GEZİŞ ile Oluşan Kelimeler (GEZİŞ Kelime Türetme)

GEZİŞ harflerinden oluşan 12 kelime bulunuyor. GEZİŞ kelime türetme listesi ve kelime anlamları.

Ayrıca, "Geziş kelimesinin anlamı nedir?" içeriklerine bakabilirsiniz.

5 Harfli Kelimeler

GEZİŞ15

4 Harfli Kelimeler

EZGİ11, GİŞE11, GEZİ11

3 Harfli Kelimeler

GEZ10, GİZ10

2 Harfli Kelimeler

GE6, EŞ5, İŞ5, İZ5, ŞE5, ZE5

[isim]

  • Birbirinin aynı olan veya birbirine çok benzeyen iki şeyden her biri, benzeri

    Çorabın öbür eşini yerden almak için sol ayağını uzatıyordun. - Ömer Seyfettin

  • Karı kocadan her biri, hayat arkadaşı, refik, refika

    Kadın diye eşini bellemiş, dürüst, aile babası bir adamdır. - Zeyyat Selimoğlu

  • Birlikte yaşayan dişi ve erkek hayvandan her biri

    Güvercin eşini arıyor.

  • İkişer kişilik gruplarla oynanan oyunlarda, ortak oynayan iki kişiden her birinin öbürüne göre durumu, partner

    Briçte kuvvetli bir eş seçti.

[halk ağzında]

  • Kuma, ortak

[halk ağzında]

  • Arkadaş

[halk ağzında]

  • Döl eşi

Ata Sözleri ve Deyimler

  • eşi benzeri (veya manendi veya menendi) olmamak (veya bulunmamak veya yok)
  • eş tutmak

Birleşik Kelimeler: eş adlı, eş anlam, eş anlı, eş bacaklılar, eş basınç, eş başkan, eş biçim, eş cinsel, eş değer, eş deprem, eş dost, eş eksenli, eş güdüm, eş kanatlı, eşkenar, eş koşma, eş merkezli, eş ölçüm, eş sesli, eş sıcak, eş yapı, eş yapım, eş yükselti, eş zaman, döl eşi

İŞ

[isim]

  • Bir sonuç elde etmek, herhangi bir şey ortaya koymak için güç harcayarak yapılan etkinlik, çalışma

    İş bittikten sonra denize karşı sigara içilir. - Sait Faik Abasıyanık

  • Bir değer yaratan emek
  • Birinden istenen hizmet veya birine verilen görev

    Şimdi Mısır'a memuru olduğum bankanın bir işi için geldim. - Ömer Seyfettin

  • Sanayi, ticaret, tarım, maliye vb. alanlara ilişkin ekonomik etkinliklerin bütünü

    İşler durgun.

  • Kamu yararına yapılan işler

    Güvenlik işleri.

  • Herhangi bir yere düzen verici, günlük yaşayışı sağlayıcı her türlü çalışma

    Bu evin işi çok.

  • Geçim sağlamak için herhangi bir alanda yapılan çalışma, meslek

    Sonunda bir iş buldum. - Sait Faik Abasıyanık

  • Ticari anlaşma, alışveriş
  • Herhangi bir maksatla kurulan düzen

    İşlerini bırakmışlar, dükkânlarını kapamışlar, akın akın şehri terk edip gidiyorlardı. - Yakup Kadri Karaosmanoğlu

  • Bazı deyimlerde `yarar, çıkar` anlamında kullanılan bir söz

    O, işini bilir. Bu, benim işime gelmez.

  • Yapılan şey, davranış

    Yoksullara yardım etmekle çok iyi bir iş yaptım.

  • Nakış, örgü, makrome gibi elde yapılan şey

    Komşu kadın elindeki işini dizine bırakıp geline döndü. - Memduh Şevket Esendal

  • Emek, işçilik, ustalık

    Bu örtü, işi ağır bir örtüdür.

  • İşlem

    İşimi görmediler.

  • Bir kimseye özgü olan görüş, anlayış

    Bu, bir zevk işidir.

  • Yetenek

    Demek bende daha iş varmış ki ilin öğretmeni seçtiler. - Muzaffer İzgü

[mecaz]

  • Sorun, konu, mesele, maslahat

    Etrafın gülüşmeleri arasında iş anlaşıldı. - Hüseyin Cahit Yalçın

[mecaz]

  • Gizli neden veya maksat

    Çoktandır köylünün şurada burada yayıp gezeceği ehemmiyetli bir iş, bir keramet gösterememişti. - Refik Halit Karay

[fizik]

  • Bir kuvvetin uygulanma noktasını hareket ettirirken harcadığı güç

    Erg, jul, kilogrammetre, vatsaat, kilovatsaat iş ve enerji birimleridir.

