HÖYKÜRMEK Harflerini İçeren 3 Harfli Kelimeler
HÖYKÜRMEK harflerini içeren 3 harfli 24 kelime bulunuyor. 3 harfli HÖYKÜRMEK kelime türetme listesi ve kelime anlamları.
KÖY11,
ERK
- Bir işi yapabilme gücü, kudret, iktidar
- Sözü geçerlik, istediğini yaptırabilme gücü, nüfuz
- Bir bireyin, bir toplumun, başka birey, küme veya toplumları egemenliği, baskısı ve denetimi altına alma, hürriyetlerine karışma ve onları belli biçimlerde davranmaya zorlama yetkisi veya yeteneği
Birleşik Kelimeler: anaerki, ataerki, bey erki, din erki, el erki, soylu erki, takım erki, varsıl erki, yargı erki, zengin erki
KEK (Kelime Kökeni: İngilizce cake)
- Ana maddeleri yumurta, un ve şeker olan, içerisine kuru üzüm, kakao, fındık vb. konularak fırında pişirilen tatlı çörek
- Aptal, bön, kolay aldatılabilen (kimse)
Birleşik Kelimeler: çaylı kek, kakaolu kek, sade kek, üzümlü kek
KER (Kelime Kökeni: Farsça ker)
- Kuvvet, kudret
Birleşik Kelimeler: kerli ferli
KEM (Kelime Kökeni: Farsça kem)
- Kötü, fena (göz, söz vb.)
-
Noksan, eksik
Kem akçe.
Ata Sözleri ve Deyimler
- kem söz, kalp (veya kem) akçe sahibinindir
Birleşik Kelimeler: kem göz
EKÜ (Kelime Kökeni: Fransızca écu)
- Avro
KÜR (Kelime Kökeni: Fransızca cure)
-
İyi bakım ve ilaç tedavisi
Daireden yıllık iznimi alınca kürümü günde on iki saate çıkardım. - Haldun Taner
- Özel tedavi yöntemi
Ata Sözleri ve Deyimler
- kür yapmak
- İnatçı, hırslı (adam)
Ata Sözleri ve Deyimler
- kürünü kırmak
- kürünü öldürmek
REY (Kelime Kökeni: Arapça reʾy)
-
Oy
Parlamentoda itimat reyi alamayan her hükûmet şüphesiz istifa etmek zorunda kalacaktır. - Yakup Kadri Karaosmanoğlu
-
Düşünce, görüş, fikir
Vicdanları ile baş başa düşünüp sonra da aralarında müşavere ederek reylerini bildireceklerdi. - Tarık Buğra
Ata Sözleri ve Deyimler
- rey vermek
ÜRE (Kelime Kökeni: Fransızca urée)
- Azotlu besinlerin vücutta yanmasıyla oluşan, erimiş bir durumda idrarla dışarı atılan azotlu madde
- Yapay reçine verniği ve tutkalı üretiminde kullanılan temel gereçlerden beyaz, billursu toz, kaorit tutkalı
YER
-
Bir şeyin, bir kimsenin kapladığı veya kaplayabileceği boşluk, mahal, mekân
İzinsiz bir yere gitmek ne haddime? - Memduh Şevket Esendal
-
Gezinilen, ayakla basılan taban
Ayıp bir şey gördü mü kulaklarına kadar kızarıyor, gözünü yerde bir noktaya dikip öylece kalakalıyordu. - Haldun Taner
-
Bulunulan, yaşanılan, oturulan bölge
Anadolu'nun bazı yerlerinde eski bir kocakarı itikadı vardır. - Reşat Nuri Güntekin
-
Durum, konum, vaziyet
Türkiye stratejik bakımdan önemli bir yerdedir.
- Ülke
-
Görev, makam
Askerden gelirse bakalım bir yere yerleştirebilecek miyiz? - Memduh Şevket Esendal
-
Önem
Uçağın yurt savunmasındaki yeri.
- İz
-
Üzerine yapı kurulmaya elverişli arazi, arsa
Deniz kıyısında bir yer aldılar, ev yapacaklar.
-
Ekime elverişli toprak parçası, arazi
Çorak yerde ot bitmez.
-
Bir olayın geçtiği veya geçeceği bölüm, alan, mahal
Toplantı yeri. Kaza yeri.
-
Otel, motel vb.nde kalınacak oda
Yeriniz var mı?
- Yerküre
-
Durum, konum
Sen benim yerimde olsan ne yapardın?
