FRANSIZCA ile Oluşan Kelimeler (FRANSIZCA Kelime Türetme)

FRANSIZCA harflerinden oluşan 99 kelime bulunuyor. FRANSIZCA kelime türetme listesi ve kelime anlamları.

Ayrıca, "Fransızca kelimesinin anlamı nedir?" içeriklerine bakabilirsiniz.

9 Harfli Kelimeler

FRANSIZCA23

7 Harfli Kelimeler

FRANSIZ18, ARSIZCA15

6 Harfli Kelimeler

ZAFRAN15, CARSIZ14, CANSIZ14, FRANSA13, SAFRAN13, ARASIZ11, ANASIZ11, SIRACA11, SARICA11, ANASIR8

5 Harfli Kelimeler

SAZCI13, SAFRA12, ZARCI12, ARSIZ10, ANSIZ10, SANCI10, SARIZ10, ZARSI10, ARIZA9, ARACI9, NAZIR9, SAZAN9, NAZAR8, RANZA8, NASIR7, SANRI7

4 Harfli Kelimeler

FARZ13, ZAAF13, ZARF13, SIRF12, FARS11, SARF11, SAFA11, ARAF10, AZCA10, ARIZ8, ANIZ8, RAZI8, RIZA8, ANCA7, ARAZ7, AZAR7, ACAR7, RACA7, ZARA7, CANA7
Tümünü Gör

3 Harfli Kelimeler

FAZ12, FIR10, FAS10, SAF10, CIZ10, FAR9, FAN9, RAF9, CAZ9, CIS8, ACI7, AZI7, IRZ7, SAC7, SAZ7, ARZ6, AZA6, NAZ6, ZAR6, ZAN6
Tümünü Gör

2 Harfli Kelimeler

AF8, FA8, AZ5, AS3, IR3, AR2, AN2, RA2

AR (Kelime Kökeni: Fransızca are)

[isim]

  • 100 m² değerinde yüzey ölçü birimi

    Bir ar, kenarı on metre olan bir karenin alanıdır.

[isim]

  • Utanma, utanç duyma

    Kınamazlar güzel sevse yiğidi / Güzel sevmek koç yiğide ar değil - Karacaoğlan

Ata Sözleri ve Deyimler

  • ar damarı çatlamış
  • ar dünyası değil kâr dünyası
  • ar etmek
  • arına dokunmak
  • ar namus tertemiz
  • ar ve hayâ perdesi yırtılmak
  • ar yılı değil, kâr yılı

Birleşik Kelimeler: ar belası

[kimya]

  • Argon elementinin simgesi

AN (Kelime Kökeni: Arapça ān)

[isim]

  • Zamanın bölünemeyecek kadar kısa olan parçası, lahza, dakika

    Zira göçebelerin hayatı her an yardımlaşmalarını gerektirir. - Cemil Meriç

Ata Sözleri ve Deyimler

  • anı anına uymamak
  • an meselesi

Birleşik Kelimeler: anbean, bir an, eş anlı

[isim]

[halk ağzında]

  • İki tarla arasındaki sınır

[isim]

  • Zihin

    An bulanıklığı. An yorgunluğu.

RA

[kimya]

  • Radyum elementinin simgesi

AS

[isim]

[hayvan bilimi]

  • Kakım

[isim]

  • İskambil, domino vb. oyunlarda bir işaretini taşıyan kâğıt veya taş, birli, bey

[sıfat]

  • Bir işte başta gelen (kimse veya şey)

    As oyuncu.

Birleşik Kelimeler: assolist, astasım, asteğmen, asyön

[kimya]

  • Arsenik elementinin simgesi

IR

[kimya]

  • İridyum elementinin simgesi

[isim]

  • 343 yır

AZ

[sıfat]

  • Nicelik, nitelik, güç, süre, sayı bakımından eksik, çok karşıtı

    Heykel konularının parmakla sayılacak kadar az olduğunu ileri sürüyordu. - Bedri Rahmi Eyuboğlu

[zarf]

  • Alışılmış olandan, umulandan veya gerekenden eksik olarak

Ata Sözleri ve Deyimler

  • aza çoğa bakmamak
  • aza kanaat etmeyen çoğu hiç bulamaz
  • aza sormuşlar: "nereye?", "çoğun yanına" demiş
  • az ateş çok odunu yakar
  • az bulmak
  • az buz olmamak
  • az değil
  • az gelmek
  • az görmek
  • az günün adamı olmamak
  • azı çoğa saymak (veya tutmak)
  • az kaldı (veya kalsın)
  • az kaz, uz kaz, boyunca kaz
  • az olsun, uz olsun
  • az söyle, çok dinle
  • az tamah çok ziyan getirir
  • az veren candan, çok veren maldan
  • az yiyen çok uyur, çok yiyen güç uyur

Birleşik Kelimeler: az az, az alıcı, az buçuk, az çok, az daha, azel, az gelişmiş, az sonra, en az, azar azar, en azından

[eskimiş]

[kimya]

  • Azot elementinin simgesi

ARZ (Kelime Kökeni: Arapça ʿarż)

[isim]

