H ile Başlayan 4 Harfli Kelimeler
H harfleri ile başlayan 4 harfli 58 kelime bulunuyor. Başında H olan 4 harfli kelimeler ve kelime anlamları.
Ayrıca, "h ile biten 4 harfli kelimeler. İçinde H olan 4 harfli kelimeler." içeriklerine bakabilirsiniz.
HAJE17,
HELA (Kelime Kökeni: Arapça ḫalā)
- Tuvalet
HELE
-
Özellikle
O gün gelsin, neşemiz tazelensin de gör / Dünyayı hele sen bir barış olsun da gör - Melih Cevdet Anday
- `Sonunda` anlamıyla geciken davranışları bildirmek için kullanılan bir söz
-
Uyarma, korkutma veya söz verme anlatan bir söz
Çağır hele arkadaşını, onunla da tanışalım, dedi. - Ayşe Kulin
Ata Sözleri ve Deyimler
- hele bak
- hele bir
- hele de
- hele şükür!
Birleşik Kelimeler: hele hele
HERK
- Sürüldükten sonra bir yıl dinlendirilen, nadasa bırakılan tarla
Ata Sözleri ve Deyimler
- herk etmek
HİLE (Kelime Kökeni: Arapça ḥīle)
- Birini aldatmak, yanıltmak için yapılan düzen, dolap, oyun, ayak oyunu, alavere dalavere, desise, entrika
-
Çıkar sağlamak için bir şeye değersiz bir şey katma
Bu sütte hile var.
Ata Sözleri ve Deyimler
- hile hurda bilmemek
- hile ile iş gören mihnet ile can verir
- hilesi hurdası yok
- hile yapmak
Birleşik Kelimeler: hileişeriye
HATA (Kelime Kökeni: Arapça ḫaṭāʾ)
-
Yanlış
Aynı hatayı senin de yapmana yol açmak istemiyorum. - İhsan Oktay Anar
-
İstemeyerek ve bilmeyerek yapılan yanlış, kusur, yanılma, yanılgı
Ağzını topla, dedim ama hatamı anladım. - Burhan Felek
- Suç, günah, kusur
Ata Sözleri ve Deyimler
- hata etmek (veya eylemek veya işlemek)
- hataya düşmek
Birleşik Kelimeler: hatasıyla sevabıyla, ayak hatası
HAİL (Kelime Kökeni: Arapça ḥāʾil)
- Engel
HAİN (Kelime Kökeni: Arapça ḫāʾin)
-
Hıyanet eden (kimse)
Bu anlayışsızlığa ve bu vatan hainlerine vahvahlanır, acır gibiydiler. - Tarık Buğra
-
Zarar vermekten, üzmekten veya kötülük yapmaktan hoşlanan (kimse)
Siz galip olduğunuz için cesur ve hain görünüyorsunuz. - Aka Gündüz
- Kötü niyeti olan
-
Sitemli bir seslenme sözü
Hain! Biz seninle böyle mi konuşmuştuk?
Birleşik Kelimeler: vatan haini
HÂKÎ (Kelime Kökeni: Farsça ḫāk + Arapça -ī)
- Yeşile çalan toprak rengi
- Bu renkte olan
HALA (Kelime Kökeni: Arapça ḫāle)
- Babanın kız kardeşi, bibi
Birleşik Kelimeler: hala kızı, hala oğlu, halazade
-
Şimdiye kadar, o zamana kadar, hâlen, henüz
Annesini yanına aldığı günlerdeki mutsuzluğum hâlâ içimi karartıyor. - Erhan Bener
Ata Sözleri ve Deyimler
- hâlâ o masal
HALE (Kelime Kökeni: Arapça hāle)
-
Bazı yıldızların, özellikle ayın çevresinde görülen geniş ve aydınlık teker, ayla, ağıl (II)
Üstünde gençliğin, masumiyetin, saadetin verdiği bir hale vardı. - Hüseyin Cahit Yalçın
- Hristiyanlıkta aziz sayılanların resimlerinde başları çevresinde çizilen daire
HALİ (Kelime Kökeni: Arapça ḫālī)
- Boş, ıssız, tenha
HALK (Kelime Kökeni: Arapça ḫalḳ)
-
Aynı ülkede yaşayan, aynı kültür özelliklerine sahip olan, aynı uyruktaki insan topluluğu, folk
Türk halkı.
-
Aynı soydan gelen, ayrı ülkelerin uyruğu olarak yaşayan insan topluluğu
Yahudi halkı.
-
Bir ülke içerisinde yaşayan değişik soylardan insan topluluklarının her biri
Bağımsız Devletler Topluluğunun halkları.