Ata Sözleri ve Deyimler
- yer açmak
- yer almak
- yer bakır gök demir kesilmek
- yer bulmak
- yer çevirmek
- yer değiştirmek
- yerde kalmak
- yer demir gök bakır
- yerden göğe kadar
- yerden yere çalmak
- yerden yere vurmak
- yere bakan (veya bakıp) yürek yakan
- yere bakmak
- yere baktırmak
- yere batasıca (veya batsın)
- yere batmak
- yere çalmak
- yere göğe koymamak
- yere sağlam basmak
- yere sermek
- yer etmek
- yere vurmak
- yere yığılmak
- yere yıkılmak
- yeri başka
- yeridir
- yeri gelmek
- yeri göğü ben yarattım demek
- yeri göğü birbirine katmak
- yeri göğü inletmek
- yeri göğü tırmalamak
- yeri göğü tutmak
- yerinde duramamak
- yerinde kalmak
- yerinden fırlamak
- yerinden oynamak
- yerinden oynatmak
- yerinde olmak
- yerinde saymak
- yerinde su çıkmak
- yerinde yeller esmek
- yerin dibine batırıp çıkarmak
- yerin dibine geçmek (veya batmak veya girmek)
- yerine geçmek
- yerine gelmek
- yerine getirmek
- yerine koymak
- yerine oturmak
- yerini almak
- yerini beğenmek
- yerini bulmak
- yerini doldurmak
- yerini ısıtmak
- yerini sevmek
- yerini tutmak
- yerini yapmak
- yerin kulağı var
- yeri olmak
- yeri öpmek
- yeri soğumadan
- yeri var!
- yeri yurdu belirsiz olmak
- yer kabul etmez
- yer kaplamak
- yer kapmak
- yerle beraber
- yerle bir etmek
- yerle gök bir olsa
- yerlerde sürünmek
- yerlere geçmek
- yerlere kadar eğilmek
- yerleri süpürmek
- yerle yeksan etmek
- yer öpmek
- yer tutmak
- yer vermek
- yer yarılıp içine girmek (veya geçmek)
- yer yerinden oynamak
Birleşik Kelimeler: yer adı, yer alıştırmaları, yeraltı, yer altı, yer belirteci, yerberi, yer biçimleri, yer bilimi, yer cücesi, yer çamı, yer çekimi, yer çekirdeği, yer çöküntüsü, yer değiştirme, yer domuzu, yer elması, yereşeği, yer fesleğeni, yer fıstığı, yer geçidi, yer hostesi, yer istasyonu, yer kabuğu, yer katı, yerküre, yer mantarı, yermerkezcilik, yer merkezli, yer meşesi, yer minderi, yer mumu, yer odası, yer ölçümü, yer örümceği, yeröte, yer özekçil, yer palamudu, yer pelidi, yer pırasası, yer sakızı, yer sarmaşığı, yer sarsıntısı, yer servisi, yer sıçanı, yer sofrası, yer solucanı, yer üstü, yer yağı, yer yatağı, yer yer, yer yurt, yer yuvarı, yer yuvarlağı, yeryüzü, yer zarfı, yerdegezen, yerden bitme, yerden selam, yerden temenna, yerden yapma, yere doğrulum, yeregeçen, yere yönelim, geometrik yer, kapalı yer korkusu, kara yer, köylük yer, ortalık yer, ara yerde, başı yerde, beşibiryerde, yüzü yerde, beyhude yere, boş yere, gereksiz yere, haksız yere, lüzumsuz yere, nafile yere, nahak yere, sebepsiz yere, yanlış yere, yok yere, atıştırma yeri, atış yeri, bayram yeri, bekleme yeri, besi yeri, bitirim yeri, buluşma yeri, çıkarma yeri, çıkış yeri, dalyan yeri, demir yeri, dizgi yeri, doğum yeri, edep yeri, gezinti yeri, hacet yeri, harman yeri, iş yeri, ivinti yeri, kabul yeri, kalafat yeri, kaşan yeri, kilit yeri, köy yeri, panayır yeri, park yeri, pazar yeri, piknik yeri, piyasa yeri, pot yeri, sargı yeri, satış yeri, şeref yeri, tan yeri, tırnak yeri, toplantı yeri, uğrak yeri, ut yeri, voli yeri, yangın yeri, yapı yeri, yargı yeri, yönetim yeri, ziyaret yeri, yerli yerine, ayıp yerler
YEK (Kelime Kökeni: Farsça yek)
- Bir, tek
Birleşik Kelimeler: yekdiğeri, yeknesak, yekpare, yekvücut, ciharıyek, düyek, hepyek, pencüyek, şeşyek, yeke yek
MEY (Kelime Kökeni: Farsça mey)
- Şarap
Birleşik Kelimeler: meyhane
- Türk halk müziğinde kullanılan, ağzı yassı bir zurna türü
YEM
-
Hayvan yiyeceği
Balıklara yem attık, suyun içi birbirine karıştı. - Fikret Otyam
-
Kuş ve balık tutmak için tuzağa bırakılan, oltaya takılan yiyecek veya yiyecek görüntüsündeki nesne
Orfozun görünmesiyle yemin kaybolması bir oldu, çocuğun da kolu koparılırcasına sarsıldı. - Halikarnas Balıkçısı
- Ağızotu
- Birini aldatabilmek için hazırlanmış düzen, kullanılan kimse veya şey
- Rüşvet
- Kumarda ütülecek kimseye oyunun başında bilinçli olarak kazandırılan para
Ata Sözleri ve Deyimler
- yem dökmek (veya koymak)
- yem istemez, su istemez
- yem kestirmek
- yem olmak
Birleşik Kelimeler: yem borusu, yem torbası, yem verimi, ak yem, balast yem, kesif yem, balık yemi, bitiriş yemi, hayvan yemi, kuşyemi, kuş yemi, papağanyemi, silo yemi, tahıl yemi, tavuk yemi
HER (Kelime Kökeni: Farsça her)
-
Önüne geldiği ismin benzerlerini `teker teker hepsi, birer birer hepsi, birer birer tamamı` anlamıyla kapsayacak biçimde genelleştiren söz
Bir hafta, her gece çalışmak suretiyle hikâyesini bitirdi. - Halide Edip Adıvar
Ata Sözleri ve Deyimler
- her ağacın meyvesi olmaz
- her ağaçtan kaşık olmaz
- her aşın kaşığı olmak
- her boyaya girip çıkmak
- her boyayı boyadı, bir fıstıki yeşil (mi) kaldı?
