GÖLET ile Oluşan Kelimeler (GÖLET Kelime Türetme)
GÖLET harflerinden oluşan 13 kelime bulunuyor. GÖLET kelime türetme listesi ve kelime anlamları.
Ayrıca, "Gölet kelimesinin anlamı nedir?" içeriklerine bakabilirsiniz.
5 Harfli Kelimeler
GÖLET15
4 Harfli Kelimeler
GÖLE14, ÖLET10
3 Harfli Kelimeler
GÖT13, GÖL13, ÖGE13, ÖTE9, TEL3
2 Harfli Kelimeler
GE6, EL2, ET2, LE2, TE2
EL
-
Kolun bilekten parmak uçlarına kadar olan, tutmaya ve iş yapmaya yarayan bölümü
El var, titrer durur, el var yumuk yumuk / El var pençe olmuş, el var yumruk - Ziya Osman Saba
-
Sahiplik, mülkiyet
Elimdeki bütün parayı bu eve yatırdım.
-
Kez, defa
İki el silah sesi duyuldu.
- İskambil oyunlarında oynama sırası
-
İskambil oyunlarında her bir tur
Kış geceleri arkadaşlar arasında bir el poker çevirmek de keyiftir. - Peyami Safa
-
Bazı nesne ve araçların tutmaya yarayan bölümü
Kapı eli.
Ata Sözleri ve Deyimler
- ... elinden çıkmak
- el (veya elini) uzatmak
- el (veya elini) yakmak
- el açmak
- el almak
- el atmak
- el ayak (veya etek) çekmek
- el ayak çekilmek
- el bağlamak
- el basmak
- el bebek gül bebek
- el bende!
- el çekmek
- el çektirmek
- el çırpmak
- elde (veya elinde) olmamak
- elde avuçta (bir şey) kalmamak
- elde avuçta (ne varsa)
- elde etmek
- el değiştirmek
- el değmemek
- elde kalmak
- eldeki yara, yarasıza duvar deliği
- elden ağza yaşamak
- elden ayaktan düşmek (veya kesilmek)
- elden bırakmamak (veya düşürmemek)
- elden çıkarmak
- elden çıkmak
- elden geçirmek
- elden gel!
- elden geldiği kadar
- elden gelmemek
- elden gitmek
- elden kaçırmak
- elden kaçmak
- elden ne gelir?
- elde tutmak
- el dokunulmamak
- ele alınır
- ele alınmaz
- ele almak
- ele avuca sığmamak
- ele bakmak
- ele geçirmek
- ele geçmek
- ele gelmek
- el elde baş başta
- el elden kalmaz, dil dilden kalmaz
- el elden üstündür (ta arşa kadar)
- el el ile, değirmen yel ile
- el eli yıkar, iki el yüzü
- el el üstünde olur, ev ev üstünde olmaz
- el el üstünde oturmak
- el ermez, güç yetmez
- el etek öpmek
- el etek tutmak
- el etmek
- ele vermek
- eli (veya elleri) armut devşirmek
- eli alışmak
- eli altında olmak
- eli ayağı (olmak)
- eli ayağı (veya ayağına) dolaşmak
- eli ayağı buz kesilmek (veya tutmamak)
- eli ayağı titremek
- eli ayağı tutmak
- eli aza varmamak
- eli boş çıkmak
- eli boş dönmek (veya çevrilmek veya geri gelmek)
- eli boş gelmek
- eli cebine (veya cüzdanına veya kesesine) gitmemek (veya varmamak)
- eli değmek
- eli dursa ayağı durmaz
- eli ekmek tutmak
- eli eline değmemek
- eli ermek
- eli ermez gücü yetmez
- eli genişlemek
- eli gitmek
- eli harama uzanmak
- eli işe yatmak
- eli kalem tutmak
- eli kırılmak
- eli kırılsın!
- eli kolu (eli ayağı) bağlı kalmak (veya olmak)
- eli kolu bağlı durmak
- eli kurusun!
