HAFİFTEN Harflerini İçeren 4 Harfli Kelimeler
HAFİFTEN harflerini içeren 4 harfli 25 kelime bulunuyor. 4 harfli HAFİFTEN kelime türetme listesi ve kelime anlamları.
AFİF16,
İNAT (Kelime Kökeni: Arapça ʿinād)
-
Bir konuda direnme, ayak direme, diretme, direnim
Okumak, eczacı olmak bu sayılı inatlarından biri ve ilkidir. - Tarık Buğra
-
Birine karşı çıkma, karşı düşünce ileri sürme
İddia kızışmış, âdeta inat hâlini almıştı. - Ömer Seyfettin
- İnatçı
Ata Sözleri ve Deyimler
- inadım inat olmak
- inadı tutmak
- inat etmek
Birleşik Kelimeler: eşek inadı, gâvur inadı, katır inadı, keçi inadı
İANE (Kelime Kökeni: Arapça iʿāne)
-
Yardım
Sen birkaç kuruş iane verirsen belki bir şey olur. - Memduh Şevket Esendal
NİTE
- Nasıl, niçin
TANE (Kelime Kökeni: Farsça dāne)
- Herhangi bir sayıda olan şey, adet
-
Bazı bitkilerin tohumu
İşçiler buğdayı savurmakta ve taneyi samandan ayırmaktadır. - Necip Fazıl Kısakürek
-
Çekirdekli küçük meyve
Üzüm tanesi. Nar tanesi.
Ata Sözleri ve Deyimler
- tane bağlamak
Birleşik Kelimeler: tane tane, bir tane, buğdaysı tane
TEİN (Kelime Kökeni: Fransızca théine)
- Çayda bulunan ve kafein niteliğinde olan etkili madde
ATEH (Kelime Kökeni: Arapça ʿateh)
-
Bunama
Akdeniz kıyılarında yaşayanlar, uzun süren bu hayati medeniyetten sonra ateh devrine girdiler. - Yahya Kemal Beyatlı
Ata Sözleri ve Deyimler
- ateh getirmek
AHİT (Kelime Kökeni: Arapça ʿahd)
-
Kendi kendine söz vererek bir işi üzerine alma, ant
Ahdim olsun, bu işi yapacağım.
- Antlaşma
- Devir, zaman
Ata Sözleri ve Deyimler
- ahde vefa
- ahde vefa etmek
Birleşik Kelimeler: ahitname, ahdetmek, Ahd-i Atik, Ahd-i Cedit
HAİN (Kelime Kökeni: Arapça ḫāʾin)
-
Hıyanet eden (kimse)
Bu anlayışsızlığa ve bu vatan hainlerine vahvahlanır, acır gibiydiler. - Tarık Buğra
-
Zarar vermekten, üzmekten veya kötülük yapmaktan hoşlanan (kimse)
Siz galip olduğunuz için cesur ve hain görünüyorsunuz. - Aka Gündüz
- Kötü niyeti olan
-
Sitemli bir seslenme sözü
Hain! Biz seninle böyle mi konuşmuştuk?
Birleşik Kelimeler: vatan haini
HANE (Kelime Kökeni: Farsça ḫāne)
- Ev, konut
-
Ev halkı
Oğlan iyiydi; becerikli, yumuşak huyluydu ama hanesi kalabalıktı. - Necati Cumalı
-
Bir bütünü oluşturan bölümlerden her biri, bölük, göz
Dama tahtasında altmış dört hane vardır.
- Basamak
- Klasik Türk müziğinde, peşrev vb. saz parçalarının bölümlerinden her biri
-
Birleşik kelimelerde `bina, yapı, yer, makam` anlamlarıyla ikinci kelime olarak yer alan bir söz
Balıkhane, yazıhane.
