Gez ile Başlayan Kelimeler

GEZ ile başlayan 34 kelime bulunuyor. Başında GEZ olan kelimeler ve kelime anlamları.

Ayrıca, "Gez kelimesinin anlamı nedir? İçinde gez olan kelimeler." içeriklerine bakabilirsiniz.

11 Harfli Kelimeler

GEZGİNCİLİK25, GEZDİRİLMEK21

10 Harfli Kelimeler

GEZİMCİLİK21, GEZDİRİLME20

9 Harfli Kelimeler

GEZDİRİCİ21, GEZGİNLİK20, GEZDİRMEK19, GEZİCİLİK19, GEZELEMEK17

8 Harfli Kelimeler

GEZGİNCİ22, GEZDİRİŞ20, GEZDİRME18, GEZLEMEK16, GEZİNMEK16, GEZİLMEK16, GEZELEME16

7 Harfli Kelimeler

GEZEĞEN21, GEZEGEN18, GEZİNİŞ17, GEZİLİŞ17, GEZLEME15, GEZİNME15, GEZİLME15, GEZİNTİ14, GEZENTİ14

6 Harfli Kelimeler

GEZGİN17, GEZİCİ16, GEZMEK14, GEZMEN14, GEZLİK13

5 Harfli Kelimeler

GEZİŞ15, GEZME13

4 Harfli Kelimeler

GEZİ11

3 Harfli Kelimeler

GEZ10

GEZ

[isim]

  • Okun, kirişe geçen ucundaki kertik
  • Tüfek, tabanca vb. ateşli silahlarda namlunun gerisinde bulunan ve nişan alırken arpacıkla birlikte göz ile hedef arasında aynı doğru üzerine getirilen kertik

Ata Sözleri ve Deyimler

  • geze almak
  • gez göz arpacık

[isim]

  • Yer ölçmeye yarar düğümlü ip
  • Yapı işlerinde kullanılan çekül

GEZİ

[isim]

  • Ülkeler veya şehirler arasında yapılan uzun yolculuk, seyahat
  • Gezmek, görmek, eğlenmek amacıyla yapılan yolculuk

    Kafile, rol alan şahıslar tarafından yapılan türlü oyunlarla geziyi tamamlar. - Ahmet Kutsi Tecer

  • Gezilip hava alınacak yer
  • Gezinti yeri

    İnönü gezisi. Taksim gezisi.

Ata Sözleri ve Deyimler

  • geziye çıkmak

Birleşik Kelimeler: gezi yazısı, dış gezi, çalışma gezisi, iş gezisi

[isim]

[eskimiş]

  • Pamuk ve ipekle karışık dokunmuş hareli kumaş

    Yalnız omuz başlarını örten, kısa kollu, gezi gibi yarı sert kumaştan, yakasız bir yaz ceketiydi. - Refik Halit Karay

[sıfat]

  • Bu kumaştan yapılan

GEZLİK

[isim]

  • Eğri kılıçların ağız bölümü

GEZME

[isim]

  • Gezmek işi, seyran

Birleşik Kelimeler: ev gezmesi

GEZİNTİ

[isim]

  • Uzak olmayan bir yere yapılan gezi, tenezzüh

    O civarın bütün ahalisi oralara yayılarak akşamları gezinti yapmaktadırlar. - Ahmet Rasim

  • Kale duvarlarının iç tarafında kuleleri birbirine bağlayan dar yol

[müzik]

  • Bir çalgıyla belli bir parça çalmaksızın ezgiler çıkarma işi

[halk ağzında]

  • Evlerde oda kapılarının açıldığı aralık, koridor

[halk ağzında]

  • Sofa, balkon

Birleşik Kelimeler: gezinti yeri

GEZENTİ

[sıfat]

[halk ağzında]

  • Vaktini gezmekle geçiren, gezmeyi çok seven, gezeğen

GEZMEK

[nesnesiz]

  • Hava alma, hoş vakit geçirme vb. amaçlarla bir yere gitmek, seyran etmek

    Tek başına buralarda gezdiği hâlde aradığını bulamıyordu. - Osman Cemal Kaygılı

  • Bir yerde dolaşmak, yürümek

    Kunduralarını çıkarır, satar, yalın ayak gezerdi. - Sait Faik Abasıyanık

  • Gitmek, başvurmak
  • Bulunmak

    Şapkam burada ne geziyor?

[-i]

  • Bir yeri görüp incelemek
  • Hasta ayağa kalkmak

    Oğlum iyileşti, yavaş yavaş geziyor.

  • Herhangi bir biçimde gezinmek

    Bu giysiyle gezemem.

[-i]

  • Bir yerde gezi yapmak

    Geçen yaz Batı Anadolu'yu gezdik.

Ata Sözleri ve Deyimler

  • gezen ayağa taş değer (veya dolar)
  • gezen kurt aç kalmaz
  • gezip tozmak

Birleşik Kelimeler: yerdegezen, uyurgezer, yüzergezer

GEZMEN

[sıfat]

  • Gezgin

    Doğrusu tarihçiler, özellikle de İstanbul'a gelen gezmenler, Uludağ'ın İstanbul'dan kolayca görüldüğüne inanmışlardır. - Salâh Birsel

GEZLEME

[isim]

  • Gezlemek işi

GEZİNME

[isim]

  • Gezinmek işi, seyran

    Nuri'nin ustalıkla sardığı çift kâğıtlıdan içiyor, hayaller dünyasında gezinmeye başlıyordu. - Muzaffer Uyguner

GEZİLME

[isim]

  • Gezilmek işi

GEZİŞ

[isim]

  • Gezme işi

GEZLEMEK

[-i]

  • Bir yeri ölçmek
  • Bir hedefi vurmak için silaha gerekli doğrultuyu vermek, nişan almak
  • Okun gezini kirişe yerleştirmek

    Sadağından çektiği oku yayına yerleştirip gezledi, atın nal sesi ve kişnemeleri arasında bir ok vınlayışı duyuldu. - Nihal Atsız

GEZİNMEK

[nesnesiz]

  • Eğlenmek, vakit geçirmek için gezmek, dolaşmak, seyran etmek

    Başı bir düşünceyle ağırlaşmış gibi öne düşük, elleri cebinde, geziniyordu. - Peyami Safa

  • Belirli bir çevre içinde gezip durmak

    Bir akşam rıhtım boyunda geziniyordum. - Sait Faik Abasıyanık

[müzik]

  • Özellikle doğaçtan yapılan müzikte, ezgiyi belli bir makam anlayışı içinde değişik perdeler üzerinde çalmak, dolaşmak

GEZİLMEK

[nesnesiz]

  • Gezme işi yapılmak, dolaşılmak

    Bugün müzeler gezildi. Bu kılıkla sokakta gezilmez.