[nesnesiz]

• Ak duruma gelmek, ağarmak, beyazlaşmak

[-den]

• Uzaklaşmak

[nesnesiz]

• Orak biçimini almak

  Birdenbire başını şöyle bir çevirdi ve bir kaldırdı o şakağa doğru oraklaşan kaşını. - Tarık Buğra

[-e]

• Arada az bir aralık kalacak biçimde ilerlemek, aradaki uzaklığı azaltmak veya büsbütün ortadan kaldırmak için ileri gitmek

  Saat sekiz buçuğa yaklaşıyordu. - Sait Faik Abasıyanık

• Benzemek, andırmak, uygun olmak

• Bir konuyu, bir sorunu ele alarak değerlendirmek

  Gösteriye dayalı dallarla edebiyat arasındaki ayrıma ün kavramıyla yaklaşabiliriz. - Tomris Uyar

• Yakınlaşmak

  Arkasından yaklaşarak bir tokatta kasketini mangala düşürebilirim. - Yusuf Atılgan

[nesnesiz]

• Ortak olarak davranmak, ortak olmak, kolektifleşmek

[nesnesiz]

• Salakça davranışlarda bulunmak

[nesnesiz]

• Asalak duruma gelmek

[nesnesiz]

• Irmak durumuna gelmek, ırmak gibi akmak

[nesnesiz]

• Saçları dökülmek, dazlaklaşmak

• Taşıt lastikleri, dişleri aşınıp yüzeyi düz bir duruma gelmek

[-e]

• Bir ışık demeti veya elektron akışı bir noktada toplanmak

[mecaz]

• Odaklanmak

[mecaz]

• Odak durumuna gelmek

[nesnesiz]

[-le]

[halk ağzında]

• İki taraf birbirine hakkını verip alacak verecekleri kalmamak, ödeşmek

[nesnesiz]

• Berrak duruma gelmek, durulaşmak

  Yakışıklı kocasının hayali zihninde donuklaşacağı yerde, gittikçe berraklaşıyordu. - Samiha Ayverdi

[nesnesiz]

• Alçak duruma gelmek

[nesnesiz]

• Bunak bir duruma gelmek

[nesnesiz]

[halk ağzında]

• Kıyak duruma gelmek