[sıfat]

• O yerden olan

  Oralı mıdır, değil midir, beni zerre kadar ilgilendirmez. - Sait Faik Abasıyanık

Ata Sözleri ve Deyimler

• oralı (bile) olmamak

[isim]

• Birinin ardından gelip onun yerine geçen kimse, arda, halef, öncel karşıtı

[mantık]

• Bir çıkarımda varılan sonuç

[isim]

• Amerika Birleşik Devletleri, Kanada vb. devletlerin para birimi

[sıfat]

• Hep aynı durumda ve değişmeden kalan

  Yalnızca ölümden oluşan o dural tarih içinde, kendisinin de bir evrimi olabileceğini hiç düşünmemişti. - Murathan Mungan

[isim]

• Bir yere bağlamak veya çekerek götürmek için hayvanın başlığına veya tasmasına bağlanan ip

  Papaz beygirin yularını çekti. - Ömer Seyfettin

Ata Sözleri ve Deyimler

• yuları birinin elinde olmak
• yuları ele vermek (veya kaptırmak)
• yuları takmak
• yuları teslim etmek

[sıfat]

• İçinde dua olan

• Kendisine dua edilmiş olan

[sıfat]

• Kenarına oya yapılmış veya geçirilmiş

  Başına kenarları yeşil oyalı mor bir gaz boyaması krep bağlıyordu. - Osman Cemal Kaygılı

[sıfat]

• Herhangi bir sayıda odası olan

  Ne bir teras ne bir taşlık. Sanırım iki odalı bir yerdi. - Ayla Kutlu

[isim]

[tarih]

• Topkapı Sarayı'nda oturan saray adamları

[isim]

• Herhangi bir konu, sorun üzerine ilgi çekme, ikaz, ihtar, tembih

  Romancının uyarılarından habersiz kaldınız. - Adalet Ağaoğlu

[biyoloji]

• Organizmada uyarım yaratan güç

[isim]

• Bir yeri saran başka yerlerin bütünü, civar

  Yaratma heyecanı içinde yorulma denen şey onun dolayına uğramazdı. - Haldun Taner

[sıfat]

• Duygulu

• Beden üzerinde uyarıldığında hızlı ve güçlü tepkilere yol açan

  Duyar bölge.

[zarf]

• Kuvvetli bir biçimde

  Yüreğimizdeki uygarlaşma ateşi öylesine harlı yanıyordu ki hatalarımızı görmüyorduk. - Ayşe Kulin

[isim]

• Elektrik dalgalarının özelliğinden yararlanarak seslerin iletilmesi sistemi

• Elektrik dalgalarıyla düzenli olarak yayın yapan istasyon ve bu istasyonun programlarını düzenlemekle görevli kuruluş

• Bu istasyonun yayınlarını alan araç

[isim]

• Dalma işi

[spor]

• Topu yakalamak amacıyla savunmadaki bir oyuncunun yatay olarak sıçraması, plonjon

[isim]

• Bir aletin veya aracın hareketli parçası

• Yazı makinesinin kâğıt takılan, tuşlara vuruldukça ilerleyen bölümü

[askerlik]

• Bazı avcı uçaklarının kalkışını sağlayan fırlatma düzeni

• Bir eğik düzlem boyunca arabaların taşınmasını sağlayan küçük vagon