Hav ile Başlayan Kelimeler

HAV ile başlayan 70 kelime bulunuyor. Başında HAV olan kelimeler ve kelime anlamları.

Ayrıca, "Hav kelimesinin anlamı nedir? Hav ile biten kelimeler. İçinde hav olan kelimeler." içeriklerine bakabilirsiniz.

15 Harfli Kelimeler

HAVALANDIRILMAK30

14 Harfli Kelimeler

HAVALANDIRMACI32, HAVALANDIRILMA29, HAVALANDIRMALI29

13 Harfli Kelimeler

HAVALANDIRICI31, HAVALANDIRMAK27

12 Harfli Kelimeler

HAVALANDIRMA26

11 Harfli Kelimeler

HAVVAANAELİ27, HAVUZLANMAK26

10 Harfli Kelimeler

HAVASIZLIK26, HAVLUCULUK26, HAVUZLAMAK25, HAVUZLANMA25, HAVALİMANI22, HAVALENAME21, HAVALANMAK21

9 Harfli Kelimeler

HAVACILIK24, HAVUZLAMA24, HAVAALANI20, HAVALANMA20, HAVLANMAK20, HAVLATMAK20, HAVARİLİK19

8 Harfli Kelimeler

HAVACIVA28, HAVUZSUZ27, HAVUZCUK26, HAVLAYIŞ24, HAVLICAN22, HAVLULUK20, HAVAİYAT20, HAVLATMA19, HAVLANMA19, HAVLAMAK19, HAVANELİ18, HAVALELİ18, HAVAİLİK18

7 Harfli Kelimeler

HAVUZCU25, HAVASIZ22, HAVLUCU22, HAVUZLU22, HAVADİS20, HAVADAN19, HAVADAR19, HAVLAMA18, HAVSALA18

6 Harfli Kelimeler

HAVHAV26, HAVACI20, HAVYAR18, HAVALI17, HAVALE16, HAVALİ16, HAVARİ16, HAVRAN16, HAVANA16

5 Harfli Kelimeler

HAV19, HAVUZ19, HAVZA18, HAVYA17, HAVAS16, HAVLI16, HAVSA16, HAVUT16, HAVLU16, HAV15, HAVAN15, HAVİL15, HAVRA15

4 Harfli Kelimeler

HAVİ14, HAVA14

3 Harfli Kelimeler

HAV13

HAV (Kelime Kökeni: Arapça ḫāv)

[isim]

  • Kadife, çuha, yün vb.nin yüzeyindeki ince tüy, ülger

    Koltuk kadifesinin havı dökülmüş, kimi yeri öylesine kirlenmiş ki muşambaya dönüşmüş. - Oktay Rifat

[isim]

  • Köpeğin çıkardığı ses

HAVİ (Kelime Kökeni: Arapça ḥāvī)

[sıfat]

[eskimiş]

  • İçinde bulunduran, kapsayan

Ata Sözleri ve Deyimler

  • havi olmak

HAVA (Kelime Kökeni: Arapça hevā)

[isim]

  • Hava yuvarını oluşturan, bütün canlıların solunumuna yarayan, renksiz, kokusuz, akışkan gaz karışımı
  • Meteoroloji ile ilgili olayların bütünü

    Hava biraz bozukçaydı, dışarıda serin bir yağmur çiseliyordu. - Memduh Şevket Esendal

  • Canlılar üzerindeki etkisine göre hava yuvarının durumu

    Havanın üşütecek kadar serinlemiş olmasına göre sabah yakın. - Reşat Nuri Güntekin

  • Gökyüzü

    Havada bir tek bulut yok.

  • Çevreyi kuşatan boşluk

    Tozlar havada uçuşuyordu.

  • Esinti

    Bugün hava olursa yelkenli kalkacak.

  • Müzik parçalarında tür

    Kâğıthane havası tutturur, bahriye çiftetellisi çalardık. - Sait Faik Abasıyanık

  • Müzik aletlerinden çıkan ses perdesi

[sıfat]

[mecaz]

  • Sonuçsuz, anlamsız, boş (durum, davranış, söz)

    Bu sözlerin sonu hava.

