[isim]

• Artırmak işi

  Çocuk oyunlarının büyük çoğunluğu gibi heyecanı artırma zamanı geldi. - Ayla Kutlu

• Açık artırma

[isim]

• Traktör veya kamyonlara, genellikle yük taşımalarını sağlamak için takılan araba

[sıfat]

• Pişince şiştiği için miktarı artmış gibi görünen, artağan

  Artımlı pirinç.

• Çoğalma özelliği olan

[isim]

• Bir şeyi idareli harcayarak onun bir bölümünü artırma işi, tasarruf

• Müzayedede artırma

[sıfat]

• Tımar edilmiş (binek hayvanı)

[eskimiş]

• Bakılmış, tedavi edilmiş (yara veya hasta)

[eskimiş]

• Bakılmış, işlenmiş (ağaç, toprak vb.)

[isim]

[tarih]

• Tımar (II) sahibi olan kimse

  Bir Osmanlı sipahisinin, meseleleri kılıçla çözmeye alışmış bir Türk tımarlısının bu kadar çapraşık bir işi kavramasına imkân yoktu. - Nihal Atsız

[sıfat]

[mecaz]

• Gizli ve yasa dışı

  Yeraltı faaliyet.

• Alışılmışın dışında olan, aykırı

[sıfat]

• Yarar sağlayan, yararı olan, yarayışlı, faydalı, nafi, avantajlı

  Anlattıklarınız benim için çok yararlı. - Ahmet Ümit

Ata Sözleri ve Deyimler

• yararlı kılmak
• yararlı olmak

[isim]

• Ayırtmak işi

• Otel, gazino, lokanta vb. yerlerle uçak, tren, otobüs gibi taşıtlarda yer ayırma işi, rezervasyon

[isim]

• Ayıltmak işi

[isim]

• Ayrılmak işi

[fizik]

• Bir biçmeden geçen beyaz ışığın türlü renklerde görünmesi

[isim]

• Sıcaklık

  İspirto tatlı bir hararetle midesini alazladı. - Refik Halit Karay

• Susama, susuzluk

  Çay, harareti giderir.

[mecaz]

• Coşkunluk, ateşlilik

  Onu bileğinden tutup çekerek hararetle kucaklamak ister gibi yaptı, - Peyami Safa

Ata Sözleri ve Deyimler

• hararet basmak
• hararet kesmek (veya söndürmek)
• hararet vermek

[isim]

• Irlama

[isim]

[fizik]

• Yalıtım

[isim]

• Yatırmak işi

[isim]

• Yatılmak işi