Ata Sözleri ve Deyimler

  • iş (birinde) bitmek
  • iş (birinden) bitmek
  • iş (birine) kalmak
  • iş açmak
  • iş almak
  • iş amana binince kavga uzamaz
  • iş anlatılıncaya kadar baş elden gider
  • iş ayağa düşmek
  • iş başa düşmek
  • iş bırakmak
  • iş bilenin, kılıç kuşananın
  • iş bilmek
  • iş bitirmek
  • iş çatallanmak
  • iş çevirmek
  • iş çığırından çıkmak
  • iş çıkarmak
  • iş dayıya düştü
  • iş değil
  • iş düşmek
  • işe almak
  • işe bak!
  • iş edinmek
  • işe girmek
  • işe karışmak
  • işe koşmak
  • iş etmek
  • işe yaramak
  • iş görmek
  • iş göstermek
  • işi ...-e dökmek
  • işi ...-e vurmak
  • işi (bir şeye) vurmak
  • işi ahbaplığa dökmek
  • işi aksi gitmek
  • işi Allah'a kalmak
  • işi anlamak
  • işi azıtmak
  • işi başından aşmak (veya aşkın olmak)
  • işi bitmek
  • işi bozmak
  • işi bozulmak
  • işi ciddiye almak
  • işi çıkmak
  • işi düşmek
  • işi ileri götürmek
  • işi iş, kaşığı gümüş
  • işi iş olmak
  • işi kotarmak
  • iş inada binmek
  • işin alayında olmak
  • işin başı
  • işinden olmak
  • işin doğrusu
  • işi ne?
  • işine bak!
  • işine gelmek
  • işine göre
  • işine hor bakan boynuna torba takar
  • işine koyulmak
  • işin fenası
  • işin garibi
  • işini bilmek
  • işini bitirmek
  • işin içinde iş var
  • işin içinden çıkamamak
  • işin içinden çıkmak (veya sıyrılmak)
  • işini görmek
  • işini kış tut da yaz çıkarsa bahtına
  • işinin adamı
  • işini uydurmak
  • işini yoluna koymak
  • işin kolayına kaçmak
  • işin kötüsü
  • işin kurdu
  • işin kurdu olmak
  • işin mi yok
  • işin ortasını bulmak
  • işin rengi değişmek
  • iş insanın aynasıdır
  • işin tuhafı
  • işin ucu birine dokunmak
  • işin üstesinden gelmek
  • işin yoksa şahit ol, paran çoksa kefil ol
  • işi olmak
  • işi pişirmek
  • işi rast gitmek
  • işi resmiyete dökmek
  • işi sağlama almak
  • işi savsaklamak
  • işi şakaya dökmek
  • iş işlemek
  • iş işten geçmek
  • işi tatlıya bağlamak
  • işi temizlemek
  • işi uzatmak
  • işi üç nalla bir ata kaldı
  • işi yokuşa sürmek (veya koşmak)
  • işi yoluna koymak
  • işi yolunda (veya tıkırında) gitmek (veya olmak)
  • iş karıştırmak
  • iş ki
  • işler açılmak
  • işler arapsaçına dönmek
  • işler becermek
  • iş mi?
  • iş ola
  • iş olacağına varır
  • iş olsun diye
  • iş sarpa sarmak
  • iş şirazesinden çıkmak
  • işten (bile) değil
  • işten el çektirmek
  • işten güçten vakit bulamamak
  • iş tutmak
  • iş vermek
  • iş yapmak
  • iş yok

Birleşik Kelimeler: iş adamı, iş akdi, iş alanı, işbaşı, iş bırakımı, iş bıraktırımı, iş bilimi, iş birliği, iş bölümü, iş donu, iş eri, iş gezisi, işgüder, iş gücü, iş güç, iş güçlüğü, iş günü, iş hacmi, iş hanı, iş hayatı, iş kadını, iş kazası, iş kolu, iş merkezi, iş önlüğü, iş saati, iş seyahati, iş sözleşmesi, işveren, iş yeri, işe uygun, işi duman, işi tıkırında, ağır iş, beyaz iş, bulaşık iş, çürük iş, götürü iş, ince iş, kârlı iş, Acem işi, Antep işi, ayak işi, çocuk işi, el işi, erkek işi, ev işi, hamur işi, hesap işi, kalem işi, kavaf işi, mancınık işi, Maraş işi, orak işi, orta işi, sıra işi, şıpın işi, tarak işi, usta işi, dış işleri, diyanet işleri, iç işleri, özlük işleri, su altı işleri, yazı işleri, zat işleri

İZ

[isim]

  • Bir şeyin geçtiği veya önce bulunduğu yerde bıraktığı belirti, nişan, alamet, emare

    Nihayet bir dönemeçte izlerin sahibini gördüm. - Sait Faik Abasıyanık

  • Bir şeyin dokunmasıyla geride kalan belirti

    Yüzünde birtakım diş ve tırnak izleri vardı. - Yakup Kadri Karaosmanoğlu

  • Bir olay veya bir durumdan geride kalan belirti, ipucu, emare

    Cinayet izleri.

