Seyfi Orhon

[nesnesiz]

[mecaz]

  • Uygun gelmek, yakışmak

    Bu kumaş fazla süs kaldırmaz.

[argo]

  • Çalmak, aşırmak

Birleşik Kelimeler: başkaldırmak

SALDIRMA

[isim]

  • Saldırmak işi

    Onları mı benim üzerime saldırmaya, beni mi onlara çullanmaya davet ediyordunuz? - Necip Fazıl Kısakürek

  • Bir tür büyük bıçak

    Hele Üsküdar gibi bıçkını fazla semtlerde on çocuktan üç dördünde bir bıçak, bir sustalı, bir usturpa hatta bir saldırma bulunurdu. - Burhan Felek

SALDIRMAK

[-e]

  • Bir kimseye veya bir şeye karşı saldırı yöneltmek, zarar verici bir davranışta bulunmak, hücum etmek

    Bugün şu dakikada onlar hâlâ düşmana saldırıyorlardı. - Hüseyin Cahit Yalçın

  • Bir şey veya kimse üzerine saldırı yapılmasına sebep olmak

[-den]

  • Gemi, kalkmak için yelken açıp başını gideceği yola çevirmek

[mecaz]

  • Yıkıcı ve sert eleştiriler yapmak

[kimya]

  • Etkisiyle eritmek

    Asitler madenlere saldırır.

DALDIRMA

[isim]

  • Daldırmak işi
  • Bir dalı gövdeden ayırmadan toprağa gömerek köklenmesini sağlama yolu
  • Bu yolla daldırılan dal

Birleşik Kelimeler: daldırma çay

[isim]

  • Cam veya seramikten yapılmış bir tür kulplu kap

DALDIRMAK

[-e]

[-i]

  • Dalma işini yaptırmak, dalmasına sebep olmak

    İnce parmaklarını kocasının saçlarına daldırarak yumuşak bir sesle yalvardı. - Peyami Safa

[mecaz]

  • Dalmak

ALDIRMAZ

[sıfat]

  • İlgisiz

    Aldırmaz davranışlar içine giremeyecektik. - Ayla Kutlu

  • Bir şeye önem vermeyen

ÇALDIRMA

[isim]

  • Çaldırmak işi

ÇALDIRMAK

[nesnesiz]

  • Çalma işini yaptırmak

[-i]

  • Hırsıza kaptırmak

    Saatimi çaldırdım.

ALDIRMAZLIK

[isim]

  • İlgisizlik

BAŞKALDIRMA

[isim]

  • Başkaldırı

    Tartışma, insanların ızdırap ve acıya karşı duydukları başkaldırıya dayanıyordu. - Halide Edip Adıvar

BAŞKALDIRMAK

[-e]

  • Ayaklanmak, isyan etmek

    Hiçbir şeye isyan etmez, kimseye başkaldırmazdı. - Peyami Safa

[nesnesiz]

  • İyice coşmak, kabarmak

    Başkaldırmış denizle dövüşe dövüşe boğulanı gördün mü? - Zeyyat Selimoğlu

SALDIRMAZLIK

[isim]

  • Birbirine saldırmama durumu

Birleşik Kelimeler: saldırmazlık antlaşması, saldırmazlık paktı