HAMBURGERCİLİK Harflerini İçeren 6 Harfli Kelimeler

HAMBURGERCİLİK harflerini içeren 6 harfli 72 kelime bulunuyor. 6 harfli HAMBURGERCİLİK kelime türetme listesi ve kelime anlamları.

GAHİCE17, MAHCUR15, MECRUH15, GEMİCİ14, İMGECİ14, MUHBİR14, BULGAR13, BEHİMİ13, GERİCİ13, HERCAİ13, HİLECİ13, HACKER13, HARİCİ13, MECBUR13, CERRAH13, CERİHA13, GARİBE12, HAMULE12, HALEBİ12, MUHRİK12, MAHLUK12, MEKRUH12, RAHİBE12, GRAMER11, GİRMEK11, GEMLİK11, HİKEMİ11, HAMİLE11, İMGELİ11, LAHURİ11, MİHRAK11, MAHREK11, AHİLİK10, AMİRCE10, ALEMCİ10, BURKMA10, BURMAK10, BULMAK10, GALERİ10, GERİLİ10, HAREKİ10, HARELİ10, KAHİRE10, KİGALİ10, KARGİR10, KAMBUR10, MAKBUL10, BİLMEK9, EBRULİ9, İLKECİ9, KALBUR9, KAMBER9, KALECİ9, LAMBRİ9, MAKBER9, BİRLİK8, BİRLER8, BAKİRE8, BERRAK8, BERİKİ8, EKABİR8, KUMRAL8, KABİLE8, MAKULE8, RAKİBE8, İKİLEM7, KAMERİ7, LİMAKİ7, MİKAİL7, MALİKİ7, REKLAM7, KARELİ6

KARELİ

[sıfat]

  • Karelere bölünmüş, üstünde kareleri olan, damalı, satrançlı

    Dokuz kat elbiseniz arasında, iri siyah kareli elbisenizi bulamamışlar. - Necip Fazıl Kısakürek

İKİLEM

[isim]

[mantık]

  • İki önermesi bulunan ve her iki önermenin vargısı olan tasım, kıyasımukassem, dilemma
  • İnsanı istenmeyen seçeneklerden birini, çoğunlukla iki seçenekten birini izlemeye zorlayan tartışma, sorun veya usa vurma durumu

Ata Sözleri ve Deyimler

  • ikilemde kalmak
  • ikileme düşmek

KAMERÎ (Kelime Kökeni: Arapça ḳamerī)

[sıfat]

[eskimiş]

  • Ayla ilgili

Birleşik Kelimeler: kamerî ay, kamerî takvim, kamerî yıl

LİMAKİ (Kelime Kökeni: Rumca)

[isim]

  • Ayakkabıcılıkta kullanılan küçük eğe

MİKÂİL (Kelime Kökeni: Arapça mīkāʾīl)

[isim]

[din bilgisi]

  • Tanrı buyruğu ile, insanların rızkını dağıtmakla ve doğa olaylarının gerçekleşmesini sağlamakla görevli melek

MALİKİ (Kelime Kökeni: Arapça mālikī)

[isim]

[din bilgisi]

  • İslamiyette dört Sünni mezhepten biri
  • Bu mezhepten olan kimse

REKLAM (Kelime Kökeni: Fransızca réclame)

[isim]

  • Bir şeyi halka tanıtmak, beğendirmek ve böylelikle sürümünü sağlamak için denenen her türlü yol

    Şehirde canlı reklam dolaştırmak hiçbirimizin aklına gelmemişti. - Reşat Nuri Güntekin

  • Bu amaç için kullanılan yazı, resim, film vb

Ata Sözleri ve Deyimler

  • reklam etmek
  • reklam yapmak

Birleşik Kelimeler: reklam ajansı, reklam filmi, reklam kuşağı, reklam levhası, bilinçaltı reklam, gizli reklam, sanal reklam, tanıtıcı reklam

BİRLİK

[isim]

  • Tek, bir olma durumu, vahdaniyet

    Tanrı'nın birliğine inanır.

