[nesnesiz]

• Maskaralık etmek

• Şerefsiz, haysiyetsiz ve gülünç davranışlarda bulunup herkesin eğlencesi olmak

[isim]

• İlgilendirme

[-i]

• Aralama ihtimali veya imkânı bulunmak

• Aralamaya gücü yetmek

[isim]

• Alaturkalaşmak durumu

[nesnesiz]

• Kolonya sürmek veya sürünmek

  Sık sık kolonyalandığını görürüm. - Yusuf Ziya Ortaç

[nesnesiz]

• Bir yere, bir şey üzerine karınca üşüşmek

• Vücudun bir yerindeki uyuşukluktan sonra, kan dolaşımının başlamasıyla o yerde karıncalar dolaşır gibi bir izlenim uyanmak

  Adamcağızın ara sıra ayakları karıncalandıkça dolaşacak bir yeri bile yok. - Reşat Nuri Güntekin

• Metal yüzeylerde pas yüzünden yer yer ufak delikler oluşmak

• Verici veya alıcıdaki bozukluk sebebiyle televizyonda görüntü bozulmak

[mecaz]

• Aşırı zihin yorgunluğundan dolayı bir şeyi, bir durumu kavramada zorluk çekmek

  Satırlar gözünün önünden silinir, gelecekle ilgili düşüncelerim karıncalanırdı. - Necati Cumalı

[-i]

• Anlam vermek

  Biz o zaman bu sözleri en kötü bir biçimde manalandırarak hanımı kabahatli bulmuştuk. - Hüseyin Rahmi Gürpınar

[nesnesiz]

• Nişastaya karışmış olmak, nişasta ile işlem görmek

[-i]

• Nemalanmasını sağlamak

[isim]

• Alaturkacı olma durumu

  Ara sıra kemanla bana da yalan yanlış bir iki taksim ettiriyor ve beni alaturkacılığa teşvik ediyorlar. - Osman Cemal Kaygılı

[nesnesiz]

• Eğlendirici, hoş bir durum almak

• Herkesin eğlencesi durumuna gelmek

[isim]

• Alacalandırmak işi

[isim]

• Ayırıcı nitelik, ayırıcı özellik

  Gümülcine onun soyadı değil, sadece askerlikteki alametifarikası. - Haldun Taner

[isim]

• Babalanabilmek işi

[nesnesiz]

• Kalafatlama işi yapılmak

  Kayıklar çarçabuk karaya çekilerek kalafatlandı. - Halikarnas Balıkçısı

[mecaz]

• Onarılmak, çekidüzen verilmek

  Kalafatlandı bıyıklar, iki batman bir denk. - Mehmet Akif Ersoy