GECEKONDULAŞMAK Harflerini İçeren 6 Harfli Kelimeler
GECEKONDULAŞMAK harflerini içeren 6 harfli 82 kelime bulunuyor. 6 harfli GECEKONDULAŞMAK kelime türetme listesi ve kelime anlamları.
MEŞGUL15,
KALKAN
- Ok, kılıç vb.nden korunmak için savaşçıların kullandığı korunmalık
- Toplum olaylarında güvenlik görevlilerinin çeşitli saldırı araçlarından kendilerini ve başkalarını korumak için kullandıkları, özel olarak yapılmış korumalık
-
Koruyucu
Akbabanın kanatlarından başka kalkanı yoktu galiba. - Yusuf Ziya Ortaç
Ata Sözleri ve Deyimler
- kalkan etmek
- kalkan olmak
Birleşik Kelimeler: kalkan bezi, kılıçkalkan
- Yan yüzergillerden, büyük, yassı, derisi düğme veya çivi denilen birtakım sivri kemiklerle örtülü, beyaz etli balık, kalkan balığı (Scophtalmus maximus)
Birleşik Kelimeler: kalkan balığı, kalkan böcekleri, çivisiz kalkan
ALAKOK (Kelime Kökeni: Fransızca à la coque)
-
Rafadan yumurta
Sabahleyin kendisine bir alakok ziyafeti çekecekti. - Hüseyin Rahmi Gürpınar
ELAMAN (Kelime Kökeni: Arapça elamān)
-
Bezginlik ve sızlanma anlatan bir söz
Dostlardan, yemişlerden, Hıristaki Pasajının güllerinden, zambaklarından elaman! - Sait Faik Abasıyanık
Ata Sözleri ve Deyimler
- elaman çekmek
- elaman demek
ELEMAN (Kelime Kökeni: Fransızca élément)
-
Öge
Eskilerin şiirde pek bol kullanmaktan hoşlandıkları elemanlardan birisi de teşbihti. - Asaf Halet Çelebi
-
Bir toplulukta çalışan insanların her biri
Kızı sizin elemanınız sanmışlar öyle mi? - Ahmet Ümit
- Kümeye ait varlıklardan her biri
Birleşik Kelimeler: eleman sayısı, ara eleman, öğretim elemanı, yapı elemanı
KANMAK
- Söylenilen sözün, anlatılan konunun doğruluğuna inanmak
- Tatlı sözlere aldanmak
-
Bir gereksinimini, bir isteğini yeteri kadar karşılamış olmak, doymak
Siz bile bu şekil, renk, koku zenginliğine kanmış ve yorulmuş ruhunuzla... - Reşat Nuri Güntekin
-
Yetinmek, iktifa etmek
Odalarının keçeleri üstüne serilmiş seccadelerde bazen namaz kılmakla kanmayarak çoraplarını çıkarır. - Ahmet Hamdi Tanpınar
KAKNEM
-
Çirkin, huysuz
Kız ne kadar kaknem veya malın gözü olursa olsun ... - Tarık Buğra
- Kuru, sıska
KAKULE (Kelime Kökeni: Arapça ḳāḳulle)
- Zencefilgillerden, sıcak iklimlerde yetişen güzel kokulu bir bitki (Elettaria cardamomum)
- Bu bitkinin bahar olarak kullanılan tohumu
KALKMA
-
Kalkmak işi
Sabahları erken kalkmayı sevmeyen, gece geç yatan gececi kişilerdensiniz. - Tomris Uyar
KALMAK
-
Olduğu yeri ve durumu korumak, sürdürmek
Sıkı sıkı kucakladı ve öylece kaldı. - Tarık Buğra
-
Zaman, uzaklık veya nicelik belirtilen miktarda bulunmak
Arabada yalnız dört çocuk kalmıştı. - Osman Cemal Kaygılı
-
Konaklamak, konmak
Hemen karargâha yerleşmezsem ne geri dönebilir ne de otelde kalabilirdim. - Falih Rıfkı Atay
-
Oturmak, yaşamak
Tam beş sene benimle beraber kaldı. - Sait Faik Abasıyanık
- Eğleşmek
-
Hayatını sürdürmek, yaşamak
O aileden bir bu çocuk kaldı.
