[isim]

[bitki bilimi]

• Sık, yuvarlak ve küçük taneli bir tür ekşi üzüm

[isim]

• Taklacı güvercin

[mecaz]

• Dalavereci

[nesnesiz]

• Yemek yeme gereksinimi duymak

  Onların da karnı acıkmış olacak ki söz yemekten açıldı. - Fikret Otyam

Ata Sözleri ve Deyimler

• acıkan doymam, susayan kanmam sanır
• acıkan ne olsa yer, acıyan ne olsa söyler
• acıkmış kudurmuştan beterdir

[-e]

• Acıma işine konu olmak

  Günlerce elin, dile gelmeyen çocuğunu bağrına basan fabrika sahibine acındı. - Lâtife Tekin

[nesnesiz]

• Başkasının hesabına üzülmek, yazıklanmak, yerinmek

  Kızlar gitti diye pınar ağladı / Acındı yüreğim yandı pınara - Karacaoğlan

[-i]

• Acılık vermek

  Karabiber yemeği acıttı.

• Ağrı, sızı duyulmasına sebep olmak

  Bilmem neden, her iskarpin ayaklarımı acıtıyor. - Peyami Safa

[isim]

[anatomi]

• Elmacık kemiği

[isim]

• Buğday pası mantarının, tahıl bitkilerinin sap ve yapraklarında oluşturduğu pas rengindeki hastalık

[isim]

• Kukla oynatan veya yapıp satan kimse

  O aksi kuklacı ile az kalsın kavga edecekmiş. - Sermet Muhtar Alus

[isim]

• Kakma işleri yapan usta

[isim]

• Marka satan kimse

[mecaz]

• Marka düşkünü olan kimse

[isim]

• Noktacılıkla ilgili, noktacılığı uygulayan kimse

[isim]

[tarih]

• Yeniçeri Ocağında padişahla ava giden, av köpeklerine ve tazılara bakan, turna taşıyan bir sınıf asker

[isim]

• Torna işi yapan kimse, torna işçisi

  Ben mis gibi tornacıyım, sanatımı bırakamam. - Sait Faik Abasıyanık

[isim]

• Arabayı süren kimse

  Her şey, arabacı ve atlar bile artık bizim neşemizin ahengiyle revanlaşırdı. - Abdülhak Şinasi Hisar

• Araba yapan veya satan kimse

[isim]

• Balta yapan veya satan kimse

• Odun kırıcı

[eskimiş]

• Yangın söndürme kuruluşlarında balta kullanan er, baltalı

[tarih]

• Önceleri sefer sırasında çalılık ve ormanlık yerleri temizlemek, yol açmak, çadırları kurup kaldırmak, yükleri bindirip indirmekle, sonraları kızlar ağasına bağlı olarak sarayı korumak ve sarayın dış hizmetlerini yapmakla görevli kimse, baltalı