GÖRÜNGÜ ile Oluşan Kelimeler (GÖRÜNGÜ Kelime Türetme)
GÖRÜNGÜ harflerinden oluşan 15 kelime bulunuyor. GÖRÜNGÜ kelime türetme listesi ve kelime anlamları.
Ayrıca, "Görüngü kelimesinin anlamı nedir? Görüngü ile başlayan kelimeler. İçinde görüngü olan kelimeler." içeriklerine bakabilirsiniz.
7 Harfli Kelimeler
GÖRÜNGÜ25
5 Harfli Kelimeler
GÖRGÜ21, ÖRGÜN17, GÜRÜN13
4 Harfli Kelimeler
GÖRÜ16, ÖRGÜ16, GÜNÜ12, ÜRÜN8
3 Harfli Kelimeler
GÖN13, ÖRÜ11, GÜN9, GÜR9
2 Harfli Kelimeler
ÖN8, NÜ4, ÜN4
NÜ (Kelime Kökeni: Fransızca nu)
- Çıplak
- Çıplak resim
ÜN
- Ses
-
Herkesçe bilinme, tanınma durumu, san, şöhret, şan
O kadar ünü ve başarıyı yakıştıramamıştı bu yüze. - Tarık Buğra
Ata Sözleri ve Deyimler
- ün almak (veya kazanmak veya salmak veya yapmak)
- üne kavuşmak
ÜRÜN
- Doğadan elde edilen, üretilen yararlı şey, mahsul
- Türlü endüstri alanlarında ham maddelerin işlenmesiyle elde edilen şey
-
Eser
Cumhuriyet dönemi ressamlarının ürünleri sergilendi.
- Bir tutum veya davranışın ortaya çıkardığı şey
Birleşik Kelimeler: ürün yelpazesi, organik ürün, yan ürün, su ürünleri, tekel ürünleri
ÖN
-
Bir şeyin esas tutulan yüzü, arka karşıtı
Arabam bir gece kulübünün önünde duruyor. - Ahmet Ümit
-
Bir şeyin esas tutulan yüzünün baktığı yer, karşı
Altmış yaşında anamın önünde sigara içmek istemezdim. - Burhan Felek
-
Bir kimsenin ilerisi
Bir aralık önümüzden şarkı sesleri geldi. - Sait Faik Abasıyanık
-
Yakın gelecek zaman
Önümüz kış.
-
Giyeceklerin genellikle göğsü örten bölümü
Uçuk siyah renkli çarşaf pelerinin önü açık. - Peyami Safa
-
Önce olan, ilk
Ön söz. Ön görüşme.
-
Civar, yöre
Kanlıca önlerine geldiler.
-
Benzerler arasında bakılan veya gidilen yönde olan
Ben, Anafartalar'da Mustafa Kemal'in bulunduğu en ön siperlerde de kurşun attım. - Aka Gündüz
Ata Sözleri ve Deyimler
- önde gelmek
- öne almak
- öne çıkmak
- öne düşmek
- öne sermek
- öne sürmek
- önü alınmak
- önünde ardında gidilmez
- önüne arkasına bakmadan
- önüne bakmak
- önüne bir kemik atmak
- önüne çıkmak
- önüne dikilmek
- önüne düşmek
- önüne geçmek
- önüne gelen
- önüne geleni kapar, ardına geleni teper
- önüne katmak
- önünü almak
- önünü ardını düşünmemek
- önünü kesmek
Birleşik Kelimeler: ön ad, ön buharlaşma, ön büro, ön alım, ön avurt, önayak, ön ayak, ön belirti, ön bilgi, ön çalışma, ön damak, ön denetim, ön deyi, ön deyiş, ön doğru, ön ek, ön eleme, ön göğüs, öngörmek, öngörü, öngörülmek, ön gösterim, ön gün, ön hekim, ön içki, ön izleme, ön kabul, ön kayıt, ön kesinti, ön kol, ön koşul, ön lisans, ön oda, ön oluş, ön ödeme, ön proje, ön rapor, ön seçici, ön seçim, ön ses, ön sevişme, önsezi, ön soruşturma, ön söz, ön sözleşme, ön şart, ön tasar, ön tasım, ön teker, ön uyum, ön vurgu, ön yargı, ön yaylak, ön yüzbaşı, önden çekişli, önü sıra, önünde sonunda, göz önü, başı önünde, göz önünde
GÜN
- Güneş
- Güneş ışığı
-
Gündüz
Bütün gün yanında kalırdım. - Adalet Ağaoğlu
-
Yer yuvarlağının kendi ekseni etrafında bir kez dönmesiyle geçen 24 saatlik süre
Kız kardeşi üç yıl, bir gün olsun canı sıkılmadan yaşadı Tatvan'da. - Necati Cumalı
-
İçinde bulunulan zaman
Aylıkları, günün ihtiyaçları karşısında devede kulak gibi kalıyordu. - Reşat Nuri Güntekin
-
Zaman, sıra
Ama şu son günlerde büyük bir ilerleme olmuştu kadında. - Ayşe Kulin
- Çağ, devir
-
İyi yaşanmış zaman
Zavallı, gün görmedi.
-
Bayram niteliğinde özel gün
Bugün Fransızların günü imiş.
-
Belirli günlerde ev hanımlarının konuk ağırlamak için yaptıkları toplantı
Yarın Ayşe Hanım'ın günü.