-
Varlığını korumak, sürdürmek
Eniştemizin iptidai kalmış huyları da vardı. - Abdülhak Şinasi Hisar
-
Oyalanmak, vakit geçirmek
Kısa bir süre tezgâhın önünde kaldı. - Necati Cumalı
-
Sınıf geçmemek
Çocukların içinde kalanlar da var geçenler de.
-
İşlemez, yürümez duruma gelmek
Araba yarı yolda kaldı.
-
İleriye atılmak, ertelenmek
Mahkeme ayın on sekizine kaldı. - Sait Faik Abasıyanık
-
Bir şeyle kaplanmak, bir şeye bulanmak
Oda duman içinde kaldı.
-
Bir işi belli bir noktada bırakmak, ara vermek
Bugün iş maddesinde kaldık.
-
Miras olarak geçmek
Çiftlik ana babasından kalmış.
-
Yapamamak
Misafir geldi, gezmeden kaldık.
-
Belli bir gelirle geçinmek zorunda bulunmak
Refika, valide, iki kerime kaldık mı biz iki bin kuruş tekaüt maaşına. - Haldun Taner
-
Yetinmek
Yalnız dayak atmakla kalmadı, onu işinden de çıkardı.
-
Sınırlanmak
Amasya'da iken karşılaştığımız vaziyet yalnız Şeyh Recep Vakası ile kalmadı. - Atatürk
- Herhangi bir durumu sürdürmek
-
Olmak, herhangi bir durumda bulunmak
Fatma'nın yemek çantası olmasaydı dün aç kalmıştık. - Falih Rıfkı Atay
-
Kök veya gövdeleri sonuna -a (-e), -ıp (-ip) zarf-fiil eki almış fiillere gelerek süreklilik bildiren birleşik fiiller oluşturur
Bakakalmak.
Şaşakalmak.
Donakalmak. Şaşırıp kalmak. Donup kalmak.
Ata Sözleri ve Deyimler
- ... den kalır yeri yok
- ... ye kalsa (veya kalırsa)
- kaldı ki
Birleşik Kelimeler: kala kala, geri kalmış
KEMANE (Kelime Kökeni: Farsça kemāne)
- Keman ve kemençe yayı
- Bir tür halk çalgısı
- Delgi veya küçük torna çevirmek için kullanılan ok yayı biçimindeki araç
- Ağaç gemilerde talimarın üst ucundaki kıvrım
Birleşik Kelimeler: kemane balığı, kemane çekme, kabak kemane
MAKALE (Kelime Kökeni: Arapça maḳāle)
- Bilim, fen konularıyla siyasal, ekonomik ve toplumsal konuları açıklayıcı veya yorumlayıcı niteliği olan gazete veya dergi yazısı
Birleşik Kelimeler: başmakale
MEALEN (Kelime Kökeni: Arapça meʾālen)
-
Anlamca
Yalvarsam, mealen iyilik de kötülük de dönücüdür diyen Yaradan'ın bu kanunu üzerinde düşünür müsün? - Emine Işınsu
OLANAK
-
İmkân
Olanakların, olasılıkların bir sonu bulunabilirdi belki zamanla. - Yusuf Atılgan
Ata Sözleri ve Deyimler
- olanak sağlamak (veya tanımak)
KONMAK
-
Kuş, kelebek, uçak, toz vb. bir yere inmek
Bir bülbül gelip konmuştu havuzun kıyısına. - Çetin Altan
- Yolculukta geceyi geçirmek için bir yerde kalmak, konuk olmak
- Kısa bir süre için bir yere yerleşmek, bir yeri yurt edinmek
-
Bir şeyi emeksiz edinmek
Ayşe de yarın öbür gün bir lise hocası olacak belki de servete de konacaktı. - Halide Edip Adıvar
Birleşik Kelimeler: kona göçe, göçerkonar, konargöçer, gecekondu, kuşkonmaz
-
Koyma işi yapılmak
Yemeğe tuz konur.
KALOMA (Kelime Kökeni: İtalyanca caloma)
- Demir atmış bir geminin zincirinin su içindeki bölümü
Ata Sözleri ve Deyimler
- kaloma etmek (veya vermek)