- her çiçek koklanmaz
- her çok azdan olur
- her dağın derdi kendine göre
- her deliğe elini sokma, ya yılan çıkar ya çıyan
- her derde deva olmak
- her düşüş bir öğreniş
- her firavunun bir Musa'sı çıkar
- her gördüğü sakallıyı babası sanmak
- her gün baklava börek yense bıkılır
- her horoz kendi çöplüğünde öter
- her ihtimale karşı
- her işin (veya şeyin) başı sağlık
- her işte bir hayır vardır
- her kafadan bir ses çıkmak
- her kaşığın kısmeti bir olmaz
- her koyun kendi bacağından asılır
- her kuşun eti yenmez
- her lafın altından kalkmak
- her ne pahasına olursa olsun
- her sakaldan bir tel çekseler köseye sakal olur
- her şeyin vakti var, horoz bile vaktinde öter
- her şeyin yenisi, dostun eskisi
- her şeyin yokluğu yokluktur
- her tarakta bezi olmak
- her taş baş yarmaz
- her telden çalmak
- her yiğidin bir yoğurt yiyişi vardır
- her yiğidin gönlünde bir aslan yatar
- her yokuşun bir inişi, her inişin bir yokuşu vardır
- her zaman eşek ölmez, on köfte on paraya olmaz
- her zaman gemicinin istediği rüzgâr esmez
- her ziyan bir öğüttür
Birleşik Kelimeler: her bir, her biri, hercai, her daim, her dem, her gün, herhâlde, her hâlde, her hâlükârda, herhangi, herkes, her yerdelik, her zaman
ÜYE
-
Herhangi bir topluluğu oluşturan bireylerden her biri, aza
Galiba, verilen sözün kutsallığına inanmış bir neslin misyoner ruhlu üyelerinden biri de bendim. - Adalet Ağaoğlu
- Omurgalılarda, kol ve bacaklar, uzuv
Ata Sözleri ve Deyimler
- üye olmak
Birleşik Kelimeler: üye aidatı, üye tam sayısı, murahhas üye, borsa üyesi, onur üyesi, öğretim üyesi, şeref üyesi
YÜK
-
Araba, hayvan vb.nin taşıdığı şeylerin hepsi
Çölde yük götüren vasıta develer, insan taşıyan vasıta hecinlerdir. - Falih Rıfkı Atay
- Bir şeyin ağırlığı
-
Araba, hayvan vb.nin taşıyabildiği miktar
Bir araba yükü odun.
-
Eşya
Bütün yükü bu bavul.
-
Birinin üzerine almak zorunda kaldığı ağır görev
Ben bu yükün altına giremem. Bu yüke herkes katlanamaz.
- Tedirginlik veren şey, engel
- Bir cismin yüzeyinde biriken elektrik miktarı
-
Yüz bin kuruşluk mal veya tutar
Mademki öyledir, bir yük getirip satan herkes iki akçe versin. - Tarık Buğra
- Doğacak bebek
-
Yüklük
Haydi şu yüke giriver!.. - Sait Faik Abasıyanık
Ata Sözleri ve Deyimler
- yük altına girmek
- yük olmak
- yükte hafif pahada ağır
- yükünü almak
- yükünü çekmek
- yükünü tutmak
- yük vurmak
Birleşik Kelimeler: yük arabası, yük asansörü, yükçeker, yük gemisi, yük hayvanı, yük katarı, yük odası, yük treni, yük vagonu, aşırı yük, baz yük, dökme yük, kuru yük, serbest yük, deve yükü, kar yükü, rüzgâr yükü