- Tarih
Ata Sözleri ve Deyimler
- gün ağarmak
- gün almak
- gün atmak
- gün batmak
- gün bugün
- gün doğmadan kimliği söylenmez
- gün doğmadan neler doğar
- gün doğmak
- gün doğmak
- güne göre kürk giyinmek gerek
- gün eylemek
- gün geçer, kin geçmez
- gün geçirmek (veya öldürmek)
- gün geçmek
- gün gibi açık
- gün görmemek
- gün güne uymaz
- gün kavuşmak
- gün koymak
- günlerden bir gün
- günleri gece olmak
- günleri sayılı olmak
- gün meselesi
- gün ola harman ola
- gün olur yılı besler, yıl olur günü beslemez
- gün saymak
- günü (veya gününü) kurtarmak
- günü dolmak
- günü gününe uymaz
- gününü (veya günlerini) saymak (veya beklemek)
- gününü doldurmak
- gününü görmek
- gününü göstermek
- gününü gün etmek
- günü yetmek
- gün varken davarını eve götür
- gün yemek
- gün yüzü görmemek
- gün yüzü görmemiş (söz veya küfür)
Birleşik Kelimeler: günâşık, günaşırı, günaydın, gün balı, gün balığı, gün batımı, gün batısı, günbegün, günberi, gün boyu, günçiçeği, gün dikilmesi, gün doğusu, gündöndü, gün dönümü, gün durumu, güngörmez, güngörmüş, gün gülü, gün günden, günısı, gün ışığı, günindi, gün merkezli, gün ortası, günöte, Gün tutulması, gün tün eşitliği, gün yağmuru, gün yayı, gün yeli, günden güne, günebakan, günler günü, günübirlik, günü geçmiş, günü gününe, günün adamı, günün birinde, ala gün, artık gün, ay gün takvimi, ay gün yılı, ek gün, ertesi gün hapı, her gün, iyi gün, iyi gün dostu, kara gün, kara gün dostu, mübarek gün, öbür gün, ön gün, öte gün, tam gün, ana baba günü, arife günü, aşure günü, bayram günü, çalışma günü, doğum günü, güneş günü, halk günü, hesap günü, imza günü, iş günü, kabul günü, kandil günü, kış günü, kıyamet günü, mahşer günü, okuma günü, paça günü, yaş günü, yıldız günü
GÜR
-
Bol ve güçlü olarak çıkan veya fışkıran
Gür, kumral saçlarının çerçevelediği narin yüzü kıpkırmızı idi. - Ömer Seyfettin
-
Bol, verimli, feyyaz
Eski toprağa ektiklerin / Bir yeni güçle göverdi gür - Behçet Necatigil
Birleşik Kelimeler: gürsoluk
ÖRÜ
- Örme işi
- Yama olarak yapılan örgü
- Tarlalarda sele karşı taştan yapılmış set
- Otlak
Birleşik Kelimeler: besi örü
GÜNÜ
- Haset
- Zamanından önce doğan yavru
GÜRÜN
- Sivas iline bağlı ilçelerden biri
GÖN
- İşlenmiş deri
- Kösele
-
Hayvan derisi
Boya değil altın yaldız vursan manda gönü gibi donuk duruyor. - Burhan Felek
Ata Sözleri ve Deyimler
- gön yufka yerinden delinir
GÖRÜ
- Görme yetisi
-
Bir yerin çevreyi görme özelliği, nezaret
Buranın görüsü geniş.
- Dolaysız kavrama, birden kavrama
Birleşik Kelimeler: hoşgörü, içgörü, öngörü, sağgörü
ÖRGÜ
- Örme işi veya biçimi
- Tığ, şiş veya özel makineyle ilmiklerin yan yana getirilmesiyle örülerek yapılmış şey
- Dokumacılıkta atkı ve çözgü ipliklerinin, dokumayı oluşturacak biçimde belli bir desene göre kesişmesi
-
Örülmüş saç bölüğü, belik
Kadının başına doladığı örgülerden biri, firketelerden kurtulup omzuna düşüyor eğilince. - Nezihe Meriç
- Dramatik metinlerde konunun ana çizgisi , olayın işlenişi veya çatısı
-
Yapı
Batı Avrupa medeniyeti bütün dış ve iç örgüleriyle bana ilk defa orada ayan olmuştu. - Yakup Kadri Karaosmanoğlu
-
Her türlü eylem ve olaydan oluşan akış
Yaşamın örgüsü içinde gereğinden bile çok çalışkanım. - Nezihe Meriç
-
Örülerek yapılan, örme
Örgü bir giysi.
- Bazı sinir veya damarların birbirine geçip dolaşmasından ortaya çıkan oluşum
- Duvar veya ayak örme işi, tarzı
Birleşik Kelimeler: hezaren örgü, pirinç örgü, tel örgü, saç örgüsü
ÖRGÜN
- Bir işi gerçekleştirmek amacıyla türlü ve düzenli görevler yapan organlardan oluşan
Birleşik Kelimeler: örgün eğitim
GÖRGÜ
-
Bir toplum içinde var olan ve uyulması gereken saygı ve incelik davranışları, terbiye
İçinde yaşadığımız aynı çevre, aynı görgü, beni tamamıyla onlara benzetmiyor. - Osman Cemal Kaygılı
-
Bir kimsenin, yaşayarak ve deneyerek elde ettiği birikim, deneyim
Bu sanatçıların çoğunun başarısında dış ülkelerde edindikleri sahne görgü ve kültürü etken olmuştur. - Metin And
-
Görmüş olma durumu
Görgü tanığı.
Birleşik Kelimeler: görgü fukarası, görgü kuralları, görgü tanığı
GÖRÜNGÜ
- Duyularla algılanabilen her şey, fenomen, numen karşıtı
Birleşik Kelimeler: görüngü bilimi