[nesnesiz]

• Aksileşmek, huysuzlanmak

  E, hadi yürü yahu. Seninle mi uğraşacağız diye aksilendi. - Haldun Taner

[isim]

• Aksettirmek işi

  Güneş sanki yalnız sizin tepenize ışık ve sıcaklık aksettirmeye çalışıyor. - Refik Halit Karay

[isim]

• Taksilerde ödenecek ücreti gösteren sayaç

[isim]

[felsefe]

• Hiçbir heyecan veya zihin etkisiyle uyarılmayan ruh dinginliği, acıya olduğu kadar kıvanca karşı da ilgisizlik

[nesnesiz]

• Aksamasına yol açılmak

[isim]

• Eğlendiri

  Sahneye çıkın sahneye, böyle atraksiyonlara şiddetle ihtiyacı var. - Tarık Buğra

[isim]

• Aksettirme işi

[-i]

[halk ağzında]

• Uzak bulmak

[isim]

• Taksicinin işi

[nesnesiz]

• Huysuzlanmak, huysuzluk etmek, ters davranmak, inatçılık etmek

  Öfkelenince büsbütün kekemeleşir, aksileşirdi.

[nesnesiz]

• Ne yapmak veya ne demek gerektiğini kestiremeyerek duraklamak, tereddüt etmek

  Duraksadı, gülümsedi, kâğıda uzandı, yüzünden daha esmerdi eli, biçimliydi. - Yusuf Atılgan

[isim]

• Yazılmış bir metin üzerinde gereken düzeltmeleri yaparak yazıyı yayıma hazır duruma getirme

• Yazı yazma, kaleme alma

[isim]

[biyoloji]

• Kimya göçümü

[sıfat]

• Takınağı olmayan (kimse)

[isim]

[hayvan bilimi]

• Omurgalı hayvanlarda amfibyumlar sınıfının en ilkel yapılı türlerini içine alan bir takım