Birleşik Kelimeler: abdesthane, ameliyathane, aşhane, balhane, balıkhane, baruthane, basmahane, batakhane, bekârhane, bendehane, berhane, besihane, bıçkıhane, birahane, bitirimhane, boyahane, bozahane, böcekhane, bulaşıkhane, buzhane, cambazhane, cephane, çalgıhane, çamaşırhane, çayhane, çekiçhane, çelikhane, çiftehane, çilehane, darphane, defterhane, dershane, devlethane, dikimhane, divanhane, Divanhane, doğumhane, dokumahane, dökümhane, fakirhane, ferhane, fetvahane, fişekhane, fotoğrafhane, gasilhane, gazhane, gusülhane, güderihane, haddehane, hahamhane, halvethane, hapishane, haşhaşhane, hayalhane, helvahane, humbarahane, ıslahhane, ibadethane, idarehane, imalathane, imarethane, inekhane, ipekhane, iplikhane, kademhane, kahvehane, kalavrahane, kalayhane, kalhane, kasaphane, kayıkhane, kaynakhane, kerhane, kesimhane, keşişhane, kılıçhane, kıraathane, kiremithane, kirişhane, klişehane, konsoloshane, kuluçkahane, kumarhane, kumbarahane, kuşhane, kütüphane, mahpushane, mantarhane, mapushane, marangozhane, mehterhane, memişhane, Mevlevihane, meyhane, misafirhane, miskinhane, muayenehane, mumhane, muvakkithane, mücellithane, mühendishane, mürettiphane, nakkarhane, nekahethane, nezarethane, patrikhane, peynirhane, piskoposhane, rasathane, saadethane, sabunhane, salhane, saraçhane, sebilhane, sefarethane, semahane, sırmakeşhane, silahhane, süthane, şaphane, Şaphane, şaraphane, şifahane, şişhane, tabakhane, tahaffuzhane, talimhane, tamirhane, tasfiyehane, tavhane, telgrafhane, tembelhane, teneffüshane, tephirhane, terkiphane, terzihane, teşrihhane, tevkifhane, tımarhane, ticarethane, tophane, tüfekhane, umumhane, vaftizhane, yağhane, yatakhane, yazıhane, yemekhane, yetimhane, yoğurthane, mülahazat hanesi
HANİ
-
`Nerede, ne oldu, nerede kaldı` anlamlarında kullanılan bir söz
Çoban kaval çaldı sordu bülbüle / Sürülerim hani, ovam nerede? - Ziya Gökalp
-
Karşıdakinin daha önceden bildiği bir şey kendisine hatırlatılmak istenildiğinde kullanılan bir söz
Kitap doğrusu görülecek nesneydi hani. - Nazım Hikmet
-
Verilen sözü hatırlatan sözün başına getirildiğinde sitem anlatan bir söz
Hani uykun vardı? - Orhan Kemal
-
Bazen `bari` anlamında kullanılan bir söz
Hani benim kim olduğumu bilmese.
-
`Doğrusunu söylemek gerekirse, kaldı ki, üstelik` anlamlarında kullanılan bir söz
Benim sormam hani yârenlik olsun, anlarsınız ya! - Memduh Şevket Esendal
Ata Sözleri ve Deyimler
- hanidir
- hani ya
- hani yok mu
- Hanigillerden, Akdeniz'de yaşayan, alaca kırmızı renkli, beyaz etli, orta büyüklükte bir balık (Serranus cabrilla)
Birleşik Kelimeler: sarıhani, yazılı hani, kaya hanisi
- Diyarbakır iline bağlı ilçelerden biri
İNHA (Kelime Kökeni: Arapça inhāʾ)
-
Resmî bir göreve atama veya bir üst aşama için yazılan yazı
Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri, yürütme organının teklif, inha, atama veya onamasına bağlı resmî ve özel herhangi bir işle görevlendirilemez. - Anayasa
Ata Sözleri ve Deyimler
- inha etmek
TEHİ (Kelime Kökeni: Farsça tehī)
-
Boş
Vallahi rüyasını görmüştüm, geçen gece, tenha, tehi bir yoldaymışız. - Haldun Taner
ANİF (Kelime Kökeni: Arapça ʿanīf)
-
Sert, kaba
Bu haşin, anut, katil mazinin anif tahakkümü yalnız Türklere, yalnız Türkiye'ye mahsus değildi. - Ömer Seyfettin
-
Sert, kaba bir biçimde
Lakin babam şiddetli ve anif hareket ediyordu. - Yahya Kemal Beyatlı
AFET (Kelime Kökeni: Arapça āfet)
-
Çeşitli doğa olaylarının sebep olduğu yıkım
O yıl su baskınları bir afet gibiydi.
- Kıran
-
Çok kötü
Şöhret gibi servetin de afet olduğunu yeni anlıyordum. - Reşat Nuri Güntekin
-
Güzelliği ile insanı şaşkına çeviren, aklını başından alan kadın
Gül yüzlü bir afetti ki her busesi lale. - Yahya Kemal Beyatlı
- Hastalıkların dokularda yaptığı bozukluk
Birleşik Kelimeler: afet istasyonu, doğal afet, tabii afet
FÂNİ (Kelime Kökeni: Arapça fānī)
-
Ölümlü, gelip geçici, kalımsız
Her fâni güneşten, çimden nasibini alıyor. - Yusuf Ziya Ortaç
- İnsanoğlu
Birleşik Kelimeler: fâni dünya
- İnsan gözünün algıladığı ışık şiddeti