[mecaz]

  • Görünüş, davranış, söz vb. için bir kimsenin durumunu belirten özellik

    Buna rağmen öyle kibar ve asil havası vardır ki bu damga bile onu çirkinleştiremez, inadına daha bir uçarı, daha bir sevimli yapar. - Haldun Taner

[mecaz]

  • Tarz, üslup

    Namık Kemal'e, Tevfik Fikret'e başarılı nazireler yazmıştır. Onların diliyle, onların sesiyle, onların havasıyla... - Yusuf Ziya Ortaç

[mecaz]

  • Durum, ortam, çevre, muhit, atmosfer, ambiyans

    İlk deneme dalış günü gelince, denizcilerde büyük bir coşkunluk, bir tören havası vardı. - Halikarnas Balıkçısı

[mecaz]

  • Çekicilik

    Kadın güzel değil ama havası var.

[mecaz]

  • Keyif, âlem

    Onu kendi havasına bıraksak çalışmaz.

Ata Sözleri ve Deyimler

  • hava açmak (veya açılmak)
  • hava almak
  • hava almak
  • hava atmak
  • hava basmak
  • hava bozmak
  • hava bulanmak
  • hava çalmak
  • hava çarpmak
  • havada kalmak
  • havadan nem kapmak
  • hava değiştirmek
  • hava fena esmek
  • hava hoş
  • hava iyi esmek
  • hava kaçırmak
  • hava kapanmak
  • hava kararmak
  • havalara uçmak
  • havan batsın
  • havanın gözü yaşlı
  • hava patlamak
  • havasına uymak
  • havasını almak
  • havasını bulmak
  • havasını teneffüs etmek
  • havası olmak
  • havası olmak
  • hava vermek
  • havaya girmek
  • havaya gitmek
  • havaya pala (veya kılıç) sallamak
  • hava yapmak
  • havaya savurmak
  • havaya uçmak
  • havayı bozmak
  • havayı koklamak

Birleşik Kelimeler: hava akımı, havaalanı, hava aracı, hava aralığı, hava atışı, hava basıncı, hava bilgisi, hava birliği, hava boşaltma makinesi, hava boşluğu, havacıva, hava cıva, hava çekici, hava değişimi, hava deliği, hava durumu, hava düzenleyicisi, hava gazı, hava gemisi, hava haritası, hava hukuku, hava indirme, hava kanalı, hava kapağı, hava kazması, hava kesesi, hava köprüsü, hava kuvvetleri, hava küre, havalimanı, hava meydanı, hava mili, hava muhalefeti, hava musluğu, hava oyunu, hava parası, hava raporu, hava sahası, hava süzgeci, hava şartları, hava tahmini, hava taşı, hava taşıtı, hava tebdili, hava ulaşımı, hava üssü, hava yastığı, hava yastıklı, hava yolu, hava yuvarı, abuhava, açık hava, ağır hava, basınçlı hava, kapalı hava, kesik hava, kırık hava, kuru hava, limoni hava, soğuk hava deposu, tebdilihava, uzun hava, ağzı havada, başı havada, burnu havada, bar havası, bayram havası, bozum havası, dağ havası, gelin havası, göbek havası, kasap havası, kaşık havası, matem havası, memleket havası, oyun havası, yayla havası, zeybek havası

HAVAİ (Kelime Kökeni: Arapça hevāʾī)

[sıfat]

  • Hava ile ilgili, havada bulunan

[isim]

  • Açık mavi renk
  • Bu renkte olan

    Havai gözlük camlarının arkasından insana tatlı tatlı bakan iri kara gözleri vardı. - Yakup Kadri Karaosmanoğlu

[mecaz]

  • Ciddi olmayan, ciddi işlerle uğraşmayan, ciddi işler yapmayan, dilediği gibi davranan, uçarı, hoppa, yeleme

    Okula birlikte gidip geldiğimiz çilli, pabuç dilli, havai bir kız vardı. - Elif Şafak

[mecaz]

  • Değersiz, boş

    Ne yapıp yapmış bu havai konuşmayı bir röportaj şekline sokmak yolunu bulmuştu. - Yakup Kadri Karaosmanoğlu

Birleşik Kelimeler: havai fişek, havai hat, havai mavi

HAVAN (Kelime Kökeni: Farsça hāven)