- elimi sallasam ellisi, başımı sallasam tellisi
- elinde ... var
- elinde avucunda nesi varsa
- elinde bulunmak (veya olmak)
- elinde büyümek
- elinde kalmak
- elinden
- elinden (bir şey) düşmemek
- elinden (bir şeyi) düşürmemek
- elinden almak
- elinden bir iş (veya şey) gelmemek
- elinden bir kaza (veya sakatlık) çıkmak
- elinden geleni ardına (veya arkasına) koymamak
- elinden geleni yapmak
- elinden gelmek
- elinden hiçbir şey kurtulmamak
- elinden iş çıkmamak
- elinden iyi iş gelmek
- elinden kan çıkmak
- elinden kurtulmak
- elinden tutmak
- elinde olmak
- elinde olmak
- elinde patlamak
- elinde tutmak
- eline (veya elinize veya ellerinize) sağlık
- eline almak
- eline ayağına kapanmak (veya sarılmak veya düşmek)
- eline ayağına üşenmemek
- eline bakmak
- eline doğmak
- eline düşmek
- eline erkek eli değmemiş olmak
- eline eteğine doğru
- eline eteğine sarılmak
- eline fırsat geçmek
- eline geçmek
- eline kalmak
- eline su dökemez
- eline tutuşturmak
- eline yüzüne bulaştırmak
- elini arı kovanına sokmak
- elini ayağını (veya eteğini) kesmek (veya çekmek)
- elini ayağını öpeyim
- elini belli etmek (veya göstermek)
- elini çabuk tutmak
- elini kana bulamak (veya bulaştırmak)
- elini kolunu bağlamak
- elini kolunu sallaya sallaya gelmek
- elini kolunu sallaya sallaya gezmek
- elini kulağına atmak
- elinin altında (olmak)
- elinin hamuruyla erkek işine karışmak
- elinin tersiyle çarpmak
- elinin tersiyle itmek
- elini oynatmak
- elini sallasa ellisi (başını sallasa tellisi)
- elini sıcak sudan soğuk suya sokmamak
- elini sürmemek
- elini taşın altına koymak (veya sokmak)
- elini veren kolunu alamaz
- elini vicdanına koymak
- elinle ver, ayağınla ara
- eli olmak
- eli para görmek
- eli silah tutmak
- eli varmamak (veya gitmemek)
- eli yatmak
- eliyle koymuş gibi
- el kadar
- el kaldırmak
- el katmak
- el koymak
- ellerde gezmek
- elleri (veya ellerin) dert görmesin
- ellerim yanıma gelsin
- eller yukarı!
- elle tutulacak tarafı (veya yanı) kalmamak
- elle tutulur
- elle tutulur gözle görülür (veya dille anlatılır)
- elle tutulur tarafı olmamak
- el ovuşturmak
- el öpenlerin çok olsun!
- el öpmek
- el öpmekle ağız aşınmaz
- el pençe
- el pençe divan
- el pençe divan durmak
- el sıkışmak
- el sıkmak
- el sürmemek
- el tazelemek
- el terazi, göz mizan
- el tutmak
- el üstünde tutmak
- el vergisi, gönül sevgisi
- el vermek
- el vurmamak
- el yarası onulur, dil yarası onulmaz
- el yıkamak
Birleşik Kelimeler: el alışkanlığı, el altında, el altından, el arabası, el ayası, elbasan tavası, el bezi, el birliği, el bombası, el çabukluğu, el çantası, el değirmeni, el duşu, el ele, el emeği, elense, el erimi, el erki, elezer, el falı, el feneri, el freni, el havlusu, el ilanı, el işçiliği, el işi, el kantarı, el keseri, el kılavuzu, el kiri, el kitabı, el notu, el oltası, elöpen, el sabunu, el sanatları, el sözlüğü, el şakası, el tası, el telefonu, el telsizi, el topu, el ulağı, el uzluğu, el yatkınlığı, el yazısı, el yazması, el yordamıyla, elde bir, elden ele, eli açık, eli ağır, eli ayağı düzgün, eli bayraklı, elibelinde, eli belinde, eli bol, eli boş, eliböğründe, eli böğründe, eli çabuk, eli dar, eli geniş, eli hafif, eli koynunda, eli kulağında, eli mahkûm, eli maşalı, elimsende, eli nimetli, eli selek, eli sıkı, eli sopalı, eli şakağında, eli yatkın, eli uz, eli uzun, eli yatkın, eli yordamlı, eli yüreğinde, eli yüzü düzgün, eli yüzü temiz, eline ağır, eline ayağına çabuk, eline çabuk, elinin körü, azel, art elden, havvaanaeli
