[isim]

• Toprak altına gömülerek saklanmış para veya değerli şeyler, define

[sıfat]

• Gömülmüş olan, gömülü

[isim]

• Mezar

[isim]

• Gömülmek işi

  Org inledikçe yavaş yavaş kendimi kaybediyor, ağır bir rüya içine gömülmeye başlıyordum. - Reşat Nuri Güntekin

[sıfat]

• Gömülmüş olan, toprak altında saklanmış olan, metfun

• Batmış, kaybolmuş

  Denizin derinliklerine gömülü gemi.

[isim]

• Gömme işi

[nesnesiz]

• Gömme işi yapılmak veya gömme işine konu olmak

  Çok muhteşem bir cenaze töreniyle gömüldü. - Çetin Altan

[-e]

• Yerleşmek, oturtulmak, kendini gömmek

  Abdi Bey'e kalsa koltuğuna gömülüp gazetelerini okuyacak. - Attila İlhan

[-e]

[mecaz]

• Yok olmak, kaybolmak, görünmez olmak

  Eğer meselede bir sır varsa o sır Nina ile denize gömülmüştü. - Refik Halit Karay

[-e]

[mecaz]

• Bir şeyin derinliğine inmek

  Hepsi kendi hayatlarının matemine gömülmüş bir hâlde dalgın ve mahzun idiler. - Hüseyin Cahit Yalçın

[isim]

• Gömülemek işi

[isim]

• Avcının avını beklerken içine saklandığı çukur

[nesnesiz]

[halk ağzında]

• Para veya değerli şeyleri toprak altına gömerek saklamak

[isim]

• Mezarlık

[isim]

• Gömülme işi

[isim]

• Boyunduruğa geçirilen kısa değnek

• Eyerin geriye kaymaması için atların boyunlarından aşırılıp kolanlarına bağlanan kayış