[isim]

  • İçinde bir şey dövüp ufalamaya yarayan, tahta, taş, maden veya plastikten yapılan kap

[askerlik]

  • Havan topu

[eskimiş]

  • Tütün kıyma makinesi

Ata Sözleri ve Deyimler

  • havanda su dövmek
  • havan dövücünün hınk deyicisi

Birleşik Kelimeler: havaneli, havan topu

HAV (Kelime Kökeni: Arapça ḫāv)

[isim]

  • Kadife, çuha, yün vb.nin yüzeyindeki ince tüy, ülger

    Koltuk kadifesinin havı dökülmüş, kimi yeri öylesine kirlenmiş ki muşambaya dönüşmüş. - Oktay Rifat

[isim]

  • Köpeğin çıkardığı ses

HAVRA (Kelime Kökeni: İbranice)

[isim]

[din bilgisi]

  • Sinagog

[mecaz]

  • Çok gürültülü yer

    Madrid'de kahvehaneyi gördüm ki havradır / Bir yerdeyiz ki söz denilen şey palavradır - Yahya Kemal Beyatlı

HAVALE (Kelime Kökeni: Arapça ḥavāle)

[isim]

  • Bir işi bir başkasının sorumluluğuna bırakma, ısmarlama, devretme

    Bütün belgelerin bakanlığa havalesi gerekiyor.

  • Banka, postane vb. aracılığıyla gönderilen para

    Ay başında havaleyi postaneye yatırdım.

  • Postane, banka vb. aracılığıyla para gönderildiğinde gönderenle alacak olanın adları ve para miktarı yazılı kâğıt, havale kâğıdı, havalename

[tıp]

  • Genellikle çocuklarda görülen, ateşli veya ateşsiz olan çırpınma nöbetleri

    Yeşil kadifeden dikilmiş yarım baklava şeklinde muska çok ufakken üzerine gelen havaleden Fikret'i kurtarırmış. - Reşat Enis

  • Bir arsayı çevirmek, kapamak için çekilen perde veya duvar

    Bu ufacık binayı bahçe ve bostan, ahır ve selamlık gibi müştemilatından birtakım duvarlar, bölmeler, havalelerle öyle bir ayırtmış... - Yakup Kadri Karaosmanoğlu

  • Yüksek ve büyük bir görünüşü olma

Ata Sözleri ve Deyimler

  • havale etmek
  • havale gelmek
  • havale göndermek (veya yollamak)

Birleşik Kelimeler: havalename

HAVALİ (Kelime Kökeni: Arapça ḥavālī)

[isim]

  • Yöre (I)

    Adapazarı havalisinde de buna mümasil bir hadise vukua geldi. - Atatürk

HAVARİ (Kelime Kökeni: Arapça ḥavārī)

[isim]

[eskimiş]

  • Yardımcı

[din bilgisi]

  • Hz. İsa'nın öğüt ve inançlarını yayma işiyle görevlendirdiği on iki yardımcısından her biri

[mecaz]

  • Bağlı olduğu önderinin düşünce ve inançlarını yayan kimse

HAVRAN

[isim]

  • Balıkesir iline bağlı ilçelerden biri

HAVAS (Kelime Kökeni: Arapça ḫavāṣṣ)

[isim]

[eskimiş]

  • Nitelikler, özellikler
  • Kendilerini halktan ayrı ve üstün sayan, kendilerinde bir tür ayrıcalık gören kimseler, avam karşıtı

    Bu zihniyette olan avam değildi, bilhassa havas denilen insanlar böyle düşünüyordu. - Atatürk

  • İleri gelenler, seçkinler

    Padişah, vükela ve havassını toplayarak bu kanun hükümlerine riayet edeceğini ve ettireceğini bildirmiştir. - Cemil Meriç

[isim]

[eskimiş]

  • Duyumlar, duygular

HAVLI

[sıfat]

  • Havı olan

    Havlı kumaş.

HAVSA

[isim]

  • Edirne iline bağlı ilçelerden biri

HAVUT (Kelime Kökeni: Farsça hāvut)

[isim]

[eskimiş]

  • Deve semeri