-
Yakınların dışında kalan kimse, yabancı
Kâtip benim ben kâtibin, el ne karışır! - Halk türküsü
Ata Sözleri ve Deyimler
- el ağzına bakan, karısını tez boşar
- el arı düşman gayreti
- el beğenmezse yer beğensin
- elden gelen öğün olmaz, o da vaktinde bulunmaz
- elden vefa, zehirden şifa
- ele güne karşı
- el elin aynasıdır
- el elin eşeğini türkü çağırarak arar
- el elin nesine, gülerek gider yasına
- el eliyle yılan tutulur
- ele verir talkını (veya telkini), kendi yutar salkımı
- el için ağlayan gözden olur
- el için kuyu kazan, evvela kendisi düşer
- el için yanma nâra, yak çubuğunu bak keyfine
- el ile gelen düğün bayram
- elin ağzı torba değil ki büzesin
- el iyisi olmak
- el kazanıyla aş kaynamaz
- el kazanıyla aş kaynatmak
- el yumruğu yemeyen kendi yumruğunu değirmen taşı sanır
Birleşik Kelimeler: el adamı, el âlem, el kapısı, elkızı, eloğlu, yedi kat el
-
Ülke, yurt, il
Çöller, Yemen ellerinden beter imiş. - Aka Gündüz
- Halk, ahali
-
Oba, aşiret
Kalktı göç eyledi Afşar elleri / Ağır ağır giden eller bizimdir - Dadaloğlu
Ata Sözleri ve Deyimler
- elde bulunan beyde bulunmaz
- el mi yaman bey mi yaman? el yaman!
Birleşik Kelimeler: yad el, gurbet eli, Türk eli, yad eller
ET
-
İnsanlarda, hayvanlarda deri ile kemik arasındaki kas ve yağdan oluşan tabaka
Bu koyunda hiç et yok, pek zayıf.
- Kasaplık hayvanlardan sağlanan kaslardan oluşmuş besin maddesi
-
Ten
Gömleği yırtılmış, eti görünüyor.
-
Meyvelerde çekirdekle deri arasındaki bölüm
Bu zeytinde et denecek bir şey yok.
Ata Sözleri ve Deyimler
- et bağlamak
- ete kemiğe dönüştürmek (veya büründürmek)
- eti budu yerinde (veya etine dolgun)
- eti kemiği
- eti kemiğine yapışmak
- etinden et koparmak (veya kesmek)
- eti ne budu ne?
- eti senin, kemiği benim
- et kanlı gerek, yiğit canlı
- et kokarsa tuzlanır, ya tuz kokarsa ne yapılır?
- etle tırnak arasına girilmez
- etle tırnak gibi
- et ne kadar arık olsa üstüne ekmek yaraşır
- etten duvar örmek
- etten önce çömleğe düşmek
- et tırnak olmak
- et tırnaktan ayrılmaz
- et tutmak
Birleşik Kelimeler: et beni, et kafalı, et kesimi, et kırımı, et lokması, etobur, et sığırı, et sineği, et sotesi, et suyu, et şeftalisi, et tavuğu, et toprak, et unu, etyaran, etyemez, beyaz et, kaba et, kara et, kırmızı et, lop et, kül rengi et sineği, balıketi, balık eti, dana eti, diş eti, diş eti ünsüzü, göğüs eti, koyun eti, kurban eti, kuzu eti, sığır eti, soya eti, tavşan eti, tavuk eti, balıketinde
LE
- Türk alfabesinin on beşinci harfinin adı, okunuşu
TE
- Türk alfabesinin yirmi dördüncü harfinin adı, okunuşu
- Sıhhi tesisatta su borusunu üç yönlü kullanabilme durumuna getiren parça
- Tellür elementinin simgesi
TEL
-
Türlü metallerden yapılmış, kopmaya karşı bir direnç gösteren ince uzun nesne
Gelin teli. Telgraf teli.
-
Bu nesneden yapılmış veya bu nesne biçiminde olan
Tel kafes. Tel çivi.
