GÜMÜŞHANELİLİK Harflerini İçeren 5 Harfli Kelimeler

GÜMÜŞHANELİLİK harflerini içeren 5 harfli 149 kelime bulunuyor. 5 harfli GÜMÜŞHANELİLİK kelime türetme listesi ve kelime anlamları.

GÜMÜŞ17, GÜLÜŞ16, GÜNAH15, GÜMÜL14, GÜNEŞ14, HÜKÜM14, GÜLÜK13, GÜNLÜ13, GÜLLÜ13, HANGİ13, HAMİŞ13, KÜŞÜM13, ÜŞÜME13, GÜLME12, GELİŞ12, GENİŞ12, HÜKMİ12, HAŞİN12, İŞGAL12, MÜLGA12, ŞAHNE12, ŞAHİN12, ŞEHLA12, GÜLLE11, HÜLLE11, KÜLAH11, LAGÜN11, MÜNŞİ11, ÜŞMEK11, HİKEM10, HEKİM10, HİMEN10, HALİM10, HAMEL10, HAMİL10, HAMLE10, HAKEM10, HAKİM10, İLHAM10, İHMAL10, KÜŞNE10, KEMAH10, KEMHA10, LEHİM10, MEHİL10, AHENK9, ELGİN9, ELHAK9, GAİLE9, GELİN9, HELAK9, HELAL9, HELİK9, HİLAL9, HALEN9, HALİK9, HALEL9, HANEK9, HAİLE9, İŞLEM9, İHALE9, İHLAL9, İLHAK9, İLHAN9, İLKAH9, İLAHİ9, İLAHE9, KÜLLÜ9, KAHİL9, KAHİN9, LEGAL9, MEŞİN9, NİKAH9, NİHAİ9, ŞİMAL9, ŞİLEM9, ŞAMİL9, EŞKAL8, EŞKİN8, EŞLİK8, İŞKİL8, İŞLEK8, İŞLİK8, İŞKAL8, KLİŞE8, KİNİŞ8, KANİŞ8, KEŞAN8, LÜMEN8, MÜLKİ8, NAKŞİ8, ŞİLİN8, ŞİNİK8, ŞEKLİ8, ŞEKİL8, ÜNLEM8, KÜLLİ7, ANİME6, ANEMİ6, ALLEM6, AMELİ6, AKEMİ6, EMLAK6, EMLİK6, İNMEK6, İMLİK6, İLMİK6, İMALE6, İMKAN6, İLMEK6, İMLEK6, İKAME6, İKLİM6, İKMAL6, KLİMA6, KİLİM6, KAMİL6, KALEM6, KAİME6, KEMAL6, KEMAN6, KELAM6, LİMAN6, LAMEL6, MİLLİ6, MİLEL6, MİNİK6, MALİK6, MALEN6, MAİLE6, MELAL6, MEKAN6, MELİK6, NEMLİ6, ALKİL5, ALENİ5, AKLEN5, EKİLİ5, ELLİK5, İLKEL5, İLKİN5, KİLLİ5, KİNLİ5, KELLİ5, LİKEN5, LAKİN5, NİKEL5, NAKLİ5, NAKİL5

ALKİL (Kelime Kökeni: Fransızca alkyle)

[isim]

[kimya]

  • Alkol kökü

ALENİ (Kelime Kökeni: Arapça ʿalenī)

[sıfat]

  • Açık, ortada, meydanda, herkesin içinde yapılan

    Siz bugüne kadar zevcenizin vicdansızca ve aleni hıyanetine, edepsizliğine tahammül ettiniz. - Hüseyin Rahmi Gürpınar

Birleşik Kelimeler: aleni tadat

AKLEN (Kelime Kökeni: Arapça ʿaḳlen)

[zarf]

[eskimiş]

  • Akıl gereğince, akıl yönünden

EKİLİ

[sıfat]

  • Ekilmiş olan, mezru

    Ekili tarla.