  • Bir arada olma durumu, vahdet

    Türk milletinin birliği.

  • Bağlılık, benzerlik, bağlantı, vahdet

    Dil birliği. Ülkü birliği.

  • Belli bir topluluğun yararlarını korumak için kurulmuş dernek

    Mühendisler birliği. Öğretmenler birliği.

[sıfat]

  • Bir taneden oluşmuş, bir tane alabilen

    Birlik cezve.

[askerlik]

  • Bölük, tabur, alay vb. bir bütün sayılan topluluk

    Birliğine dönerken karısını kendi anasının babasının yanına bıraktı. - Necati Cumalı

[edebiyat]

  • Konunun bir ana düşünce çevresinde toplanması

[felsefe]

  • Bölünmezliği içeren yalın bütün

[müzik]

  • En büyük değerdeki nota, dört dörtlük

Ata Sözleri ve Deyimler

  • birlik olmak
  • birlikten kuvvet doğar

Birleşik Kelimeler: beşibirlik, günübirlik, zırhlı birlik, acemi birliği, ağız birliği, çıkarma birliği, dağ birliği, dil birliği, din birliği, el birliği, evlilik birliği, gönül birliği, görüş birliği, güç birliği, gümrük birliği, hava birliği, ırk birliği, ihtiram birliği, iş birliği, kader birliği, mal birliği, mekanize birliği, oy birliği, söz birliği, şirketler birliği, tören birliği, varlık birliği, yüklem birliği, paraşüt birlikleri, üç birlik kuralı, iş birlikli

BİRLER

[isim]

[matematik]

  • Ondalık sayı sistemine göre yazılan bir tam sayıda sağdan sola doğru ilk sayının bulunduğu basamak

BAKİRE (Kelime Kökeni: Arapça bākire)

[sıfat]

  • Cinsel ilişkide bulunmamış (dişi), kızoğlan, kızoğlankız, erden

    Bu mahallede bakire kızları bakkal dükkânına bile yollamıyorlar. - Peyami Safa

BERRAK (Kelime Kökeni: Arapça berrāḳ)

[sıfat]

  • Aydınlık, açık

    Bu sabah hava berrak / Bu sabah her şey billurdan gibi - Cahit Sıtkı Tarancı

  • Duru, temiz

    Hiçbir yerde buradakinden daha saf ve berrak sulara tesadüf etmedim. - Hamdullah Suphi Tanrıöver

BERİKİ

[sıfat]

  • Beride olan

    Beriki ev.

[zamir]

  • Beride olan şey veya kimse

    Fakat berikiler onu işitmemiş gibi masaya oturdular. - Peyami Safa

Birleşik Kelimeler: öteki beriki

EKÂBİR (Kelime Kökeni: Arapça ekābir)

[isim]

[eskimiş]

  • Büyükler, devlet büyükleri, ileri gelenler

    Kaymakam beyin hemen arkasında kalan ekâbiri umursamadan sıtma doktoru da kalkmıştı. - Tarık Buğra

[alay yollu]

  • Kendini beğenmiş kimse

    Senin gibi ekâbir bir adam bu tür haberlerin peşinde koşturmaz. - Ahmet Ümit

KUMRAL

[isim]

  • Koyu sarı veya açık kestane rengi

[sıfat]

  • Teni ve saçları sarıya çalan açık buğday rengi olan(kimse)

    Ekrandaki Loretta, ince yapılı, uzun bacaklı, kumral, yeşil gözlüydü. - Elif Şafak

KABİLE (Kelime Kökeni: Arapça ḳabīle)

[isim]

[toplum bilimi]

  • Boy (II)

    Avla geçinen bir kabile, bu gıdaları tesadüfe borçlu olduğuna inanabilir. - Cemil Meriç