- Tencere, çaydanlık vb.ni ovarak temizlemek için kullanılan nesne
-
İnsan saçını oluşturan ipçik
İki açık sarı tel terli alnımızın üstüne yapışmıştı. - Sait Faik Abasıyanık
- Bazı organizmaların demet durumundaki oluşumunu meydana getiren ipçiklerin her biri, lif
Ata Sözleri ve Deyimler
- tel çekmek
- teli kırmak
- teller takmak
- tel takınmak
Birleşik Kelimeler: tel cambazı, tel çivi, tel dikiş, tel dokuma, tel dolap, tel fırça, tel halat, tel kadayıf, tel kafes, telkâri, tel kurdu, tel küf, tel küflüce, tel örgü, tel şehriye, tel tel, tel zımba, dikenli tel, bam teli, elektrik teli, gelin teli, kafes teli, telgraf teli, ses telleri
- Telgraf
Ata Sözleri ve Deyimler
- tel çekmek
Birleşik Kelimeler: telyazı
GE
- Türk alfabesinin sekizinci harfinin adı, okunuşu
- Germanyum elementinin simgesi
ÖTE
-
Konuşanın temel olarak aldığı bir şeyden daha uzak olan yer veya şey, mavera, beri karşıtı
Köşklerin biraz ötesinde köy kulübelerine benzer derme çatma evler görülürdü. - Ruşen Eşref Ünaydın
-
Bir şeyin arkadan gelen bölümü
İşin ötesi kolay.
-
Bulunulan yere göre karşı yanda olan
Evimizin bir yanı bahçe, öte yanı sokaktı. - Memduh Şevket Esendal
-
Daha fazla, çok
Güzel olduğu pek iddia edilmezdi ama güzellikten de öte güçlü bir çekiciliği vardı. - Haldun Taner
-
Dış
Sınır ötesi.
Ata Sözleri ve Deyimler
- ötesi var mı?
- ötesi yok
Birleşik Kelimeler: öteberi, öte gün, öte yandan, ötede beride, öteden beri, öteden beriden, ötesi berisi, ötesinde berisinde, öteye beriye, öteyi beriyi, enöte, günöte, yeröte, doğaötesi, fizikötesi, kızılötesi, morötesi, ruhötesi, ulusötesi
ÖLET
- Öldürücü hastalık salgını, kıran(I)
GÖT
- Anüs
- Alt taraf, dip
- Kaba et, kıç, popo
Ata Sözleri ve Deyimler
- göt ister
Birleşik Kelimeler: götten bacaklı, tavukgötü, götün götün
GÖL
-
Oluşması genellikle tektonik, volkanik vb. olaylara bağlı olan, toprakla çevrili, derin ve geniş, tuzlu veya tuzsuz durgun su örtüsü
Gölün üstünde güneşin doğuşuna batışına, aylı gecelere doyum olmuyordu. - Necati Cumalı
- Yapay su birikintisi
Ata Sözleri ve Deyimler
- göle su gelinceye kadar kurbağanın gözü patlar
- göl olmak
Birleşik Kelimeler: göl alası, göl ayağı, göl bilimi, göl kestanesi, artık göl, çöküntü gölü, dağ gölü, krater gölü
ÖGE
- Bir bütünü oluşturan, bütünden ayrıştırıldığında da kendi başına anlam taşıyan parça, unsur
- Başka şeylerin kendisinden türediği ilk madde, ilke, unsur
-
Gerekçe, araç
O savaşı başarıya ulaştıran en kuvvetli öge, ne yabancıdan gördüğümüz yardım ne de bugünkü özel girişimcilerin gayretleridir. - Necati Cumalı
- Birleşik bir şeyi oluşturan basit şeylerden her biri, unsur, eleman
- Bir cümleyi oluşturan özne, yüklem, tümleç vb. birimlerden her biri
- Bir sınıf veya bir topluluğun bireylerinden her biri
Birleşik Kelimeler: inorganik öge, organik öge
GÖLE
- Ardahan iline bağlı ilçelerden biri
GÖLET
- Birikinti suların sulamak amacıyla genellikle bir set ardında toplandığı küçük göl, gölcük, gölek, büvet, büğet
- İçinde ham deri ıslatılan taş havuz