ELLİK

[isim]

[halk ağzında]

  • Eldiven
  • Ekin biçerken sol elin parmaklarına geçirilen, eldiven biçiminde, tahtadan yapılan bir araç

[denizcilik]

  • Yelken dikenlerin kullandığı, madenî yüksüğü olan meşin eldiven

İLKEL

[sıfat]

  • İlk durumunda kalmış olan, gelişmesinin başında bulunan, iptidai, primitif

    Tiyatro yönetimi ve sahne düzeni her bakımdan ilkel, çağın koşullarına uygun olarak bozuktu. - Metin And

  • Sanatta yalın bir nitelik gösteren, yapmacıksız olan, primitif
  • Basit, karmaşık olmayan

    Gayet ilkel bir dokuma tezgâhında harıl harıl çalışan iki işçi gördüm. - Fikret Otyam

[isim]

  • Özellikle XIV-XV. yüzyıllarda İtalyan ressamlarına, Orta Çağ sonlarında Avrupa ressamlarına verilen ad

[mecaz]

  • Eğitimsiz, kültürsüz, görgüsüz

[felsefe]

  • Zaman bakımından en eski olan, iptidai, primitif

Ata Sözleri ve Deyimler

  • ilkel kalmak

Birleşik Kelimeler: ilkel memeliler, ilkel toplum

İLKİN

[zarf]

  • Başta, başlangıçta, önce, iptida

    Ortalıkta gergin bir hava esiyordu, ilkin yadırgamadım. - Adalet Ağaoğlu

KİLLİ

[sıfat]

  • İçinde kil bulunan

    Killi kütle. Killi şist.

KİNLİ

[sıfat]

  • Kindar

KELLİ

[edat]

[halk ağzında]

  • `Sonra` edatı gibi, çıkma durumundaki sözlerin ardı sıra geldiğinde birbirine bağladığı iki yargıdan birincisini zorlayıcı bir sebep olarak gösteren bir söz

    Sen meram ettikten kelli, tekeden süt çıkarırım, ağam! diyordu. - Halikarnas Balıkçısı

LİKEN (Kelime Kökeni: Yunanca)

[isim]

[bitki bilimi]

  • Bir mantarla bir su yosununun ortak yaşamasıyla ortaya çıkan bitkilerin genel adı

[tıp]

  • Kaşındırıcı bir deri hastalığı

Birleşik Kelimeler: liken bilimi

LAKİN (Kelime Kökeni: Arapça lākin)

[bağlaç]

  • Ama

    Halis bir şiir fena okunabilir lakin sahte bir şiir iyi okunamaz. - Yahya Kemal Beyatlı

  • Ancak

NİKEL (Kelime Kökeni: Fransızca nickel)

[isim]

[kimya]

  • Atom numarası 28, atom ağırlığı 58,71, yoğunluğu 8,9 olan, gümüş parlaklığında, demir sertliğinde, kolay işlenebilen ve kolayca tel durumuna getirilebilen bir element (simgesi Ni)

Birleşik Kelimeler: nikel kaplama

NAKLÎ (Kelime Kökeni: Arapça naḳlī)

[sıfat]

[eskimiş]

  • Taşıma ile ilgili olan
  • Nakle dayanan, anlatılan, söylenen (gerçek)

Birleşik Kelimeler: naklî mazi

NAKİL (Kelime Kökeni: Arapça naḳl)

[isim]

  • Bir yerden alıp başka bir yere iletme, aktarma, taşıma, geçirme, aktarım
  • Göç, taşınma

    İşte, nakil masrafı da avucumda, diyerek otuz lirayı saydı. - Sermet Muhtar Alus

  • Anlatma, söyleme, hikâye etme
  • Bir görevden başka bir göreve atanma, tayin
  • Yazı veya resmin aynısını başka bir şeyin üzerine yapma, kopya etme
  • Başka dilden bir eseri kendi diline çevirme, tercüme etme

Birleşik Kelimeler: nakil aracı, nakil vasıtası, nakledilmek, nakletmek, naklettirmek, bitki nakli, kan nakli, organ nakli

[sıfat]

[eskimiş]

  • Taşıyan, aktaran, geçiren
  • Anlatan, hikâye eden

[fizik]

  • İletken