  • Bir olay, bir durum veya yaşayıştan geride kalan belirti, eser

    O çağ uygarlığından iz kalmadı.

[matematik]

  • Bir düzlemin başka bir düzlemle veya bir doğru ile kesişmesinden doğan ara kesit

Ata Sözleri ve Deyimler

  • iz bırakmak
  • izi belirsiz olmak
  • izinden yürümek
  • izine basmak
  • izine dönmek
  • izine düşmek
  • izine uymak
  • izini düşürmek
  • izini kaybetmek
  • izi silinmek
  • iz sürmek

Birleşik Kelimeler: iz düşümü, ayak izi, parmak izi

ŞE

  • Türk alfabesinin yirmi üçüncü harfinin adı, okunuşu

ZE

  • Türk alfabesinin yirmi dokuzuncu harfinin adı, okunuşu

GE

  • Türk alfabesinin sekizinci harfinin adı, okunuşu

[kimya]

  • Germanyum elementinin simgesi

GEZ

[isim]

  • Okun, kirişe geçen ucundaki kertik
  • Tüfek, tabanca vb. ateşli silahlarda namlunun gerisinde bulunan ve nişan alırken arpacıkla birlikte göz ile hedef arasında aynı doğru üzerine getirilen kertik

Ata Sözleri ve Deyimler

  • geze almak
  • gez göz arpacık

[isim]

  • Yer ölçmeye yarar düğümlü ip
  • Yapı işlerinde kullanılan çekül

GİZ

[isim]

  • Sır

    O gün çözer gibi olmuştu Kütahya çinilerindeki dipdiri renklerin gizini. - Necati Cumalı

[isim]

[denizcilik]

  • Yelken gemilerinde mizana direği denilen kıç direkte eğik duran bayrak sereni

EZGİ

[isim]

[müzik]

  • Belli bir kurallara göre düzenlenmiş, kulağa hoş gelen ses dizisi, haz, nağme, melodi

    Pir Sultan ağzından bir ezgi okuyup tüm yürekleri kendine bağladı. - Kemal Bilbaşar

[müzik]

  • Bir müzik parçasında baştan sona kadar belirli yerlerde tekrarlanan ses dizisi

[mecaz]

  • Kulağa hoş gelen ses veya söz dizisi

[mecaz]

  • Gidiş, yol, tarz, tempo

    Bundan böyle aynı ezgide sürüp gidemez.

[halk ağzında]

  • Üzüntü, sıkıntı

Birleşik Kelimeler: ağır ezgi

GİŞE (Kelime Kökeni: Fransızca guichet)

[isim]

  • İstasyon, sinema, banka, mağaza ve bazı giriş kapılarında bilet veya para alıp verilen, çoğu küçük pencere biçiminde olan yer, şalter

    Gişeden biletlerimizi alarak büyükşehrin bahçesini geziyoruz. - Ahmet Haşim

Birleşik Kelimeler: kapalı gişe

GEZİ

[isim]

  • Ülkeler veya şehirler arasında yapılan uzun yolculuk, seyahat
  • Gezmek, görmek, eğlenmek amacıyla yapılan yolculuk

    Kafile, rol alan şahıslar tarafından yapılan türlü oyunlarla geziyi tamamlar. - Ahmet Kutsi Tecer

  • Gezilip hava alınacak yer
  • Gezinti yeri

    İnönü gezisi. Taksim gezisi.

Ata Sözleri ve Deyimler

  • geziye çıkmak

Birleşik Kelimeler: gezi yazısı, dış gezi, çalışma gezisi, iş gezisi

[isim]

[eskimiş]

  • Pamuk ve ipekle karışık dokunmuş hareli kumaş

    Yalnız omuz başlarını örten, kısa kollu, gezi gibi yarı sert kumaştan, yakasız bir yaz ceketiydi. - Refik Halit Karay

[sıfat]

  • Bu kumaştan yapılan

GEZİŞ

[isim]

  • Gezme işi