[isim]

• Evcil büyükbaş hayvanların barındığı kapalı yer, hayvan damı

  Sağda, duvar kıyısında ahır, arabacı, uşak odaları var. - Yusuf Atılgan

Ata Sözleri ve Deyimler

• ahıra çekmek
• ahıra çevirmek

[isim]

• Yok etme, ezme, perişan etme, mahvetme

  Her zulmü, kahrı boğmaya bir parça kan yeter. - Aka Gündüz

• Derin üzüntü veya acı, sıkıntı

  Hayatını alnının teriyle kazanan, yirmi yıllık geçmişi yalnız kahırlarla dolu bir Türk köylüsü. - Orhan Veli Kanık

Ata Sözleri ve Deyimler

• kahır (veya kahrını) çekmek
• kahır yüzünden lütfa uğramak
• kahrından ölmek

[isim]

[halk ağzında]

• Sığır sürüsü

[isim]

• Buğday, arpa, mısır, yulaf, çavdar, pirinç vb. hasat edilen ürünler ile tohumlarının genel adı, hububat

[isim]

• Konya iline bağlı ilçelerden biri

[sıfat]

• Üzüntü veya acısı çok olan

  Hâllerinde öyle bir kahırlı, kederli eda vardır, bütün bugünün feci hikâyesini söyler. - Halit Ziya Uşaklıgil

• Üzüntü, sıkıntı dolu

  Mektup yazarsan da kahırlı yazma / Okuyan bulunmaz da dert olur bana - Halk türküsü

[isim]

• Ahırlamak işi

[isim]

• Kişi

  Yazılarınız da şahıslarınız da birbirine benzemez. - Peyami Safa

[nesnesiz]

[halk ağzında]

• Hayvan ahırda uzun süre kalıp hamlaşmak

[isim]

• Kahırlanmak işi

[isim]

• Sığırtmaç

[nesnesiz]

• Çok ve için için üzülmek, kederlenmek

[isim]

• Aynı at sahibine veya at ortaklığı bulunan kişilere ait olan, aynı koşuya katılan atlar, eküri

[isim]

• Yok etme, yok olma

  Bunlara mağlup görünmek büsbütün mahvımı hazırlamak demekti. - Hüseyin Rahmi Gürpınar

[sıfat]

• Külahsı