-
Belli bir bölgede veya çevrede yaşayanların bütünü, ahali
Bütün köy halkı orada idi. - Ömer Seyfettin
-
Bir ülkedeki yurttaşların bütünü, kamu
Bilmiyorlar ki halk, halkın diliyle konuşan sanatkârla birliktir. - Orhan Veli Kanık
Ata Sözleri ve Deyimler
- halka inmek
- halka verir talkını (veya telkini), kendi yutar salkımı
Birleşik Kelimeler: halk adamı, halk ağzı, halk bilgisi, halk bilimi, halk dili, halk edebiyatı, halk ekmeği, halkevi, halk günü, halk matinesi, halk müziği, halk odası, halk okulu, halk otobüsü, halk oylaması, halkoyu, halk ozanı, halk sağlığı, halk şairi, halk şiiri, halk yardakçısı, halka dönük, ev halkı, kapı halkı, Latin halkları
- Yaratma
Ata Sözleri ve Deyimler
- halk etmek
HALT (Kelime Kökeni: Arapça ḫalṭ)
- Bir şeyi başka bir şeyle karıştırma
- Uygunsuz söz söyleme, uygunsuz iş yapma
-
Uygun olmayan, beğenilmeyen şey
Zehri şurupla, daha bilmem ne haltla karıştırıp yudum yudum içmek, pis şey, iğrenç şey. - Reşat Nuri Güntekin
Ata Sözleri ve Deyimler
- halt etmek
- halt karıştırmak
- halt yemek
HANE (Kelime Kökeni: Farsça ḫāne)
- Ev, konut
-
Ev halkı
Oğlan iyiydi; becerikli, yumuşak huyluydu ama hanesi kalabalıktı. - Necati Cumalı
-
Bir bütünü oluşturan bölümlerden her biri, bölük, göz
Dama tahtasında altmış dört hane vardır.
- Basamak
- Klasik Türk müziğinde, peşrev vb. saz parçalarının bölümlerinden her biri
-
Birleşik kelimelerde `bina, yapı, yer, makam` anlamlarıyla ikinci kelime olarak yer alan bir söz
Balıkhane, yazıhane.
Birleşik Kelimeler: abdesthane, ameliyathane, aşhane, balhane, balıkhane, baruthane, basmahane, batakhane, bekârhane, bendehane, berhane, besihane, bıçkıhane, birahane, bitirimhane, boyahane, bozahane, böcekhane, bulaşıkhane, buzhane, cambazhane, cephane, çalgıhane, çamaşırhane, çayhane, çekiçhane, çelikhane, çiftehane, çilehane, darphane, defterhane, dershane, devlethane, dikimhane, divanhane, Divanhane, doğumhane, dokumahane, dökümhane, fakirhane, ferhane, fetvahane, fişekhane, fotoğrafhane, gasilhane, gazhane, gusülhane, güderihane, haddehane, hahamhane, halvethane, hapishane, haşhaşhane, hayalhane, helvahane, humbarahane, ıslahhane, ibadethane, idarehane, imalathane, imarethane, inekhane, ipekhane, iplikhane, kademhane, kahvehane, kalavrahane, kalayhane, kalhane, kasaphane, kayıkhane, kaynakhane, kerhane, kesimhane, keşişhane, kılıçhane, kıraathane, kiremithane, kirişhane, klişehane, konsoloshane, kuluçkahane, kumarhane, kumbarahane, kuşhane, kütüphane, mahpushane, mantarhane, mapushane, marangozhane, mehterhane, memişhane, Mevlevihane, meyhane, misafirhane, miskinhane, muayenehane, mumhane, muvakkithane, mücellithane, mühendishane, mürettiphane, nakkarhane, nekahethane, nezarethane, patrikhane, peynirhane, piskoposhane, rasathane, saadethane, sabunhane, salhane, saraçhane, sebilhane, sefarethane, semahane, sırmakeşhane, silahhane, süthane, şaphane, Şaphane, şaraphane, şifahane, şişhane, tabakhane, tahaffuzhane, talimhane, tamirhane, tasfiyehane, tavhane, telgrafhane, tembelhane, teneffüshane, tephirhane, terkiphane, terzihane, teşrihhane, tevkifhane, tımarhane, ticarethane, tophane, tüfekhane, umumhane, vaftizhane, yağhane, yatakhane, yazıhane, yemekhane, yetimhane, yoğurthane, mülahazat hanesi
HANİ
-
`Nerede, ne oldu, nerede kaldı` anlamlarında kullanılan bir söz
Çoban kaval çaldı sordu bülbüle / Sürülerim hani, ovam nerede? - Ziya Gökalp
-
Karşıdakinin daha önceden bildiği bir şey kendisine hatırlatılmak istenildiğinde kullanılan bir söz
Kitap doğrusu görülecek nesneydi hani. - Nazım Hikmet
-
Verilen sözü hatırlatan sözün başına getirildiğinde sitem anlatan bir söz
Hani uykun vardı? - Orhan Kemal
-
Bazen `bari` anlamında kullanılan bir söz
Hani benim kim olduğumu bilmese.
-
`Doğrusunu söylemek gerekirse, kaldı ki, üstelik` anlamlarında kullanılan bir söz
Benim sormam hani yârenlik olsun, anlarsınız ya! - Memduh Şevket Esendal
Ata Sözleri ve Deyimler
- hanidir
- hani ya
- hani yok mu
- Hanigillerden, Akdeniz'de yaşayan, alaca kırmızı renkli, beyaz etli, orta büyüklükte bir balık (Serranus cabrilla)
Birleşik Kelimeler: sarıhani, yazılı hani, kaya hanisi
- Diyarbakır iline bağlı ilçelerden biri