  • Sunma
  • Piyasaya mal sürülmesi, sunu
  • Yüksek bir makama anlatma, bildirme

Ata Sözleri ve Deyimler

  • arz etmek

Birleşik Kelimeler: arzıendam, arz odası, arz talep, arzuhâl, para arzı

[isim]

[eskimiş]

  • En, genişlik

[isim]

[eskimiş]

  • Yer, yeryüzü

    Büzülüp kaldığım köşede sabahın bir an evvel olmasını, güneşin bir saat evvel arza inmesini bekliyorum. - Etem İzzet Benice

Birleşik Kelimeler: arz cazibesi, arz dairesi, arz derecesi

AZA (Kelime Kökeni: Arapça aʿżā)

[isim]

  • Üye

    Komşu gencine yüz vermemiş, çocuklu bir mahkeme azasıyla evlenmişti. - Reşat Nuri Güntekin

  • Vücut parçası, organ

    Bu vücut, bütün azası kırılmış, birbiri üstüne yığılmış bir külçe hâlinde. - Yakup Kadri Karaosmanoğlu

Birleşik Kelimeler: murahhas aza

NAZ (Kelime Kökeni: Farsça nāz)

[isim]

  • Kendini beğendirmek amacıyla yapılan davranış, cilve, eda
  • İsteksiz gibi görünerek yalvartmak amacıyla yapılan davranış

    Çok naz âşık usandırır.

  • Şımarıkça davranış

Ata Sözleri ve Deyimler

  • naz etmek
  • nazı geçmek
  • nazına katlanmak
  • nazını çekmek

ZAR

[isim]

  • İnce perde veya örtü

[anatomi]

  • İnce ve yumuşak yaprak biçimindeki organlar veya organ bölümleri, çeper

[bitki bilimi]

  • Birbirine sımsıkı yapışık hücre veya moleküllerden oluşan ve bitkilerin çeşitli bölümlerini bir kın gibi saran ince tabaka, cidar, çeper

    Çekirdek zarı. Hücre zarı.

Ata Sözleri ve Deyimler

  • zar gibi

Birleşik Kelimeler: zar kanatlılar, birinci zar, dış zar, iç zar, ikinci zar, ince zar, örümceksi zar, sert zar, sümüksü zar, akciğer zarı, beyin zarı, göz zarı yangısı, göze zarı, karın zarı, kemik zarı, kızlık zarı, kulak zarı, tohum zarı, yumurta zarı

[isim]

  • Tavla ve başka oyunlarda kullanılan kemik, fil dişi, plastik vb. maddelerden küp olarak yapılan ve altı yüzünde, birden altıya kadar benekler bulunan oyun aracı

    Bir tavla zarı kadar küçücük eve / Bir kadın iki çocuk nasıl sığar? - Bedri Rahmi Eyuboğlu

Ata Sözleri ve Deyimler

  • zar almak
  • zar atmak
  • zar atmak
  • zar gelmek
  • zarını bozmak
  • zar kesmek
  • zar tutmak

Birleşik Kelimeler: cıvalı zar

[isim]

[eskimiş]

  • Car (II)

ZAN (Kelime Kökeni: Arapça ẓann)

[isim]

  • Sanı

    Kapıyorum zannıyla kilitlemişim, diyordu. - Mithat Cemal Kuntay

Ata Sözleri ve Deyimler

  • zan altında bulunmak
  • zannına düşmek

Birleşik Kelimeler: zannetmek, zanneylemek, zannolunmak, hüsnüzan, suizan

NASIR (Kelime Kökeni: Arapça nāsūr)

[isim]

  • En çok el ve ayağın sürekli sürtünmelere uğrayan noktalarında üst derinin kalınlaşması ve sertleşmesiyle oluşmuş deri

    Ellerinde nasır, yüzlerinde nur / Yarına ümitle yürüyenlere / Bir selam uçuralım - Orhan Veli Kanık

Ata Sözleri ve Deyimler

  • nasır bağlamak (veya tutmak)
  • nasırına basmak

Birleşik Kelimeler: nasır yakısı

SANRI

[isim]

[ruh bilimi]

  • Uyanık bir kişinin, kendi dışında var sandığı ancak gerçekte olmayan olguları algılaması, yaşaması, varsanı, birsam, halüsinasyon

    Olmaz, gerçek olamaz bu yaşadığımız, ya sanrı ya sanrıya çok yakın bir şey. - Attila İlhan

ANCA

[zarf]

  • O kadar

    Bir sopa öğrenmişler anca ömürlerinde, hemen insanın karşısına onu dikerler. - Kerim Korcan

  • Böylece, bu biçimde
  • Ancak

    Saat dörde geliyor. Anca dalmışım demek ki. - Emine Işınsu

Ata Sözleri ve Deyimler

  • anca beraber, kanca beraber

ARAZ (Kelime Kökeni: Arapça ʿaraż)

[isim]

[felsefe]

  • İlinek

[tıp]

  • Belirti

    Bu hastalığın gösterdiği çeşitli araz üzerindeki sayısız müşahedelerim bana bir nevi pratik ihtisas temin etmişti. - Reşat Nuri Güntekin

[isim]

  • Belirtiler