[isim]

• İnsan ve hayvan bedeninin kemik çatısı, teşrih

  Çenesinin, başının bütün iskeleti peksimeti çiğnedikçe daha açık olarak meydana çıkıyordu. - Halide Edip Adıvar

• Yumuşak bölümleri dökülmüş, ölü bir vücudun kemiklerinin bütünü

[mecaz]

• Bir şeyi oluşturan temel çatı

  Yanımızdaki genç, yolun ötesinde bir bina iskeleti gösterdi. - Falih Rıfkı Atay

[mecaz]

• Bir eserin genel planı

  Bir romanın iskeleti.

[sıfat]

[mecaz]

• Çok zayıf

[sıfat]

[mecaz]

• Kuru, çıplak

  Yürüdük, yürüdük, yaprakları düşmüş iskelet bir ormanın içine geldik. - Ömer Seyfettin

Ata Sözleri ve Deyimler

• iskelete dönmek
• iskelet gibi
• iskeleti çıkmak

[isim]

• İran dili ve kültürü ile uğraşan kimse

[isim]

[eskimiş]

• Dayanma, yaslanma

• Güvenme, kuvvet alma

• Bir şeyi kanıt sayma

Ata Sözleri ve Deyimler

• istinat etmek

[isim]

• Ekonomi

• Tutum

Ata Sözleri ve Deyimler

• iktisat etmek

[isim]

• Bağlantı

  Adanın içlerine ilerleyen öncülerle irtibat kesiliyor. - Attila İlhan

Ata Sözleri ve Deyimler

• irtibat kurmak

[isim]

[eskimiş]

[felsefe]

• Nedensellik

[isim]

[eskimiş]

• Olmasını uzak görme, imkân vermeme, uzaksama, ıraksama

Ata Sözleri ve Deyimler

• istibat etmek

[isim]

[eskimiş]

[biyoloji]

• Kalıtım

[isim]

[eskimiş]

• Yetenek

  İnci gibi güzel bir yazısı ve mizaha da istidadı varmış. - Yahya Kemal Beyatlı

[isim]

[eskimiş]

• Boyun eğme, uyma

Ata Sözleri ve Deyimler

• inkıyat etmek

[isim]

[eskimiş]

• Birleşme, birlik kurma, bir olma

Ata Sözleri ve Deyimler

• ittihat etmek

[isim]

[ticaret]

• Başka bir ülkeden mal getirme veya satın alma, dış alım

  Devletin ithalatı, ihracattan fazla olursa iflasa sürüklenir. - Cemil Meriç

• Bir ülke için başka bir ülkeden alınan malların bütünü

[isim]

[hayvan bilimi]

• İzmaritgillerden, pullu ve kılçıklı bir tür küçük balık (Maena smraris)

  Denizin dibinde oltanın ucu, etrafında izmaritler oynaşıyor. - Ahmet Ümit

• İçilmiş sigara artığı

  Kiminiz de kat çıkacak diye, izmarit toplar gibi boyuna gazete kuponu toplarsınız. - Çetin Altan

[isim]

[eskimiş]

[tıp]

• Karmaşıklık

• Karşılaşıp görüşme

Ata Sözleri ve Deyimler

• ihtilat etmek

[isim]

[eskimiş]

• Son bulma, yıkılıp dağılma

  Yükselmeyen düşer / Ya terakki ya inhitat - Tevfik Fikret

• Güçten düşme, inginlik, yaşlanma

  Evvelce pek meşhurken artık sesinin bozulmaya başladığı, inhitat zamanlarına geldiği söylenirdi. - Abdülhak Şinasi Hisar

Ata Sözleri ve Deyimler

• inhitat etmek